Beşiktaş bunu hep yapıyor. Avrupa Şampiyonası’nda da dünkü maçta da göklere çıkardığımız Fabri, hatasıyla ne yazık ki berabere kaldı. Dakika 90+4, rakip 9 kişi hâlâ geriye çekilmenin ne sebebi var. Ben amatörlerin bir ağabeyi olarak hep söylerim. Amatörlere laf söylemeyin diye. Ancak dün amatör kümede bile bu şekilde kötü bir gol göremezsiniz. Zaten stresli maçları bir türlü çözemeyen Beşiktaş için şimdi kalan 4 mücadele için umutlu konuşamıyoruz. Neye güveneceğiz? Kaleciye mi, bu defansa mı, yoksa Aboubakar’ın yerine oyuna giren Cenk’in kaleciye nişanlandığı pozisyonlara mı güveneceğiz. Gökhan İnler, geçen hafta bu takımın 18’inde bile yok. Adamı ruhen, bedenen bitirmişsin. Bu hafta en kritik maçta gel bu defansı topla diye, oyuna sok. Başınıza taş düşsün Babel, Aboubakar, Quaresma kaçırdıkları gollerle önümüzdeki Bursaspor maçına ki; Bursa çöküşte ama haftalardır bu maçı bekliyor. Göreceksiniz, boş tribünler tıklım tıklım dolacaktır. Çünkü onların Beşiktaş’la ayrı hesapları var. Fenerbahçe, maçın başından beri, sahaya oynatmamak üzerine çıkmıştı. Pozisyonlar demiyorum. Tek pozisyon, o da gol. Şimdi Fırat Aydınus ne yapsın. Çıktı yardımcılarıyla beraber adam gibi maç yönetti. Zaten hep yönetiyor da, malesef yöneticiler kendini kurtarmak için en rahat yol hakeme sallıyor. Allah aşkına müsabakayı izleyen, tüm herkese sesleniyorum. Millet Fırat’a laf söylüyor. Fırat kadar başınıza taş düşsün. Umrunda olmuyor Cenk’le Aboubakar’ı karşılaştırıyoruz. Ben değil, bütün Beşiktaşlılıar. Ama dün gördünüz. Ben Cenk’i zevk için Beşiktaş Meydanı’nda yarım saat döverim. Acaba Cenk’i müşterisi çıksın diye mi oynatıyorlar. Ama olan Beşiktaş’a oluyor, kimsenin umrunda olmuyor. Ersan Gülüm ve Demba Ba nerede be kardeşim söyleyin bana. Hem takıma, hem yaşananlara da yazık. 40 yıldır futbolun içindeyim. Çok şey gördüm. Muhteşem geri dönüşler, son dakikada verilen şampiyonluklar ve daha niceleri. Dün gece Vodafone Arena'da gördüğüm son dakikadaki gol ise benim futbol arşivimde enteresan gecelerden biri oldu. Başlığım kader ağlarını mı örüyor? Peki bu ne anlama geliyor? Cuma gecesi Antalya'da Başakşehir kazandı. Maçın geneline baktığımızda 0-0 bitecek gibi görünürken son dakikada isimsiz bir oyuncu Napoleoni, Başakşehir'e 3 puanı getiren golü attı. Gelelim dün geceye... Emenike'nin bitime 8-10 dakika kala kaçırdığı pozisyon dışında Fenerbahçe'nin tek pozisyonu yoktu. Üstelik Fenerbahçe'den iki oyuncu kırmızı kart görmüş, maçın bitmesine saniyeler var ve Fenerbahçe beraberliği yakalıyor. Aslında beraberlik golünü dahi Fenerbahçe atmadı. Golü Fabri attı. Fabri camia tarafından çok sevilen ve başarılı bulunan bir kaleci. Ama yemişim böyle sevilmeyi de böyle başarıyı da. İlk büyük hatasını Lyon'da yaptı ve bence turu Beşiktaş'a kaybettiren isim Fabri'ydi. Dün gece de yaptığı hatayla belki de Beşiktaş'a şampiyonluğu kaybettirdi. Aslında Beşiktaşlılar enseyi karartmasın. Şampiyonluğu kaybettirdi lafı tabii ki çok doğru bir laf değil. Ama şurası bir gerçek ki Beşiktaş kazansaydı yüzde 95'lerin üzerinde şampiyondu. Ama şimdi şampiyonluk şansı yüzde 70'lere indi. Fabri'yi niye eleştiriyoruz? Amatör bir kalecinin yapacağı bir hatayı yaptı da onun için. Fenerbahçe bitime saniyeler kala yüksek bir doldur-boşalt topu attı. Havadan gelen top Marcelo'nun kontrolündeydi ve Marcelo zıplayıp kafayla uzaklaştıracaktı ki Fabri gereksiz bir şekilde kaleyi boşalttı. 