Yedi ay önceydi... Devrenin üçüncü maçında sıkıntılı Fenerbahçe, Kadıköy’de Sivasspor’u ağırlıyordu. Aykut Kocaman evindeki...

Haberin Devamı

Yedi ay önceydi... Devrenin üçüncü maçında sıkıntılı Fenerbahçe, Kadıköy’de Sivasspor’u ağırlıyordu. Aykut Kocaman evindeki Sivas maçına sürpriz sol açık Sow’lu 4-2-1-3’le, sistem değişikliğiyle çıktı. İBB’den yeni transfer edilen Webo’yu da gelir gelmez 11’e koydu. O gün alınan kötü skora rağmen oynanan iyi oyun, Fenerbahçe’nin önündeki 4 aylık başarılı serinin başlangıcı anlamına gelecekti.
Yedi ay sonra... Devrenin üçüncü maçında sıkıntılı Fenerbahçe, Kadıköy’de Sivasspor’u ağırladı. Ersun Yanal evindeki Sivas maçına sürpriz sağ açık Emenike’li 4-2-1-3’le çıktı. İBB’den yeni transfer edilen Holmen’i de lisansı çıkar çıkmaz 11’e koydu. Oyun yine umut verici. Tarih tekrar eder mi, bilinmez...
Ama sanırım bilinen şu var: Son 1 yılda Fenerbahçe, “oyun kurucu orta saha” pozisyonunda ciddi bir dönüşüm yaşadı. Geçtiğimiz yıl The Guardian’da yayınlanan bir makaleden bahsetmiştim: On numaraların Kaka-Diego’lardan önce Özil’lere, sonra da Kroos’lara dönüşümü, futboldaki dönüşümün de habercisi. Kaka’nın işi sadece ofanstı, Özil’in aklının bir köşesinde savunma vardı, Kroos’sa en az hücum kadar defansı da düşünüyor. Galiba Fenerbahçe’deki dönüşüm de buna benziyor: Alex’in kafasında savunma yoktu. Cristian’ın aklının bir köşesi defanstaydı. Holmen’se hücum kadar savunmayı da düşünüyor. O yüzden de dün Fenerbahçe, Yanal’ın hissettiklerini sahaya daha fazla yansıtıyor.
Tabii ki dünkü oyun ve skor her şeyin güllük gülistanlık olduğu manasında değil... Sivas’ın 35 dakikada kalesine atılan hiçbir köşe atışını karşılayamaması, üçünde Alves’in, birinde Egemen’in etkili kafalar vurmaları, 5 kornerden 2 gol çıkarmaları çok sık tekrarlanacak bir durum değil. Ama Fenerbahçe cephesinde de gerçekten olumlu gelişmeler söz konusu: Emenike bu sene ilk kez Karabük günlerinden pasajlar sundu, sağdan 4 koşusunda vites değiştirip geçti rakibini. Egemen geldiğinden beri sağ stopere geçen Alves rahatladı, hücum aksiyonlarında da etkin olmaya başladı. Holmen’inse tek bir devrede 6 bin 500 metre koşması zaten her şeyi açıklıyor! Bir oyuncunun hem hücumda bu kadar etkili olup, hem bu kadar top kazanıp bir de böyle fantastik bir mesafe koşması çok özel bir durum. Bir de bu adamın 4 aydır resmi maç yapmadığını, lisansının çıkarılmayıp moral değerlerinin de düşürüldüğünü düşününce daha da fazla saygı duyuyor insan.