SkorerSen kalk da ben yatam

Sen kalk da ben yatam

28.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Sen kalk da ben yatam

Yaklaşık 20 yıl süren öğrenim hayatımda ve evdeki eğitimde hep bu büyük kahramanla ve "ah o olacaktı ki" yakarmalarıyla yaşadım. Hepimiz için öyle değil mi zaten! Ve hep düşündüm. Özellikle de tarihin bize taşıdığı görüntülerine, resimlerine, heykellerine, bakarken. Her zaman, istisnasız ufka derin derin bakan gözlerine dalıp giderken. Bu muhteşem adam ne kadar yalnızdı yarabbi! Tarihin bize taşıdığı görüntüleri içinde bir kez olsun birisiyle bir göz temasında olduğunu, sıcak bir gülümsemenin yüzüne konduğunu görmemiştim. Ama daha önemlisi muhteşem hayatı bittiğinde bile insanları, ondan yaşamasını ve onları yaşatmasını istiyordu. Ona tapıyorlardı, tapıyorduk. Ve tıpkı dedem gibi birçoğumuz onun kurduğunu, onsuz yaşatamayacağımızı düşünüyorduk. Her yıl yapılan onca tören, her sabah edilen yeminler, derslerde okunan şiirler, marşlar, savaşlar... Sürekli şükredilen, keşke yaşasaydı diye modern zaman ağıtları yakılan bir büyük kahraman. Çevremdeki bütün tesislere, havaalanı, konser salonu, okul, stat, spor salonu hep onun adı verilmişti. Sınıfta, bahçede, televizyonda, hep onun adı vardı. Dedem onu görmüş, onu gömmüş, Dolmabahçe'nin kapısında yatmış bir Cumhuriyet genciydi. Onun resmi TV'de ne zaman görünse gözyaşlarını tutamayan kahve sahibi Mahmud Efendi. Her akşam, hayatı boyunca bir kez bile kaçırmadığı akşam ajansı boyunca evdeki herkes susmak zorundaydı. Misafirler bile. Ajansın ve konuşma yasağının bittiğini hep aynı cümlesinden anlardık: 'Bunların hiçbiri adam değil. Ah! Mustafa Kemal olacaktı ki!' Dedem 5 yıl önce öldü. Hep Atatürk'e yakaran bu koca adam, kahramanının başyapıtını, Nutuk'un bir sayfasını bile okumadan 90 küsur yaşında hayata gözlerini yumdu. Çünkü en önemli devrime muhalefeten okuma yazma öğrenmemişti. Ve o, kurulan sisteme yapılan devrime değil, bizzat devrimcinin kendisine vurgundu. Çoğunluğumuz gibi... Mustafa Kemal'in göçünden 62 yıl sonra ona hasretle ve onsuz olamayacağını düşünerek çekildi bu sahneden. Sevilmek, unutulmamak, her zaman değer gördüğünü bilmek bir insanın en çok isteyeceği şeydir herhalde. Ama peki ya, kurduğun sistemin insan üretemiyor oluşu ne düşündürür? Atatürk'ün kurduğu sistemi, onu yürütmesi gerekenlerin onsuz işletemeyeceğini düşünmesi. Bu bizi ne kadar başarılı ve Atam'ı ne kadar mutlu yapar?Bu durum Atatürk'e övgü mü yoksa hakaret midir? Ya bize? Bu 70 milyonluk halkın kendisini yönetemiyor oluşu? Ya da yönetemeyeceğine yürekten inanması. Bu durumun sorumlusu kahramanlarımız değil. Bizleriz. Yine Fatih Terim'e sarılmış olmamızda olduğu gibi. Bunun ülke futboluna yön verenler için ne büyük bir utanç kaynağı olduğunun farkında değiliz. 