'Topu yumruklayım' dedi, hem topa vuramadı hem de Marcelo'yu bozdu ve istem dışı Marcelo'nun kafasına çarpan top Beşiktaş kalesine girdi. Bu seviyelerde yapılmaması gereken bir kaleci hatası. Üstelik Beşiktaş golü yediğinde sadece saniyeler vardı ve rakip 9 kişiydi. Bence bu gol tarihe geçecek. Gelelim maça... İlk 15 dakika F.Bahçe iyi başladı. Önde bastı, sonra Beşiktaş dengeledi ve Quaresma Türkiye'deki en iyi maçlarından birini oynarken devrenin son dakikalarında Aboubakar'a müthiş bir gol attırdı. İkinci yarı futbol kalitesi sıfıra indi. Adeta bir kaos vardı. Art arda kırmızı kartlar geldi. Oyun soğudu ve maçın fişi çekilecekken belki de Beşiktaş'ın fişi çekildi. Bugünden itibaren camia kenetlenmeli. Kaybedilmiş önemli şeyler var ama şampiyonluğun hala en büyük favorisi Beşiktaş. Hakem Fırat Aydınus'a kızamıyorum. Sarı kart standardını düşük tutayım dedi buna rağmen birçok sarı ve iki kırmızı çıktı. Bence ilk yarıda Babel'e yapılan hareket penaltıydı. Aboubakar, böylesi derbilerde ender fırsatlar gelir, buldun mu atacaksın kardeş! Takım olarak rakibinize müthiş bir baskı kurdunuz, oyunu tek kaleye çevirdiniz, 16’da o kaçırdığın gol pozisyonuna ne demeli? Üstelik baskı yok, rahatsın, öyle dağlara-taşlara vurmak da neyin nesi? 45 artı bir de attığın golde bile zorlandın, ne diyelim her güzelin bir kusuru oluyor! Şu kaleci Volkan’ı anlamakta artık zorlanır olduk! Her maçta adam rahat durmuyor, ortamı germe adına maşallahı var, asıl işini unutuyor, mikserlik yapıyor! Talisca ile aralarındaki muhabbettin içeriğini bilemiyoruz, sürekli vıdı-vıdı karta davetiye çıkarıyor! Ahhh Querasma ahhh... İyisin hoşsun, oynadığın futboldan keyif alıyoruz. Zor işleri başarıyorsun, yağdan kıl çeker gibi adam geçiyorsun, bir de şu son vuruşlarda aynı beceriyi gösterebilsen, dört-dörtlüksün vallahi... Tamam Aboubakar’a yaptığın asist harika, biliyoruz ki oyununu gollerle taçlandırmak istiyorsun ama görüyorsun ki olmuyor! Tolgay’a aferin, ilk yarıdaki tek golde onun da müthiş katkısı var. Atiba’yı aratmadın, böyle devam kardeş. Fenerbahçe’nin iki sol ayaklı oyuncusundan Hasan Ali Kaldırım sağ bekte, İsmail Köybaşı ise savunmanın solunda görev aldı. Kaldırım Şener’in yerini dolduramadı. Köybaşı’nın savunmadan çıkışları iyi ancak ikinci hamleden yoksun! Aboubakar’ın golünde onun da katkısı var, Quaresma’yı unuttu! Kartal maça iştahlı ve de baskılı başladı, pas trafiğini hatırladı, ilk yarıyı tek kaleye çevirdi, iyi futbolunu bir golle taçlandırdı, net fırsatlar üretti, atamadığı gibi Kartal adeta son saniye de HARAKİRİ yaptı. Van Persie oyunda var mıydı, yoksa biz mi göremedik! Advocaat’ın Ozan, Salih ve Emenike hamleleri de fotoğrafı değiştirmeye yeterli olmadı, Kartal ikinci golü yakalamak adına vites yükseltti, sayısız fırsatlar üretti. Hangisini saysak, Cenk’in Babel’in hatta Quaresma’nın direkten üst direkte patlayan topunu mu söylesek? Valla yazımızı hiç değiştirmeye niyetimiz yok! Uzatmanın son saniyeleri Kaijer öylesine doldurdu, Marcello yükseldi, ters kafası, Fabri boşa çıktı, Atınç ve Gökhan Gönül’ün çırpınışları topun filelere gidişini önleyemedi! Fenerbahçe’nin yapamadığını Kartal yaptı, yazık oldu üç puana! Eee o kadar fırsatı gole çeviremezseniz, keseden yemeye devam eder, şampiyonluğunuzu riske atarsınız! Bi de rakip dokuz kişi kalmış, iki ALTIN puan kaybetmenin mantığını kim bize anlatacak! O seyirciye yazık değil mi, Kaijer’in top ayağında kimse baskı yapmıyor, herkes seyrediyor! Mehmet Topal yok, Şener yok... Van der Wiel’e Advocaat’ın güveni yok... Atiba yok, Tosiç de cezalı... Bu durumda dünkü maça “Yokların Derbisi” diyebiliriz... Olmayan