Şubat ayında oynanan Kartalspor-Urfaspor karşılaşmasında Şanlıurfalı taraftarlara yapılanlar bu mektupla ortaya çıktı...

Uğur Bey merhaba, Ben Servet Bay... 1979 Şanlıurfa doğumlu, 20 yıldır İstanbul’da yaşayan, bir erkek çocuk babası ve fırsat buldukça maçlara giden bir mühendisim. Malumunuz, Şanlıurfaspor’umuz bu yıl PTT 1. Lig’de mücadele etmekte. Şu anda orta sıralarda ve pek bir amacı yok. Birinci Lig’de sadece bir adet İstanbul takımı bulunuyor (Kartalspor) ve dolayısıyla bizim de bu yıl sadece bir İstanbul deplasmanımız var. Biz de aylar öncesinden akraba ve arkadaşlar ile bu maç seyahati için hazırlık yapmaya başladık. Derdimiz sadece memleketimizin takımını İstanbul’da izlemek, arkadaş ve akrabalarla keyifli bir hafta sonu geçirmekti. Maç, Pazar günü öğlen saatlerinde. Biz de Bakırköy’den kuzenlerimizle Kartal’a doğru yola çıktık, yaklaşık 45 kilometrelik bir yolculuk sonucu stada ulaştık. Müthiş bir kalabalık... İstanbul’un her yerinden hatta, Çorlu, Çerkezköy, Lüleburgaz’dan bile bayrağını kapan Urfalılar maça gelmişler. Babası Urfalı olup hayatında hiç Urfa’yı görmemiş bir sürü çocuk, yıllardır memleketine gitmemiş aileler, amcalar/teyzeler bile oradalardı. Hava yağışlı ve soğuk. Ama her yerde bir keyif, bir neşe. İnanın kimsenin maçın sonucu ile ilgilendiği yok. Hatta stadın önündekilerin birçoğu Urfaspor kaçıncı, Kartal’ın puanı ne inanın bilmiyor. Stadın çevresi bayram yeri gibi.
Maça kısa bir süre kala maalesef bu bayram havası yerini bir telaşa bıraktı. Çünkü gişelerden içeri giremiyoruz. Sebep olarak da stadın tamamen dolduğu söyleniyor. Elinde bileti olan bir sürü insan yağmurun altında kapıda bekliyor, ama herhangi bir gelişme olmuyor. İnsanlar bir kapıdan bir kapıya koşuşturuyor ama nafile. Yetkililer sadece geriye çekilmemizi istiyor. Maç başlıyor, bin-bin beş yüz civarı insan dışarıda kalıyor.
Bizse inatçıyız. O kadar mücadele ettik, bu maçı izlemeden geriye dönmek istemiyoruz. Stadın hemen yanındaki inşaatın bekçisini rica minnet ikna ederek sahayı görebileceğimiz kadar yükseğe, üçüncü kata çıkıyoruz.
Ama keşke çıkmaz olaydık Uğur Bey... Keşke o bekçi bizi kovalasaydı da o stadın o halini görmeseydik! Size bir resim gönderiyorum ve hiçbir yorum yapmıyorum. Bu resmi ben o inşaatın üçüncü katından çektim.

Haberin Devamı

Bir çay borcu...

İnanın bu tabloyu gördükten sonra günlerdir futbol sevgimi gözden geçiriyorum. Allah aşkına Şanlıurfa ile Kartal, tarihleri boyunca kaç kere karşılaşır ve İstanbul’daki binlerce Urfalı kaç kere bu stada gitme fırsatı bulur? Maçın sonucu bu kadar önemli mi ki; çoluk çocuk Kartal’a gelenleri stadın çoğu boşken evlerine geri döndürüyorlar? Biz hangi ara evlerine konuk gelenleri kapıda bırakacak kadar, hatta evlerine geri döndürecek kadar birbirimizden ayrıştık.
Futbol bir oyundur. Bir eğlencedir. Keşke Kartalspor yöneticileri maçın neticesini değil de, kapıdaki misafirlerini önemseseydi. Gelen biletli misafirleri için kapılarını açsaydı. Hatta çoluk çocuk o soğukta saatlerce bekleyenlere sıcak bir çay ikram etseydi. İstanbul’un bir ilçesi ile bir Güneydoğu vilayeti arasında bir kardeşlik bağı kurulsaydı... Kim bilir belki o zaman yegâne çare İmralı olmazdı değil mi?

