24.10.2011 - 20:20 | Son Güncellenme:
GÜLÜM DAĞLI / gulum.dagli@milliyet.com.tr
Koç Üniversitesi öğrencilerinin çektiği İstanbul fotoğrafları, ‘İstanbul’la Bakmak’ adıyla bir sergide toplandı. Fotoğraf sanatçısı ve Koç Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü öğretim üyesi Laleper Aytek’in küratörlüğünü üstlendiği sergi, İstanbul’u farklı perspektiflerden ele alarak şehrin değişik yüzlerine ve zamanlarına bakıyor. Sergi, Koç Üniversitesi’nde farklı disiplinlerde eğitim gören 14 öğrencinin İstanbul’da yaptıkları çekimlerden seçilmiş 58 fotoğraftan oluşuyor. Küratör Laleper Aytek sergiyi, “Hep görmeye alıştığımız, tek tipleştirilmiş ve popüler kültürün klişe İstanbul görüntülerinden uzak, sergiye işleriyle katılan genç fotoğrafçıların, kendilerine ait İstanbul’ları üzerinden bir iç-okuma, içe bakma ve bir iç-seyir denemesi” olarak tanımlıyor.
Kendimizle yaşadığımız karşılaşma
Şehir yaşayan bir organizma; nefes alıyor, nefessiz kalıyor, izliyor, izleniyor, kaçıyor, saklanıyor, gürültü yapıyor, vazgeçiliyor, sevdalanılıyor, sessizleşiyor ya da duymuyor, tıpkı insanlar gibi... ‘İstanbulla Bakmak’ sergisinde bizler fotoğraflarımızla, kendi bakış açılarımızdan, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’un yakın-uzak, güzel-çirkin, tanıdık-yabancı, iç-dış, öznel-nesnel birçok yüzünü görmeye ve göstermeye çalıştık. Fotoğrafları çekilenler kadar çeken bizler de; bu şehirde, öyle bir ‘an’dayız ki İstanbul’u kendi kimliklerimizi oluşturmak için etkili bir araç olarak kullanıyoruz. Dolayısıyla, şehir üzerinden oluşan bu kimliklere bakmak/görmek ve bunu İstanbulla yapmak bizler için başından beri kendimizle yaşadığımız çok önemli bir karşılaşma oldu.
Görünmeyeni göstermesini bildik
İstanbul’da kimsesiz kalmak zor. Kaybolmaya yüz tutmuş anları yakalayıp çevremizi onlardan oluşturduk: Sadece yalnız kalmamak için. Bir ‘an’ı somutlaştırdı tüm fotoğraflar -olabilecek en güçlü şekilde- ve biz sadece gördük. Görünmeyeni gördük ve bu hiç zor olmadı. İstanbul, bize görünmeyeni göstermesini çok iyi bildi. Yıllardır yaptığı gibi, her şey saklı ama hiçbir şey gizli değil. Ortada bir İstanbul vardı. Sınırları belli bir kara parçası aslında. Ne vardı ki bu kadar büyütecek? Ama biz büyüttük, “Aziz İstanbul” dedik ona şair gibi ve onu tüm çıplaklığıyla öylece sergiledik. İstanbul hiç bu kadar güzel olmamıştı belki de.