oyuncular, takım kurgusunda, işleyişinde, hamlelerinde zaman zaman arandılar. Alternatif olarak sahaya sürülenler de sürprizdi... Advocaat, Hasan Ali’yi sağda oynatarak zorunlu bir karar almıştı. Solda da İsmail Köybaşı vardı. İki oyuncu da Fenerbahçe’yi savunma pozisyonunun ötesinde ileri hamlelere taşıyamadılar Mehmet Topal’ın vekili (!) olarak görevlendirilen Neustadter, bırakın Topal’ı kendini bile temsil edemedi. Fenerbahçe savunmasında yine Kjaer ve Skrtel ile ayakta durmaya çalıştı, direndi... Beşiktaş’ta Tosiç’in boş bıraktığı stoper görevine Atınç Nukan’ın seçilmesi biraz şaşırttı izleyenleri. Ama dakikalar ilerledikçe Güneş’in isabetli bir karar aldığını gördük. Öte yandan yorgun ve sakat Atiba’nın yerini kimin alacağı da belliydi: Tolgay Arslan... İlk yarı biterken kurduğu oyun, Quaresma’ya attığı top akıl ve çabukluk gösterisiydi. Q7 de ilk yarıdaki en etkili hareketini işte o anda sergiledi... Aboubakar’a boş alanda yaptığı asistle soyunma odasına neşeli gittiler. Yokların Derbisi’nde Fenerbahçe saha dışındakileri daha çok arıyordu. Advocaat cesur denemelerine rağmen istediği etkinliği sağlayamadı. Evet, iyi mücadele ediyordu konuk takım... Kontralara da çabuk çıkıyor, ancak Beşiktaş defansının tedbirlerine yakalanıp gedik bulamıyordu. Beşiktaş, gol girişiminde 9-2, gol pozisyonu pasında 6-0, kornerlerde 5-2 öndeydi. Evet, günün baskılı oynayan tarafı Beşiktaş’tı. Ne var ki topla çok buluşan Quaresma gereksiz çalımlar, trivela (!) şutlar, rabona paslar ve fantezi oyun hevesiyle o topları harcadı. Maç sırasında yaşadığı tek gerçek anı, 45+da Aboubakar’a yaptığı asistti. Bu maçın bir de hakem yanı var. Fırat Aydınus kart göstermemek için iyi niyet resitali sergilemeye kalkıştı, başaramadı. 36’da Hasan Ali’nin Babel’e yaptığı temaslı hareket penaltıydı, vermedi... Souza ve Skrtel’e gösterdiği kırmızı kartlar doğruydu ama, keşke daha önceden kontrolu ele alabilseydi! Hakem bitirmeden maç bitmez... Beşiktaş ikinci yarıda daha etkili daha zengin bir futbol sergiledi ama aradığı golü bir türlü atamadı. Dahası +4 uzatma dakikaları biterken bir hava topunda Marcelo’nun arkaya yaptığı kafa vuruşu hem Fabri’nin, hem de Beşiktaş’ın ipini kesti. Hakça ve açıkça söyleyelim: Beşiktaş galibiyeti hak etmişti. Kazaya uğradı, olmadı... Neyse... Başka kazalar da olabilir, dikkat! Advocaat herkesi ters köşe yapan bir tercih ile başladı maça... Ozan Tufan’a güvenmeyip, Hasan Ali’yi sağ beke kaydırdı, İsmail’i de solda Quaresma’nın karşısında bıraktı... Bir bakıma Beşiktaş’ın ekmeğine yağ sürdü... İlk 10 dakika biraz önde basarak rakibine oyun kurma şansı tanımayan Fenerbahçe daha sonra topu bıraktı, arkaya yaslanarak büyük maçlardaki klasiğine geçti... Bu şablon zaten Fenerbahçe’nin sezon başından bu yana büyük maç tercihiydi... Daha doğrusu hocanın tek stratejisi... Ancak takımın hücum üçlüsü Sow, Robin van Persie ve Lens savunmaya hiç yardımcı olmadılar... Özellikle Lens o kadar çok top kaybı yaptı ki, Fenerbahçe’nin tüm ritmini ve direncini dibe çekti... Beşiktaş sahaya rahatça yayıldı, istediği gibi topu dolaştırdı, İsmail ile Quaresma ilk yarıda en az 6-7 defa baş başa kaldı... Ve bu eşleşmede kazanan sürekli Portekizli oldu... Devre biterken de maçın kilidini açan gol Quaresma’nın İsmail’in arkasına sarktığı pozisyonla doğdu, Aboubakar altı pasta sadece topa dokundu... Hasan Ali de Babel karşısında aynı sıkıntıları yaşayınca “kontralarla bu maçı da alırım” planının bu kez tutmayacağını anlayan Advocaat ikinci yarıda oyunu yeniden