***
Yukarıdaki mektup Urfalı mühendis Servet Bey’den... Söz konusu maç, Şubat’ta Kartal’da oynanmış. Fotoğrafa bakılırsa Urfaspor’a ayrılan yer hınca hınç dolmuş. ama stadın geri kalanı büyük ölçüde boş. Eminim bu mektubu okuyan Kartalspor taraftarı da dışarıda kaldıklarından bihaber olduğu yüzlerce Urfalı dostu için üzülmüşlerdir.
Bugünkü puan tablosuna bakılırsa, iki takım seneye PTT 1. Lig’de tekrar karşılaşacak gibiler. Dilerim 2013-2014 sezonunda Kartal’da oynayacakları maç bir telafi niteliği taşır. Bir şölen havasında geçer. Geçen yıldan kalan çay borcu, bu yıl ödenir.
Tüm Kartallı ve Urfalı dostlara sevgi ve hürmetle...

Haberin Devamı

Play-out düşünülür mü?

Haberin Devamı

Süper Lig’de fantastik sezon yaşanıyor: Eğer bu puan ortalamasıyla devam edilirse 34 maç sonunda 64’e ulaşan finiş çizgisini ilk görecek. Zira lider Galatasaray (25 maçta 47 puanla) sadece 1,88 puan ortalamasıyla en önde. Bu ortalama sürerse şampiyonluğa 64 puan yetecek, yani Kasımpaşa, Bursa veya Antalya da dokuzda dokuz yaparlarsa pekâlâ şampiyon olabilirler!
En az bu rakamlar kadar enteresan olan bir başka sahne de, düşme potası... 25 maçta 29 puan toplayan (yani müsabaka başına 1,16 puan ortalama tutturan) Antep, şu anda düşme hattında. Eğer sezon sonunda bu istatistik sürerse ligde kalmak için 40, hatta 41 puan gerekecek! Daha önce 18 takımlı/3 puanlı sistemde en düşük şampiyonluk puanı 70’le Zico’lu Fenerbahçe’ye, en yüksek küme düşme puanı da 40’la Bursaspor’a ait...
2009-10 ve 2010-11 sezonlarında kümede kalmak için sadece 28 puan yetmiş, ben de alttaki bu felaket görüntüye itiraz etmiştim. Eğer bir sezonda dipteki 5-6 takım düşmeyi hak ediyorsa, o 5-6 ekibin birden düşeceği bir düzenek kurulmalı. Bu sezonsa görüntü, tam zıttı olacak gibi: Belki de düşen üç takımdan ikisi bu cezayı hak etmeyecek, keşke Süper Lig’de kalsalardı diyeceğiz. Şahsen ben itiraf edeyim, kalan haftalarda Akhisar’ın 38-39 puanlara çıkıp küme düşmesine gerçekten gönlüm razı gelmiyor. Çok olumlu futbol oynuyorlar ve PTT 1. Lig’den terfi edecek takımların Akhisar’dan iyi oldukları konusunda şüpheliyim.
Bu aşamada sanırım akla ilk çare olarak play-out geliyor: Almanya’da olduğu gibi dipteki iki takım direkt düşer, 1. Lig’deki ilk iki de direkt terfi eder. Süper Lig’in 13-14-15-16’ncısı ile 1.Lig’in 3-4-5-6’ncısı play-out oynarlar; kim daha iyiyse yukarıda o kalır... Böylece Süper Lig’de 12’nciliğin de kritik önem taşıması, son haftaya kadar orta sıralardaki rekabeti üst düzeyde tutar.
Bu öneriye en ciddi itiraz, Süper Lig takımlarının yabancı oyuncu sayısı nedeniyle PTT 1.Lig’dekilere karşı bir avantajı olduğu yönünde gelmişti o yıllarda... 2014-2015’te Süper Lig takımları ilk 18’e yalnızca 5 yabancı yazabileceklerine göre, bu handikap da kısmen ortadan kalkıyor sanırım.
Bu sene Avrupa’da iki çeyrek finalistimiz olmasında ligdeki rekabet düzeyinin yükselişinin önemli katkısı olduğunu düşünenlerdenim. Eğer ligdeki orta sınıf takımları bir biçimde son haftaya kadar hedefe motive edebilirsek, kalitenin artacağına inanıyorum. Balkan Kupası ve play-out da, bu rekabetin artması için iki kolay araç gibi geliyor bana...