9 yıl sonra biz beceremiyoruz ve söyleyebildiğimiz 'Sen kalk da ben yatam.' Bu atamayla bizzat onun kurduğu ve emanet ettiği sistemin işlemediğini kendimize ispatlamış olmuyor muyuz? Ne kadar mutlu Ve bu aslında 10 Dünya Kupası'na üst üste katılamamaktan daha büyük bir yenilgi ve kendini inkardır. Farkında değiliz. Böylesi futbol delisi bir ülkenin teknik direktör deyince aklına sadece 1 isim geliyorsa, her başı sıkıştığında onu çağırıyorsa, bu devrimi yapan kahramanın, Terim'in kendisine hakarettir en başta. Ya da yapılanın bir devrim değil, tek bir adamın kişisel yeteneklerinin sonucu olduğunu gösterir. Ki bu da ne vahim bir haldir!Bir daha bu ülkede çalışmayacağım diyen Terim'i, "Sen kalk da ben yatam" diyerek kaldırdık nihayet. Umarım başarılı olur. Sadece kendisi için diliyorum bunu. Çünkü biliyorum çok kolay "cebine fındık fıstık atam" diyebilen bir halkız. İnanmayanlar 1.5 yıl önce onu Galatasaray'dan nasıl yolladığımızı hatırlasınlar, yeter. Vahim bir hal Bir okur hakkımda şöyle demiş: "Şike yaptığı için 2.lige düşürülmüş, 2000 - 2005 yılları arası yaptığı transferlerde usülsüzlük, kurallara uymamazlık sebebiyle Fransız federasyonu tarafından incelemeye alınmış Olympique Marseille'i Galatasaray'la bir tutan yazar". Marsilya'nın kirliliği onların sisteminin yakalayıp cezalandırabilmesiyle ilgilidir. Bizimkilerin temizliği ise burada gücün hukukunun hakim oluşuyla. 47 yılda sadece 4 şampiyon çıkarabilmiş bir ülke burası. Şike sebebiyle 1. ligden bir takım düşürememiş oluşumuz şike olmadığından mı? Malatyaspor, Bolu ve Adana Demirspor'un şike yaptıklarını itiraflarına ve bunun mahkemede kesinleşmesine rağmen 88/89'da 2. lige düştü, sevgili isimsiz okur. 11 yıl orada kaldı. Ve şikeyi yapanlar ceza çekmedi. Ne demiştik. Çünkü burada gücün hukuku var. Edirne'yi geçince hukukun gücü. Ondan orada Milan, Marsilya düşer, burada biz dövünürüz. Bir küçük cevap Farz edin Fatih Terim, Almanya'ya bizi götürdü. İşini en iyi şekilde yapacağına kuşku yok zaten. Şans da yardım etti ve gitti. Orada da başarılı oldu. Mesela 3. olduğunu varsayalım. Ne olacak? Bunu vizyonsuz, misyonsuz bir Karadenizli de başarmıştı. Koskoca Fatih Terim bir vizyonsuz ve misyonsuzun yaptığını bile geçemedi mi diyeceğiz. Zira biz yine aynı noktadayken Yanal'ı kovduk. Grup ikincisiyken. Linççilerin Terim'i parçalamaları o kadar kolay olacak ki, bundan keyif bile alamayacaklar. Bu zevksiz bir av olacak. Terim için başarı ne? Bu yıl Türkiye'de en çok övülen şeylere bakın. Fenerbahçe'nin tamamı yabancı hücum gücü, Galatasaray'ın tamamı yabancı savunması. Yurt dışında sürekli 11 gören bir tek oyuncu yok. En keyif veren iki takım Fenerbahçe ve Trabzon onca yabancı takviyesiyle Avrupa'da yok. Geçen yıl Avrupa 2'incisi olan gençler Dünya Kupası'nda darmadağın. Ligde şöyle ağızları sulandıran bir tek genç yetenek yok. Alaşağı ettiğimiz Yanal'ın takımı bu ülkedeki en umut veren şeydi farkında değiliz. mdemirkol@milliyet.com.tr En iyi şey Milli Takım

KEŞFETYENİ
Ünlü şarkıcıdan acı haber! Yangında hayatını kaybetti
Ünlü şarkıcıdan acı haber! Yangında hayatını kaybetti

Cadde | 02.05.2025 - 12:03

ABD'li şarkıcı ve söz yazarı Jill Sobule, 66 yaşında evinde çıkan yangında hayatını kaybetti.

Yazarlar