kurdu... İsmail yerini Ozan’a bıraktı... Hasan Ali gerçek yerine döndü... Orta sahadaki pas trafiğini artırmak için de ilk yarının iyi isimlerinden Neustadter - Salih değişikliği geldi... Hikaye yeniden yazıldı Fenerbahçe bu devre riskleri de alarak Beşiktaş yarı alanında daha fazla gözüktü. Ama üretemedi... Ev sahibi üç puanı garantiye alacak iki üç net pozisyonu harcarken, sarı-lacivertli ekip Emenike’nin savunma arkasına sarkarak Fabri ile karşı karşıya kaldığı pozisyonun dışında bir tehdit yaratamadı... Skrtel’in 87’de oyundan atılması, ardından Souza’nın kırmızı kart görmesiyle dokuz kişi kalan Fenerbahçe tamamen havlu atkışken, uzatmanın son saniyesinde Kjaer’in ortasına Marcelo kafayı ters vurunca ligin hikayesi adeta yeniden yazılmaya başlandı... Dün geceki maçın berabere bitmesi için bir mucize lazımdı... O oldu... Beşiktaş Yönetimi tam üç yıldızlı formaların siparişini verecekken, dört haftalık stres, korku, endişe dolu bir girdabın içine girildi. Son haftalarda alınan sonuçlara, yaşananlara bakınca kader sanki bizlere sürpriz bir final hazırlıyor sanki... Beşiktaş bu kadar pozisyon bulmuşken, Fenerbahçe bu kadar güvensiz ve isteksizken, hele hele dokuz kişiyken bu maçı kazanamıyorsa insanın aklına da başka bir şey gelmiyor zaten... Bir zamanlar Galatasaray’a yeni yıldız takmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan Aziz Yıldırım Fenerbahçesi, bu kez Beşiktaş’ın kritik hale gelmiş şampiyonluk sürecinde aynı bonkörlüğü göstermedi! “Al bir puanı, idare et”! Aslında Fenerbahçe’nin ikramı 3 puandı ama santrası yapılmayan karambol golüyle bire indi... Resmen şans işi. Ne desin Beşiktaş? “Allah bereket versin”. Peki Fenerbahçe mi?.. Onu da düşündü sayın Aziz Yıldırım. Ne olur ne olmaz diye derbiye saatler kala kadın basketbolunda rakip takımın başkanını tokatlayarak “Fenerbahçe’nin” gündemini hazır etti. “Salı günü devamını izleyin” diyerek altını kalın kalın çizdi. Pes yani... Allah herkesi Aziz Yıldırım’ın “gelecek” gündem değişikliğinden sakınsın. Evet... Her iki takımda da kilit noktalarda kritik eksikler vardı ve sahada ne olacağı belli değildi... Beşiktaş’ın ensesindeki Başakşehir gerginliği de cabası... Nitekim derbide olmayacak oldu, acayip bir beraberlikle bitti maç. Ama Fenerbahçe’nin maça başlama şekli komikti!.. Sezon başından beri geride bekleyip kazandığı toplarla gol atabilen, bunu da çok az becerebilen Fenerbahçe yüzüp de kuyruğuna geldiği ligin en iyi futbol oynayan takımına karşı yepyeni bir taktikle çıktı sahaya... Önde basan, orta sahada alan ve adam markajı yapan bir taktik... Tabi, on dakika sürdü. Geriye Oğuzhan ve Tolgay’ı Alper ve Josef ile kontrol etmeye çalışan lakin bu arada bekleri yalnız bırakan Fenerbahçe kaldı. Ve topa sahip olan, devamlılığını sürdüren Beşiktaş. Özellikle İsmail’in tek başına Quaresma’yı durdurmaya çalışması dramatikti ve Beşiktaş’ın ilk yarıdaki golü de öyle geldi. Tolgay çaprazdan Quaresma’ya uzatınca Aboubakar’ın golü kaçınılmazdı. Çünkü savunma için kılını kıpırdatmayan, hâlâ ilk on dakikadaki oyun formatını uygulamaya çalışan Fenerbahçeli futbolcular da vardı sahada... Örneğin Lens, Van Persie. İlk yarıdan kalan sert oyun, hatalı paslar ve verilmeyen sarı kartlardı. Maçın ikinci yarısına Ozan ve Salih’e sarılarak başladı Advocaat... Quaresma’ya ezilmiş İsmail tamam da Neustadter niye çıktı belli değil. Orta sahayı Josef Alper Salih ile üçleyip ne elde etti Hollandalı hoca?.. Daha baskılı bir Beşiktaş. Ve Fenerbahçe’nin içler acısı son hamlesi... Van Persie