Cadde Kitapların efendisi: İbrahim Manav

Kitapların efendisi: İbrahim Manav

22.07.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

Kapalıçarşı’nın curcunasından, Beyazıt Meydanı’nın gürültüsünden sıyrılmak istediğinizde sessiz bir alem kucaklar sizi: Sahaflar Çarşısı. Zamanın sessizce aktığı çarşının 60 yıllık duayeni İbrahim Manav’la, Mecmua dergisi konuştu

Kitapların efendisi: İbrahim Manav

Beyazıt’taki Sahaflar Çarşısı’nın en eski ve son iki sahafından biri İbrahim Manav, işini kızı Ayşegül Hanım’la birlikte sürdürüyor.
Soyadından da anlaşılacağı üzere aile mesleği manavlık olan İbrahim Bey’in hayatı, mahalle komşusu gazeteci-yazar Naki Bora sayesinde değişir. Bora’nın kitaplarla tanıştırdığı Manav, henüz 10 yaşındayken efsanevi sahaf İsmail Dilmen’in yanında çırak olarak işe başlar. Zamanla çıraklıktan ustalığa terfi eden İbrahim Manav, ustası yaşlanınca, dükkanı içindeki kitaplarla birlikte satın alır, henüz 1960’ların başıdır.

550 yıllık Sahaflar Çarşısı’nın son 50 yılının kişisel tarihiyle iç içe geçtiğini söyleyen İbrahim Manav, çarşının geçmişini şöyle özetliyor: “Burası aslında yeni Sahaflar Çarşısı. Bu çarşının esnafı çok önceleri Kapalıçarşı’daki Sahaflar Sokağı’ndaymış. Çarşıda tam bir lonca sistemi geçerliymiş. Esnaf, aralarındaki en yaşlı ve saygıdeğer olanı şeyh seçip itaat edermiş. Sokakta lonca kurallarına uymayan cezalandırılırmış.
1894 İstanbul depreminden sonra çarşı bugünkü yerinde hizmet vermeye başladı. 1950’deyse tamamen yandı. Dönemin İstanbul Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, çarşıyı kamulaştırdı ve çarşı bir buçuk yıl içinde açılarak hizmete girdi. Eski kitap kokuları ve sessizliğin büyüsü, gravür, hat, minyatür gibi eski zaman sanatlarının derinliğinde yol aldı.”
İbrahim Manav eğitiminin de çarşıdaki eski sahaf hocaları tarafından üstlenildiğini belirtiyor. Kiminden kimya, fizik, kiminden Osmanlıca, Arapça, kiminden coğrafya, kiminden İngilizce, kimindense hat sanatı öğrenen Manav, “O dönemde bilgisayar olmadığı için her şeyi hafızama kaydettim. Şimdi ben de bilgilerimi çıraklarıma aktarıyorum. Çarşıda, üç öğrencimin dükkanı var” diyor. Lonca düzeninin sürdüğü çarşının en eski esnafı internet ve e-kitap yüzünden işlerin azaldığından yakınıyor. İki tür müşteri olduğunu belirten Manav, “Biri, bibliyofil dediğimiz kitabı okumak için alanlar, diğeri de bibliyoman dediğimiz kitap okumayan ama kütüphanesinde iyi kitaplar
olsun diye alanlardır. Maalesef biz asıl parayı ikincilerden kazanıyoruz. Ama değerini bildiğimiz alıcılar, kitabı okşayan, kokusunu seven, kitap delileri” şeklinde konuşuyor.


Sahafların ünlü müdavimleri
1965’ten bu yana Pera Palas’ta kitap müzayedeleri yapan Manav, mesleği sayesinde gazetecilerden yazarlara, şairlerden ressamlara, müzisyenlerden siyasetçilere kadar pek çok ünlüyle tanışmış. “İlk tanıdığım şair Neyzen Tevfik’ti” diyen İbrahim Bey, sanatçıyı neyi, kıvır kıvır saçları, sırtındaki torbasıyla pejmürde bir halde hatırlıyor. “Büyük şair ve heccav” diye tanımladığı Neyzen’le ilgili anılarını şöyle anlatıyor: “Geldiğinde, ustam büyük hürmetle ayağa kalkar ‘Hoş geldiniz hocam’ diye buyur ederdi. Sohbetlerini zevkle dinlerdim. Siyasilere hiciv yazardı fakat Allah’a da kafa tutardı. Derdi ki, ‘Ey bana kendini büyük tanıtan, halimi gel gör de kendinden utan’. Ney çalardı, rakısı hiç eksik olmazdı torbasından. ‘Neyde Mevleviyim, meyde Bektaşiyim’ derdi.”
Halide Edip güler yüzlü ve fevkalade bir hanımefendi olarak İbrahim Bey’in anıları arasında yerini alırken, sahaf ustalarının ‘Kırtıpil Hamdi’ olarak andığı Ahmet Hamdi Tanpınar ise yağlı ceketi ve ağzındaki sigarasıyla belleğinde yer etmiş. “Beni en çok heyecanlandıran isimlerdendir, gerçek bir dehaydı. Pek konuşmazdı, yüzümüze bakmaz, ustalarımızla ve kitaplarla konuşurdu” dediği Tanpınar’ı saygıyla anıyor. Sait Faik’e gelince, öyle alışılagelen yazarlardan değilmiş. “Burjuva çocuğuydu. Şişli’de apartman dairesinde otururdu. Genç yaşta veremden gitti” diyen İbrahim Bey hüzünleniyor.
Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan Orhan Kemal’e “Raşit Ağabey” dermiş Manav. “Laleli’de otururdu, bir sevgilisi vardı. Ondan bir oğlu oldu” derken yüzünde sır vermenin gizemi var. Yaşar Kemal de sahaf dükkanının müdavimlerindenmiş. Adana şivesiyle konuşan usta yazar gelir, saatlerce muhabbet edermiş. Unutamadığı isimlerden birinin de Can Yücel’in babası ve eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel olduğunu söyleyen Manav şunları anlatıyor: “Komünist falan dediler ama Mevlevi’ydi. Şairdi aynı zamanda. Batı klasiklerini ondan öğrendik. Anı defterime yazdığı ‘İnsan bir şey alacaksa kitap almalıdır, bir şey satacaksa kitap satmalıdır. Bu yüzden sahaflık dünyanın en mukaddes işidir’ sözleri sahaflığı sevmeme vesiledir.”
Ustalık döneminde sahaflar dükkanına “Bize kitap tavsiye et” diye 10-12 yaşlarında üç arkadaşın dadandığını anlatan İbrahim Bey, “Bunlardan biri işadamı Cem Boyner, biri jeolog Celal Şengör, diğeri de Mim Kemal Öke’ydi. Hep beraber dolaşan üç kafadarlar farklı görüşlerde de olsalar hâlâ bir araya gelir ve anlaşırlar” diyor.
Sahafların müdavimleri bu kadarla bitmiyor elbet. Ressam ve yazar Elif Naci, Özdemir Asaf, Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Hamdi Varoğlu, Nâzım Hikmet’in yakın arkadaşı Müzehher Va-Nü, şair Asaf Halet Çelebi, Ümit Yaşar Oğuzcan, Salah Birsel, tiyatro yazarı Turan Oflazoğlu, Prof. İlber Ortaylı, Halil İnalcık, tarihçi Murat Bardakçı, Sevgi Gönül, Ömer Koç sahaf dükkanının müdavimlerinden.

Yazarlar