Skorer G.SARAY KOD ADI: ZAFER

G.SARAY KOD ADI: ZAFER

17.05.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Rekor avcılarının öyküsü

G.SARAY KOD ADI: ZAFER




'Artık parayı unutun!'

Terim, "Ödemeler yapılmayacak. Ama biz yine mücadelemize devam edelim. Var mısınız?" diye sordu. Futbolculardan tek ses yükseldi: "Varız"

FABRİKADA işçi neden çalışıyor: PARA!..
Bakkal, manav, tüccar niçin dükkanını açıyor: PARA!..
Müdürler, memurlar, kısaca her iş kolunda çalışanlar ne amaç uğruna çaba gösteriyor: PARA!..
Profesyonel futbolcu hangi şartlarda transfer oluyor, oynuyor: PARA!..
Ya Galatasaray'da!...
PARA neredeyse ikinci planda!..
Diyeceksiniz ki; "Alacakları kaldı mı? Ödemeleri yapılmadı mı?"
Yapıldı... Ama asla söz verilen günde olmadı.
Üstelik aylarca bir kuruş bile verilmedi.
* * *
Ligin ilk yarısı sona ermiş, bir haftalık tatilden sonra Galatasaraylı futbolcular işbaşı yapmıştı.
Terim, ilk antrenmandan sonra oyuncularına haber gönderdi:
- Herkes toplantıya.
Nedenini kimse bilmiyordu. Sadece aylardır verilmeyen transfer taksitleri ve primlerle ilgili tahminlerde bulunuldu:
- Herhalde müjde verecek.
- Artık paralar ödenecek.
Toplantı başladığında Terim, tahminleri yanıltan konuşmasını yaptı:
- Arkadaşlar; şu ana kadar paralarınızın ödenmesi gerekiyordu. Yönetim de çalışıyor.
Kısa bir suskunluktan meraklı bakışlar altında sonra devam etti:
- Ama bu konuda hiç umut yok. Bu demektir ki mayıs ayına kadar para alamayacaksınız. Ben şimdi size diyorum ki; Önümüzde Avrupa, lig, kupa var. Artık parayı unutun. Sahaya çıkalım, mücadelemizi yapalım. Var mısınız? Eğer aksi düşüncesi olan varsa söylesin, anlayışla karşılarım."
Herkes başını önüne eğdi... Brezilyalılar bir şey anlayamanın verdiği şaşkınlıkla arkadaşlarına bakıyordu. Popescu, Terim'in sözlerini İtalyanca olarak Taffarel'e anlattı. Taffarel'de Capone ve Marcio'ya aktardı.
Önce Hakan söz aldı:
- Varız hocam.
Bülent ekledi:
- Alalım şu kupaları da paralarımızı nasılsa alırız.
Ve hepsi birden:
- Biz de varız, dediler.
Görenler anlatıyor... Terim gözleri dolu dolu olmuş.
Sonra yönetime gitti hoca, ödemelerin hiç değilse dolara çevrilmesini istedi. Yönetim de bunu kabul etti.
Fatih Terim, o günü şöyle anlatıyor:
"Eğer o gün bunları söylemeseydim. Bugün durum çok farklı olurdu."
* * *
Yönetimin söz verdiği 10 Mayıs da gelip, geçmişti.
11 Mayıs'ta futbolcular kaptanlara sordu. Terim de Süren'e gitti:
- Ödemeler yapılmayacak mı?
Aldığı karşılık hocayı şok etti:
- 21 Mayıs'tan önce ödeme yapamayız.
Yıkılmıştı adeta Terim... Futbolcuların karşısına çıktığında yüzünden düşen bin parçaydı! Kampta yemeğe bile inmedi. Oyuncular da durumu anlamışlar ama sessizliği tercih etmişlerdi.
Futbolcuların Altay maçı için İzmir'e gitmek istemediği, ancak hoca üzülmesin diye bundan vazgeçtikleri de iddia edildi.
Ama bunlar iddia olarak kaldı, doğrulanamadı.

Kuru - pilav hasreti!