dışarı, Emenike içeri. Kendini kurtaramayan Emenike, Fenerbahçe’yi kurtaracak! Kaleciyle karşı karşıya bile atamadı 80’de Emenike. Karşı taraftaki hamlelere bakın; golü atan Aboubakar çıktı, Cenk girdi. Tolgay ile Necip değişti. Öndeki takımı sağlamlaştıran adımlar. Futboldaki şans unsuru hepsini sildi geçti; o da başka... Fenerbahçe için güzel bir cümle kurmak gerekirse, 9 kişi kaldığı derbide beraberliği yakaladı diyebiliriz... Ama nasıl? Oynayarak mı? Hayır. Önce Beşiktaş’ta da Atiba gibi büyük bir boşluk, Tosic gibi büyük bir gedik vardı ve Beşiktaş eski halinden uzaktı. Sonra Fenerbahçe’nin şansı. Fenerbahçe’nin dokuz kişilik macerası ise Skrtel’in atıldığı 88’den Josef’in atıldığı 93’den sonrasıydı... Attığı gol santrası bile yapılmayan son dakika karambolü o kadar. Buna da pes. Kısacası beraberliğe rağmen söyleyecek iyi bir şey yok Fenerbahçe için. Artık sarı lacivert gündem Aziz Yıldırım tarafından “eşek sudan gelinceye kadar dövülen rakip başkan” ve devamı! BEŞİKTAŞ taraftarı derbiye muazzam hazırlanmış. Görsel bir şölen sundular. Ancak, derbinin kalitesi bu güzelliğin yanına bile yaklaşamadı. F.Bahçe, beklenenden iyi başladı. Pas yaptı, soğukkanlı oynadı. Sow ve Lens’in öndeki presi, Beşiktaş savunmasını rahatsız etti, oyun kuramadılar. 15. dakikadan sonra bildiğimiz Beşiktaş ve F.Bahçe’yi izlemeye başladık. Beşiktaş yüklendi, F.Bahçe bekledi. Quaresma ilk yarının en etkili ismiydi. İsmail ile sürekli bire bir kaldı. Hasan Ali, daha tecrübeli olduğu için, Babel ön plana çıkamadı. MAÇ önü yazımda, ‘F.Bahçe geçmişte aynı oyun anlayışıyla istediğini aldı, çekirge hep sıçradı ama bu kez olmayabilir’ demiştim. Hem eksikler, hem de Beşiktaş’ın daha agresif ve yaratıcı olabileceğini düşünmüştüm. Siyah beyazlılar, derbinin tüm hakimi olmasına rağmen, “bu da kaçar mı?” denebilecek pozisyonlara fazla giremedi. Volkan başarılı bir maç çıkardı. 60’tan sonra F.Bahçe’nin hücum girişimleri Beşiktaş’ı ve Şenol Hoca’yı tedirgin etti. Gereksiz stres, maçı zorlaştırdı. Necip’in girişiyle verilen mesaj, “skora razıyım.” AYDINUS GEÇ KALDI! OYSA, böyle oynayan bir rakibe karşı 2,3,4’ü bulamıyorsan, oyunun değeri kalmıyor. Kazanamıyorsan, eksik bir şeyler yapmışsın demektir. Fabri, hem Lyon hem de dün kötü hatalar yaptı. Birinde tur gitti. Şampiyonluk kaçarsa herkesin aklında bu gol kalır! ADVOCAAT’IN derbi karnesi herkesten iyi ancak her maçta F.Bahçe’yi ‘küçük ve aciz’ bir takım gibi oynattı. Böyle oynayarak puan alabilirsiniz ama şampiyon olamazsın. Yıllardır, bir sezon genelinde bu kadar kötü maçlar oynayan F.Bahçe hatırlamıyorum. Gelelim Fırat Aydınus’a! Derbi değil, sıradan maç olsa, 2 değil, 5-6 kırmızı çıkardı. Kartları erken çıkarsa, bu kadar sert faulleri engelleyebilirdi. Takdir hakları Beşiktaş’a fazlaydı ancak Babel’e yapılan bence penaltı. BEŞİKTAŞ’IN Atiba’sız bir orta alan kurgusu ile nasıl bir futbol oynayacağı merak konusuydu. Şenol Güneş’in Tolgay tercihi son derece isabetliydi çünkü defansif oynayan F.Bahçe karşısında anahtar topa sahip olmak idi. İlk 10 dakikanın ardından mutlak üstünlüğü ele geçiren siyah-beyazlılar, daha çok pas yapan topa sahip olan ve atak devamlılılğı ile oynayan taraf idi. Tolgay ve Oğuzhan son derece diri ve istekliydi. Ancak özellikle Talisca’nın durgun olması Beşiktaş’ın hücum üstünlüğünü skora dönüştürmesini engelledi. ADVOCAAT’IN kendi sol kanadındaki Sow-İsmail tercihi; Gökhan Gönül ile Quaresma’nın işini kolaylaştırdı. Beşiktaş kendi sağ kanadından çok etkili olurken bu atakların sadece 1 tanesini gole çevirebildi. Beşiktaş, F.Bahçe’ye pozisyon vermedi ancak sarı-lacivertli ekibin bu oyunla tek gol şansı olan duran top imkanını çok tanıdı. 