Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Galatasaray maça çıkarken, şampiyonluk yarışındaki en büyük rakiplerinden Beşiktaş üç puan kaybetmişti. Bir sonraki maçta diğer iki güçlü şampiyon adayı rakipleri Trabzonspor ile Fenerbahçe’den biri ya da ikisi birden kaybedecekti.
Günün değil, sezonun en önemli fırsat haftalarından biriydi bu… Galatasaray fikstür gereği ayağına gelen, rakiplerinin kayıpları ile daha da büyüyen ve adeta bir “ganimete” dönüşen bu fırsatı kaçırmadı.
Konyaspor daha maçın başında “Galatasaray bu fırsatı kaçırmasın” diye ekstra bir fırsat tanıdı. Top tıngır-mıngır Konya kalesine gelirken kaleci Sehiç çıkıp almadı. Topa yüzde yüz hâkim olan Skubiç uzaklaştırmayı düşünmedi. Eee böyle nazlı-niyazlı oynarsan, eloğlu seni bekler mi; Mustafa Muhammed geldi, baskıyı yaptı, golü attı.
Hakeme faul diye isyan edeceğinize, “Nedir bu rezaletiniz” diye takımın en tecrübeli iki adamı kaleci Sehic ile Sukubic’e isyan edin. Zatan gol yiyen, maçı kaybeden, “otomatik ödemeye” bağlamış gibi faturayı hakeme kesiyor. Önce kendinize bakın.
Konya dönüp “Taylan’ı ikinci sarıdan niye atmadın?” diye isyan etse, belli ölçüde hak veririm. Gerçekten Taylan daha ilk yarım saat dolmadan ikinci sarıdan “erken taburcu” olabilirdi.
Kerem’in hücum aksiyonları kadar, savunma katkısının ve hızlı çıkışlarının saygıyı hak ettiğini düşünüyorum. Halil’e her pozisyonda vuruyor diye kızanlar olabilir. Buna katılmam. Golcüysen arayacaksın, Halil arıyor.
Morutan insanın nefesini kesen “sirk cambazı” gibi... Kalabalıklar arasında ne kadar ince iş varsa hepsini yapıyor. Tereyağından adeta kıl çekiyor. Ama nereye kadar... Yap yap, bir yerde topu kaptırıyor. Takıma faydası yok.
Galatasaray’da şaşırdığım; Konyaspor’un bu kadar rahat pas yapmasına, topla bu kadar fazla oynamasına, ceza alanı çevresine kadar elini-kolunu sallayarak gelmesine nasıl izin verdiler, nasıl engel olamadılar?
Hafta içinde Cicaldau’nun, “rüyada gibiyim” açıklamasını okudum. Cicaldau rüyada olabilir ama Galatasaray özellikle ikinci yarının ilk 15 dakikasında resmen “kâbus” yaşadı. Muslera mucize bir top çıkardı, Rahmanoviç, boş kaleye yuvarlayacağı topu savunma oyuncusu gibi geriye vurdu.
Çok önceki yıllarda İstanbul’a Anadolu takımları gelir, çaresizlik içinde bütün takım savunmaya çekilir “Çanakkale geçilmez” yaparlardı. İnanılır gibi değil, Galatasaray, özellikle ikinci yarıda Konya atakları karşısında “Çanakkale geçilmez” savunması yaptı.
Dikkatinizi çekerim, bu yarıda tam 15 dakika Konyaspor kalecisi Sehic’in eline top değmedi. Aut bile atmadı.
Galatasaray orta alanı müthiş dirençsiz... Rakibe karşılık veremiyorlar, eziliyorlar. Oyunu tutamıyorlar. Konya maçını kaleci Muslera’nın “garantörlüğü”, iki stoper Nelsson ile Alpaslan‘ın direnişi ve Konya‘nın golcülerinden yoksun oluşu sonucu belirledi.
Sonuç ne olursa olsun, Galatasaray bu kadar kötü olamaz, hatta bu kadar “berbat” oynayamaz. Ama işin ilginç yanı, kötü oynayarak, iyi sonuçlar alarak, puan sıralamasında ciddi sıçramalar yaparak yoluna devam ediyor; Yürü ya kulum...