Cadde “BiR HiKAYE ANLATMA DERDiNDEYiM”

“BiR HiKAYE ANLATMA DERDiNDEYiM”

04.12.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

‘Ezel’in ‘Converseli katili’ Rıza Kocaoğlu, iki film, dört oyun ve bir diziyle her an her yerde karşınıza çıkabilir.

“BiR HiKAYE ANLATMA DERDiNDEYiM”

* Kötü adamı oynamak zor mu?
Ben bir rolü iyi ya da kötü olarak değerlendirmiyorum. Sadece derinliği ve oynanabilirliği açısından bakıyorum. ‘Ezel’ dizisinin başarısı, hiçbir karakteri sadece siyah ya da beyaz yapmamasında. Karakterler çok gerçek yazılıyor. İyi dediğiniz bir adamın, karanlık tarafını da görebiliyorsunuz. Benim oynadığım karakter, diğerlerinin yanında biraz daha kötü ve altı çizili. Çizgi roman karakterine yakın. Sınırda gelip giden bir karakter. O yüzden de oynaması keyifli.

* Nasıl bir karakter oynacağınıza senaristlerle birlikte karar vermişsiniz.
Yönetmenimiz, senaristlerimiz, yapımcımız, hep birlikte karar verdik. “İnsanları çatık kaşlarıyla, siyah takım elbisesiyle değil de başka bir şeyle korkutacak biri olmalı” diye düşündük. Ortaya gündelik hayatta kimsenin ilgisini çekmeyecek ama herkesi korkutabilecek biri çıktı.

* Dizinin bu kadar çok sevilmesini neye bağlıyorsunuz?
‘Ezel’, televizyon için devrimci bir hareket. Yönetmenimiz çok cesur, senaryo müthiş. “Her hafta bir Ezel bölümü nasıl yazılır?” benim aklım ermiyor açıkçası. Bu bir takım oyunu. Hangi mevkide ihtiyaç varsa orada oynuyorsun. Ezel de biraz Barcelona gibi.

* Rol aldığınız oyunlardan bahsedebilir misiniz?
Dört yıldır DOT’ta çalışıyorum. ‘Malafa’da Türkiye’nin en büyük kuyumcularından Topaz’ın satıcılarından biriyim. Ama en önemlisi bu sezon ‘Punk Rock’ diye bir oyun yönettim. İlk yönetmenlik deneyimimdi. Sezonun ortasında iki oyunumuz daha çıkacak. İlki; ‘Festen’, ocakta sahnelenmeye başlayacak. Oyunda Köksal Engür, Şebnem Bozoklu ve İpek Bilgin ile rol alıyoruz. İkincisi, ‘Beautiful Burnout’ onu da mart ayında sahneleyeceğiz. Oradaki rolüm için boks öğrenmem gerekiyor. Bu yüzden sabahları boks dersine gidiyorum.

* Hepsine birden nasıl yetişiyorsunuz? Zor oluyor ama geri dönüşleri beni tatmin ediyor. İşimi yapamamak dünyanın en acı şeyi olurdu herhalde. O yüzden yapabiliyor olmanın verdiği mutlulukla o yorgunluğu hissetmiyorum. Bir hikaye anlatma derdindeyim. Yaşın büyüdükçe dünyayla ilgili bir derdin oluşuyor. Kendini, hikayeni, derdini anlatmak istiyorsun. Bazen tiyatro, bazen de bir dizide ya da filmde oynayarak anlatıyorum. Bütün bunları yaparken de iyi anlatmaya çalışıyorum. Çünkü “Biz işimizi iyi yaparsak, her şey çok daha güzel olur” diye düşünüyorum.

* Bu koşturmacanın arasına iki sinema filmi de sığdırdınız...
Av Mevsimi’nde Şener Şen, Cem Yılmaz, Çetin Tekindor gibi isimlerle aynı kadroda olmak muhteşemdi. “Türk sinemasının çınarı” diyebileceğimiz Yavuz Turgul’la çalıştım. Ve kısa dönemde çok şey öğrendim. Çok sert bir tokat yiyip, bütün bildiklerimi unutup, bilgilerimi yenilediğim bir süreç oldu. Hemen ardından Tolga Örnek’le ‘Kaybedenler Kulübü’nde çalıştım. Mart ayında vizyona girecek. Orada da müthiş bir kadro vardı. İki ayrı deneyim oldu.

“Sevgilim yok!”

Haberin Devamı

* Adınız en son Nehir Erdoğan’la anıldı. Çıkan haberler sizi nasıl etkiliyor?
Nehir lise arkadaşım, sevgilim yok. Yanımda gördükleri her kadını sevgilim diye yazıyorlar. Görülüp, görülmeyeceğin yerler olduğunu bir süre sonra öğreniyorsun ve dikkat etmeye başlıyorsun. Ama ben eskiden nasıl yaşıyorsam hala öyle yaşamaya devam ediyorum. Sonuçta oyunculuk yaşamdan beslenen bir meslek, tabii ki sokakta olacağız.

Yazarlar