2. yarıda Advocaat sadece savunma yapabilen Neustadter’i çıkarıp Salih’i oyuna aldı. Hasan Ali’yi sola çekip, Ozan Tufan’ı sağ bekte başlattı. Biraz daha oynamayı düşündü. Ancak bu plan tutmadı. BEŞİKTAŞ ise -skor ile bağlantılı olarak- ilk yarıdaki gibi önde baskı yapmak yerine daha fazla 2. bölgeyi kontrol etmek isteyen bir anlayışla oynadı. Yine de siyah-beyazlılar dağınık, pas yapamayan, hücuma çıkamayan rakibi karşısında çok daha üstün oynayan taraf idi. QUARESMA ÇOK ETKİLİYDİ BEŞİKTAŞ için maçtaki tek olumsuzluk 2. golü bulamaması oldu. Volkan ve Skrtel ile sadece direnmeye çalışan sarı-lacivertli ekip maçtaki tek pozisyonunu Emenike ile 80’de buldu. BEŞİKTAŞ takımında herkes son derece istekli kararlı ve daha iyi yardımlaşırken günün en etkili ismi Quaresma oldu. Golü attırdı, Skrtel’i attırdı. Tolgay son derece enerjik, Oğuzhan ise akıllıydı. Kendi kalitesinin altında kalan bir Talisca izledik. Tosiç ve Atiba yokken de derbiyi fazlasıya hak eden, terk taraflı bir maç oynayan taraf Beşiktaş idi. 9 kişi kalan F.Bahçe son saniyede bir şans golüyle Fabri’nin ve Marcelo’nun ortak hatası ile beraberliği buldu. Beşiktaş farklı kazanması gereken bir maçı berabere bitirirerek eline gelen fırsatı değerlendiremedi. BEŞİKTAŞ 1. dakikadan uzatma dakikalarının sonuna kadar daha üstün oynadığı, kontrolü elinde tuttuğu karşılaşmada son saniyede yediği golle adeta şok yaşadı. Oyunun genelinde Beşiktaş daha çok atak yapan golü düşünen taraftı. Ve beklenen gol 45. dakikada geldi. Hem de çok güzel bir goldü. Tolgay’ın Ricardo Quaresma’ya pası, Quaresma’nın sert ortası ve hamle yapan Aboubakar’ın ağlara giden vuruşu. Gerçekten güzel goldü. İKİNCİ yarının ilk 10 dakikasında F.Bahçe’nin daha atak daha üstün olduğunu gördük. Ondan sonra yine Beşiktaş’ın üstünlüğü vardı. Top daha çok Beşiktaşlılar’da kaldı. Pozisyon da buldular ama gole çeviremediler. Beşiktaş’ın attığı şutlarda Volkan Demirel de önemli müdahalelerde bulundu ve gole de izin vermedi. Sahanın en iyilerinin başında olan Tolgay Arslan’ın sakatlanıp çıkması Beşiktaş adına gerçekten çok büyük şanssızlıktı. Çünkü gerçekten çok iyi işler yaptı oyunda kaldığı süre boyunca. Ve açık söylemek gerekirse Atiba Hutchinson’u da hiç aratmadı. FIRAT AYDINUS İYİYDİ! F.BAHÇE’NİN 9 kişi kalmasına rağmen son dakikada attığı gol gerçekten tüm Beşiktaşlılar’ı şok etti. F.Bahçe ise son dakikalarda 9 kişi kalmasına rağmen ‘bir gol olsa ne olur iki gol olsa ne olur’ diyerek Beşiktaş kalesine yüklendi. Kjaer’in orta sahadan şişirdiği topa Marcelo ve Fabri beraber çıktı ve Marcelo topu kendi ağlarına gönderdi. Golden sonra Fabri’nin isyanı vardı. Fabri, Marcelo’ya ‘bırak bende’ demiş olacak ki ‘neden bırakmadın?’ diye isyanları oynadı. Karşılaşmanın hakemi Fırat Aydınus ve yardımcıları iyi bir performans gösterdiler. F.BAHÇE Başkanı Aziz Yıldırım ülkenin tamamını kendisine düşman yaptı. Yaptın yapmasına ama olan koskoca F.Bahçe’ye oluyor. Gerçi bu seni ilgilendirmiyor. Kendini her şeyin üzerinde, F.Bahçe’yi de kendi çiftliğin olarak gördüğün sürece bunları yapmaya devam edeceksin adım gibi biliyorum. Kendisine kadın basketbol maçında bile bir düşman bulabilmek ilginç bir meziyet olsa gerek. Derbi öncesinde yasaklı veya cezalı olmadığı ender spor sahalarından birisinde görülen Yıldırım’ın yaptığı ve sonrasında çaresizlikten sarf ettiği cümlelerden utanıyorum. BEŞİKTAŞ LİGİN EN GÜZEL ŞEYİ F.BAHÇE Teknik Direktörü Advocaat maçtan önce söylediklerini anlaşılan takımına söylemeyi unutmuş. Ne demişti? “Son maçta defansif anlayışımız iyi sonuç vermişti şimdi de aynısını yapacağız.” Peki yaptı mı? Hayır. Beşiktaş’ın pas trafiğini kesmek için orta saha oyuncularına adam adama markaj yaptırmıştı. Çünkü o maçta Atiba vardı bunda yok. Ama dün gece bunu yapmadı. Yapmayınca Beşiktaş oynayacak alan buldu. O alanı bulunca da özgüveni arttı. Bu ligin en güzel şeyi Beşiktaş’ı bize izlettirdi ilk yarı. ŞANS F.BAHÇE’NİN YANINDA 2. yarı Advocaat’ın yaptığı değişiklikler elindeki son kozlardı. Onların da katkısı tartışılırdı. Oyuna ilk yarıda olduğu gibi iyi başladı F.Bahçe ama sadece o kadar. 2. yarının ilk 5 dakikası sonrası Beşiktaş yine sazı eline aldı. İstediğini yaptı. Topu sağ kanada taşıdı denedi, olmadı. Sola taşıdı denedi, olmadı. Ortadan şut denedi, olmadı. BEŞİKTAŞ tüm bunları yaparken F.Bahçe ne yaptı? Uyudu. Mesela sahada Alper’i, Lens’i, Sow’u gören var mı? Kayıp ilanı verilecek iken futbol şansının ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. 11 kişi iken yapamadığını F.Bahçe 9 kişi kaldıktan sonra yaptı. Maçın bitiş düdüğü öncesindeki gol F.Bahçe’yi yarışın içinde tuttu. Beşiktaş’a da büyük yara verdi. Lig şimdi başlıyor. Her şeyi ile yine yeni yeniden. Vodafone Arena’nın açılışını yapan F.Bahçe’nin ligde bir iddiası yoktu. Bakmayın siz 2.’lik muhabbetine. F.Bahçeli oyuncu ikinciliğe oynamaz. Dolayısıyla F.Bahçe adına tek mantığı “derbilerde kaybetmeyiz” özelliklerini sürdürme olan bir maça çıktı. Beşiktaş ise şampiyonluk adına çok önemli bir maça çıkıyordu. Bu tür maçlar büyük isimlerle kazanılır. Talisca ve Oğuzhan neden Quaresma kadar büyük futbolcu olamadıklarını anlamak istiyorlarsa bu maçı seyretsinler. Oğuzhan’ın Fenerbahçe maçlarında tanınmaz hale gelişi psikolojik vaka durumda. Takımın en yetenekli ismi Talisca ise top oynayacağına hokkabazlıkla uğraştı. Adriano ve Quaresma ise olağanüstü top oynadılar. Takımları adına ‘büyük’lük gösterdiler ki takımı taşıyan da Fenerbahçeyi zorlayan da hep Q7 oldu. Maç öncesi Hasan Ali’nin sağ bek başlamasına yorumcular olumlu baksa da bence hatalı karardı. Hasan’ın sağ bekte kötü olacağından değil İsmail’in vasat altı bir oyuncu olmasından... Nitekim Q7, İsmail’i perişan etti. Aslında bu durum da dahil hiçbir şey sürpriz değildi. Fener yine hiçbirşey oynamadı. İsmail perişan oldu ama devre 0-0 bitecek derken ‘adamım Abou’ bu sene derbilerde Fener’e atılan tek golü buldu. 2. devre Advocaat başta yapması gerekeni yaptı. Fener oyuna denge getirdi. Ama Fener’in sorunu 1-0 geride oynarken başlıyordu ki bu dönemde Cenk’in bir kafa şutu ve Q7’nin şutu dışında pozisyon da vermediler. Eyyam kralcısı Aydınus, Tolgay’ı atamadığı maçta 2 doğru karttan 2 doğru kırmızı ile Fener’i 9 kişi bırakınca Vodafone Arena coştu. Ama 9 kişilik Fener 93.54’te durum hala 1-0 iken UZAY Takımı; MARS Takımı; Beşiktaş’ı stres altına alabilecek durumda olduğunu gördü. Marcelo’nun Fabri ile ortaklaşa hatasından sonraki sessizliği Vodafone bir tarifeye adını versin. O son saniye sessizliği Fenerbahçe adına paha biçilmezdi.. Nitekim “içinden geçilmesi” düşünülen Fenerbahçe’yi derbilerde yenmek sadece yürek-bilek-stratejitaktik değil büyüklük de gerekiyor. Sonuçta F.Bahçe “Hiçbir şey oynamadığım maçta yine beni yenemedin” diyebiliyor bugün. Bundan sonra hakem bahanesi de bulunmayan Şenol Güneş’in düşüneceği şeyler. VOLKAN DEMİREL Her türlü gerilime karşı kalesinde DEV gibi durdu. İSMAİL