Galatasaray her maçtan bir gün önce kampa girer. Rakip ister Fenerbahçe, ister Milan, ister Adanaspor olsun; bu kural hiç değişmez.
Kamplar son derece neşeli geçer. Sıkı bir disiplin uygulanmaz. Florya'da bilardo salonundan sinemaya kadar her şey olduğu için kimse de sıkılmaz.
Futbolcuların odaları beş yıldızlı otel odaları gibidir.
Kablolu TV ve şifreli yayınlar açıktır; playbol TV hariç.
Maç geceleri çaycı sürekli nöbettedir. Antrenman günleri yemek listesi özel olarak hazırlanır. Ancak futbolcular en çok kuru fasülye - pilav ister. Bu yemek ender çıktığı için de hasret çekerler. Hoca zaman zaman jest olsun diye izin verir; yemek için toplanıldığında kuru - pilav sürprizi ile karşılaşılınca cümbüş kopar.
Kalkış saat 10.30'dadır. 13.00'de maç yemeği, 17.00'de çay saati vardır. Çay saatinden asla ödün verilmez.
Stada gidinceye kadar hiç kimse kimin oynayacağını bilmez. Herkes oynayıp, oynamayacağını stadda kara tahtada öğrenir. Taktik konuşması Florya'da yapılır. Bu toplantıya bütün futbolcular katılır. Diğer takımlarda ise bu toplantıya sadece maç kadrosu yer alırken Terim bu yolla tüm futbolcularına her an hazır olun mesajı gönderir.
Florya'da teknik heyetin katı ayrıdır. Maç gecesi Fatih hoca ve ekibi sabaha kadar dersini çalışır ve taktiğini belirler. Çaycı hiç uyumaz. Terim hoca en çok limonlu çay içer. İçki yasaktır. Bir de gecenin ilerleyen saatlerinde sahanda sucuklu yumurta vazgeçilmez yemektir.

'Hocayı böyle görmemiştik!'

Fatih hoca sinirlenir, strese girer zaman zaman... Ama bunu yansıtmamaya özen gösterir. Futbolcularına bağırmaz, asla azarlamaz. Tepkisini başka yollarla göstermeye çalışır. Örneğin 5 - 0'lık Chelsea yenilgisi sonrası yaşananlar...
Hoca buna çok kızdı.
Sonra Bursaspor maçı vardı. Tam altı futbolcuyu İstanbul'da bıraktı. Hedefi İstanbul'da kalanlara "Bu takım siz olmadan da başarılı olur" mesajını vermekti.
Ama Galatasaray Bursa'da puan kaybetti. Terim kendisinde olan hırsı yedeklerde göreremişti.
Bülent Ünder ve Müfit Erkasap, o günü şöyle anlatıyor:
"Hocayı hiç böylesine kızgın görmemiştik. Kimse yanına yaklaşamıyordu. Çocuklara çok güvenmişti."

Florya'nın kahramanları

Herkes ezberledi artık; Terim'i, Hakan'ı, Bülent'i, Hagi'yi ve diğerlerini...
Ama ya Florya'nın kahramanları!
İşte bir de onlar var...
Çaycı Vahit... Orhan baba... Video Ahmet... Turgay Vardar...
Çaycı Vahit tesisin herşeyidir. O olmazsa, olmaz. Orhan baba vardır. Sokakta görsen kimse tanımaz. Ama özellikle yabancı oyuncuların eli ayağıdır. Emniyette ve valilikte herşeyi o halleder. Tüm pasaport işleri ondan geçer.
Bir de video Ahmet... Elinde kamera ile o maçtan o maça koşar. Her maçı kaydeder. Daha sonra her futbolcu için dosya açar. Örneğin Terim, Fatih'in kasedini ister, o hemen getirir. Avrupa Kupaları'ndaki tüm rakiplerin görüntüleri bulunur. Arşivi hiç bir yerde yoktur.
Turgay Vardar'ı herkes tanır. Basın sorumlusu olmasına rağmen bu tamamen sözdedir. Yapmadığı iş yoktur. Tüm UEFA bağlantıları Mete Razlıklı ile ona aittir. Sarı kartları o tutar. Odasında bulunan bilgisayarda tüm yazışmalar yer alır. Gazetecidir... Ama asla sır vermez.

Florya'daki casus!

Terim'in Galatasaray'daki ilk yılı... İnanılmaz bir olay yaşanıyor; Terim hangi yabancı oyuncuyu transfer gündemine alsa ertesi gün ismini gazetelerden okuyor.
Bülent Ünder ile Müfit Erkasap'ı yanına çağırdı:
- Bu iş böyle olmaz beyler... Kim bu casus!... Bulalım şunu.
Plan hazırlandı ve işleme konuldu.
Erkasap'ın eşi o gün Florya'ya bir faks geçti. Faksta yabancı bir futbolcu adı yer alıyor, üstelik gece geç saatlerde de İstanbul'a geleceği belirtiliyordu.
Ve bir tesis çalışanı geldi, faksı aldı, bir gazeteyi aradı, durumu anlattı.
O gazetenin çalışanı havaalanında sabahladı ama nafile!... Ne gelen vardı, ne de giden...
Gazeteci, Florya'daki arkadaşını aradı ama bulamadı. Çünkü tesis çalışanı işten çıkarılmıştı.
Faks, o günden sonra da hep Terim'in odasında kaldı.