‘Ekibi ailemden fazla görüyorum’

‘Güldür Güldür Show’un sevilen isimlerinden Meltem Yılmazkaya, oyunculuğunun yanı sıra skeçlerde söylediği şarkılar ve türkülerle de adından söz ettiriyor. Yılmazkaya, programı ve müzik dünyasına nasıl adım attığını anlattı.

‘Güldür Güldür Show’ devam edecek mi?

Çekimlere eylüle kadar ara verdik. Çok verimli ve yoğun bir sezondu. Yeni sezonda da devam kararı alındı. Eylülde beşinci sezona başlayacağız.

İlk başladığınız dönem bu kadar popüler olacağını tahmin ediyor muydunuz?

Aynı formatta ‘Beşer Beşer’ ve ‘İnsanlar Alemi’ yapılmıştı, onlar da sevilmişti. Ancak ‘Güldür Güldür Show’ olunca, kadro genişledi ve günden güne ilgi arttı. Bu, bütün ekibi hem çok mutlu eden hem de motive eden bir durum oldu. Başından beri yapımcımızın, yönetmenimizin ve programın fikir babası Alper Kul’un inancı sonsuzdu projeye. Ben ‘Güldür Güldür Show’la katıldım ekibe, dördüncü sezonum bitti. Bir oyuncu için, böyle bir ekiple çalışmak ve insanlar tarafından bu kadar sahiplenilmek, sevilmek şükredilesi bir duygu. İzmir turnesinde yemek yerken bir amca yaklaştı, “Çocuklar rahatsız olmayın ama duygularımı paylaşmak istedim. İyi ki varsınız da yüzümüz gülüyor, eksik olmayın” dedi. Çok mutlu etti bizi.

‘Güldür Güldür Show’ ekibi olarak sinema filmlerine de imza atıyor, başarılı oluyorsunuz. Bunun sırrı nedir?

Ekip olarak birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Dört sezondur, haftanın en az üç günü birlikteyiz. Ekibi ailemden fazla görüyorum. Komedi yaparken oyuncular arasındaki enerji çok önemli. Bu, yaptığınız işe yansıyor. Bir de ekip dışında senaristlerimiz, toplumu çok iyi gözlemleyen kişiler. Bu çok önemli bir özellik çünkü bizden olan şeye daha çok gülüyoruz. Bir yansıma bu aslında. Aynı dili konuşmak, aynı şeye gülmek, seyircimizle aramızda kuvvetli bir bağ oluşturuyor. Onların da emeği büyük.

Sinema projeniz var mı?

Yeni bir projeye başlıyorum. Bunu da ilk kez sizinle paylaşıyorum. Bu fikir daha başlamadan beni çok heyecanlandırıyor. Çekimlere yakın zamanda start vereceğiz.

Bundan sonraki projenizde dramı tercih eder misiniz?

Ederim tabii, seve seve ederim. İlla komedi gibi bir tercihim yok, ancak komedi programında gördükleri için dram teklif etmiyorlar sanırım. Oysa ki oyuncu kendini bütünlemelidir diye düşünüyorum. Vücudun hem acıya hem tatlıya ihtiyacı olması gibi bu. Oyuncunun da her ikisinden tatması gerek.

Müzik sektörüne girme fikri nasıl ortaya çıktı?

Çok fazla şarkım birikmişti. ‘Güldür Güldür Show’da söylediğim şarkılardan sonra insanlardan epey talep gelmeye başladı ama hep kendimi hazır hissettiğim zamanı bekledim. Hayatta yaptığımız bütün güzellikler paylaştıkça kıymetli.

Ertelemek için hep bir bahanem vardı, bir gün Gökhan’la (Türkmen) otururken, “Ee yap bir single, çıksın bizden. Bakalım ne oluyor?” dedi. Ben de, “Şimdi değilse ne zaman?” dedim. Single çıkarmaya karar verdim.

‘KÜÇÜK BİR DÜNYAM VAR’

Hayatınızda son yıllarda ne gibi değişiklikler oldu?

İnsanlar tarafından daha çok tanınmamın dışında pek bir şey yok diyebilirim. Küçük ve sade bir dünyam var. Ailem, arkadaşlarım ve hayvanlarım... Sahip olduğum her şeyin temiz kalmasını istediğim
için değişime çok izin vermiyorum galiba. Yaptığım işler daha çok
insana ulaşıyor ama onların da beğenilmesi, eleştirilmesi beni cesaretlendirip daha iyiyi yapmaya teşvik ediyor.

Senaryo yazabilen oyuncuların nasıl bir avantaja sahip olduğunu düşünüyorsunuz?

Yazmak insan için bir terapi alanı, senaryoyla sınırlamıyorum... Zaten empati üzerine bir iş yapıyorsunuz, bir de yazıyla aranız iyiyse kalıcı işler yapma şansınız artıyor. Benim de belgesel üzerine çalışmalarım var, baktığınızda her hayat bir hikaye. Bugün oynuyorum, güldürüyorum, düşündürüyorum. Ama söz uçuyor, yazı kalıyor sonuçta. O yüzden kalıcı eserler bırakma meselesini önemsiyorum. O zaman sanatçı oluyorsunuz zaten.