KÖYBAŞI Maalesef büyük takım seviyesinde bir oyuncu değil. Beşiktaş için bu beraberlik ne ifade ediyor? Artık sadece iki puan önde olduğu gerçeği ile baş başa kaldı Beşiktaş... Başakşehir ile puan farkının 1'e indiği an herkeste bir 'Acabalar' doğal olarak başladı. Bunu ancak bir türlü çevirebilirdi Beşiktaş; o da Fenerbahçe galibiyeti ile... Ve bunu da başarıyorlardı az daha ama artık futbolun cilvesi diyelim uzatma dakikalarında galibiyeti kaçırdılar. Bundan sonra ligde kalan hafta sayısı 4 ve puan farkı da en yakın rakibi Başakşehir ile 2. Bu pencereden baktığımızda da Beşiktaş artık sadece 2 puanlık bir avantaja sahip ve ikili averaj da rakibinden yana... Yani artık kaybetme lüksü yok... Sahadaki mücadeleyi nasıl yorumluyorsunuz? Maç önü öngörümde güçlü olanla, planı olan iki tarafın maçı demiştim. Dün akşam güçlü olan, güçlü oyun kazanmaya çok yaklaştı. Zaman zaman bunun tersi de olabiliyor ve dün de oldu.. Maçın genelinde savunurken değil ama öne çıkma düşüncesinde istediğini yapamayan bir Fenerbahçe vardı sahada. Ama şampiyonluklar güçlü oynayanların varabildiği hedeflerdir. Doğru planlı bir oyunla maç kazanabilirsiniz ama şampiyonluk güçlü oynayanların ulaştığı hedeftir. Oyuna baktığımızda ise Oğuzhan, Talisca ile Babel'i de beğendim ama en etkili ve istekli olanı Quaresma idi. Herkesin kafasında Atiba'sız Beşiktaş'ın ne yapacağı vardı. Tolgay-Oğuzhan ikilisi de kağıt üstünde defansif zaafları olabilir düşüncesini getiriyordu akıllara ama uygulamada topa sahip olarak bu anlamda bana göre hiç sorun yaşamadılar birkaç pozisyon dışında. Advocaat'ın Hasan Ali-İsmail tercihleri için ne dersiniz? Oyunun başlangıcına gelirsek ve Fenerbahçe ne yapabilirdi diye bakabilirsek kadro sürprizi iki bekti. Bundan verim aldı mı? Kesinlikle hayır. Çünkü Hasan Ali'yi sağ beke alarak iki kişinin yerini değiştiriyorsunuz. Sanki sağ bekte Ozan Tufan ile başlaması daha olumlu olurdu Fenerbahçe için. Bir de her ne olursa olsun bu planlı oyunda ben Emenike ile başlamanın daha doğru olaceğını düşünüyorum çok etkisiz Van Persie'nin yerine.. Oyun olarak ligin en güçlü iki takımı şimdi son 4 haftada kıran kırana bir şampiyonluk mücadelesi verecek: Beşiktaş ve Başakşehir.. Ve dediğimiz gibi Beşiktaş sadece iki puanlık bir avantaja sahip. VODAFONE Arena'daki derbi 2016-2017 sezonunun şampiyonluk yolundaki en kritik maçtı. Çünkü koay gibi gözüken şampiyonluk mücadelesi Beşiktaş'ın Başakşehir yenilgisi ve bir anda daralan puan farkı işleri değiştirdi. Dün rakibin de Fenerbahçe oluşu maçın önemini kat ve kat artışmıştı. Tabii bu maçlarda iyi futboldan ziyade alınan puanların önemi daha fazladır. Dün gece çok zevkli bir mücadele olmasa da çekişmeli bir karşılaşma vardı. Beşiktaş rakibine oranla iyi oynadığı maçta Aboubakar'la öne geçerek büyük bir avantaj sağlamıştı. Sahasında seyirci avantajını kullanıp ikinci golü atamayan Beşkitaş son dakikada Marcelo'nun kendi kalesineattığı golle sahadan 1 puanla ayrılmak zorunda kaldı. ABOUBAKAR ERKEN ÇIKTI Dün geceki maçta Şenol Güneş de sınıfta kaldı. Golün sahibi Aboubakar'ı oyundan çok erken aldı. Takımın son bölümde yaşadığı konsantrasyon eksikliği de bariz bir şekilde ortaya çıktı. Eğer Beşiktaş bu kadar rahat götürdüğü bir sezonda şampiyonyuğu kaptırırsa taşlar yerinden oynar. Böyle bir durumda ne başkan, ne yönetim ne de teknik direktör Şenol Güneş takımda kalır. MAÇIN EN iYiSi ABOUBAKAR Sahada kaldığı süre boyunca çok iyi savaştı. MAÇIN EN KÖTÜSÜ MARCELO Kendi kalesine attığı golle 2 puana sebep oldu. .