Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fatih Terim, Sivas maçının tekniğini, taktiğini hazırlarken, her şeyi “kılı kırk yararak” hazırlamıştır. Bu titizliğe rağmen Donk-Linnes ikilisiyle hem de iki defa “içerden vurulacağı” aklının ucundan geçmemiştir. İster rotasyon deyin, ister Ankaragücü yenilgisinin faturası; Galatasaray ilk 11’inde tam 6 değişiklik yaparak çıktığı maça çok hızlı, çok istekli, en önemlisi çok etkili başladı. Daha başlangıçta tam da böyle bir coşku ve tempo yakalanmışken, içerden ilk vurgun geldi. Önce Donk kafa topuna yanlış çıkıp geriye sektirdi, sonra Linnes, kalecisine o topu kısa kesti, Gradel fırtına gibi araya girip golü attı.
Sivas’ın ikinci golünde de gene aynı aktörler vardı. Gradel çok sert vurdu, Muslera sektirdi, acaba kontrol edebilir miydi, bilemem. Donk ile Linnes önlerinde seken topa bakarken, Boyd bir adım önce hamle yapıp ikinci Sivas golünü attı.
Fatih hoca her fırsatta “tuzaklar” diyor ya, bu defa “tuzak” kendi ekibinden geldi. Hem de Galatasaray’ın tam baskıyı kurduğu, golü aradığı dakikalarda... Bir değil, iki defa… Galatasaray maçın bütününde oyuna egemen olan taraftı. Sürekli bastırdı, sürekli gol aradı… Onyekuru ele-avuca  sığmadı. Buna rağmen akıllara zarar bir gol kaçırdı, sonrasında girdiği her mutlak pozisyonda bir çuval inciri berbat etti. Taylan, uzun aradan sonra  bıraktığı yerden başladı... İyi oynadı, iyi mücadele etti,  en önemlisi her fırsatta öne oynamaya çalıştı. Saracchi’nin Muslera ile karşı karşıya kalacağı pozisyonda Boyd’un önünden “tereyağından kıl çeker” gibi topu kapması hızlı oyunun, hızlı oyuncunun ne kadar önemli olduğunun çarpıcı örneğiydi. 
Sivasspor iyi mücadele etti. Üstelik sahada bir Sivasspor takımı varsa, “Sakatspor”da en az bir başka Sivasspor 11’i var. İki stoperi Appindangoye ve Caner başta olmak üzere... Falcao golünün hakkını teslim etmezsek ayıp olur. Adam her kış bir hastalık, bir sakatlık yaşamasa, kış aylarında saklanıp, bahar aylarında ortaya çıkmasa, Beşiktaş’ın çok güçlü oyunlarına ve maçlarına rağmen, Galatasaray bugün çok başka yerlerde olurdu. Falcao’nun attığı golde, elinize metreyi alsanız, ölçüp-biçseniz, o topu direğin dibine atamazsınız. Falcao önce, maçın en iyilerinden biri Robin Yalçın‘dan çok iyi sıyrıldı, sonra topu o direk dibine ışınladı.
Belhanda, Yatabare‘nin ayağına bastığı pozisyonu sarı kartla iyi atlattı. Gündüz maçında aynı pozisyonda Hataylı Kone kırmızı kart gördü. Ziya Erdal‘ın Onyekuru‘nun böğründe patlayan tabanı sadece “pozisyon gereği” diye geçiştirilebilir mi? Galatasaray‘ın kazandığı penaltıda VAR’a gitmek bile zaman kaybıydı. Bal gibi penaltıydı.
Galatasaray‘ın bu kadar baskılı oynayıp, bu kadar gol kaçırıp, berabere kaldığı bir maçı uzun zamandır hatırlamıyorum. Onyekuru‘nun bile sadece ilk yarıda 3 gol atabileceği bir maçı, sayısız fırsatı kaçırıp kazanamıyorsan bir sorun var demektir.
Sivas kalecisi Ali Şaşal‘a da tebriğin üstünde bir şey söylemek lazım... Olağanüstü oynadı. Son dakikalarda kırmızı kart gören Gradel, savunmanın bir başka kahramanı Robin Yalçın mükemmeldi. Galatasaray önce Ankaragücü yenilgisi, ardından yarım takım Sivas karşısındaki beraberliği ile 3 günde 5 puan kaybetti. Başkan Mustafa Cengiz, Ankaragücü maçının sonucunu “rahmani mi, şeytani mi” diye başkalarına fatura etmişti. Peki bu sonuca ne diyeceğiz; rahmani mi, şeytani mi? Galatasaray’ın gerçekleri görmeye ihtiyacı var.