Cadde Abovv, bunların hepsi Kürt mü?

Abovv, bunların hepsi Kürt mü?

16.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Pera Palas'ta Kürt şarkıcı Ciwan Haco onuruna verilen davette rockçı gençleri, yazarları, ressamları gören Yılmaz Erdoğan'ın ilk sözü bu oldu

Abovv, bunların hepsi Kürt mü



Abovv, bunların hepsi Kürt mü


Yılmaz Erdoğan salona girdiğinde söylediği ilk cümle şuydu: "Abo, bunların hepsi Kürt mü?". Tabii ki Erdoğan, Pera Palas'ın balo salonunu doldurmuş bu kalabalıktan çok daha büyük Kürt kitleleri görmüştür ama Erdoğan'ı şaşırtan şu olmuş olmalı: İkiden fazla Kürt'ten oluşan topluluklar Türkiye gündelik hayatında iki şekilde ortaya çıkarlar: Ya şantiyelerde, inşaat işçileri olarak ya da komprador düğünlerinde arabeskçilerle halay çeker, lorke oynarken. Bir 10-15 yıl kadardır bir de buna zılgıt çeken ve coplanan göstericiler eklenmişti. Ama buradakiler farklıydı: Rock motifli tişörtler giymiş gençler, Kuzey ülkelerinden erkeklerle evlenmiş, elinden tuttukları sürekli gülümseyen kocalarını tanıştıran hanımefendiler, romanlarından, yaptıkları aranjmanlardan, tablolardan bahseden edebiyatçılar, müzisyenler, ressamlar.
İlk Kürtçe sözlüklerden birini yazan Zana Farqini'nin dediği gibi: "Bütün bir Kürt entelijansiyası."

'Portatif aşiret' kuralı
Evet, geçen yaz ilk kez konser verdiği Türkiye'de, Batman'da 250 bin kişiye seslenen Kürt müzisyen Ciwan Haco yeniden burada. Bu kez İstanbul'da Abdi İpekçi Spor Salonu'nda buluşacak hayranlarıyla. Konser pazar günü ama heyecan, hareketlenme çoktan başladı İstanbul'da. İşte Haco onuruna Pera Palas'ta verilen davete akın ediyor Kürt entelektüelleri, sanatçıları. Entelektüel ya da değil, Kürt erkeklerinin bir alışkanlığı asla değişmez: Feodal, iktisadi ya da sanatsal, ne nedenle olursa olsun toplumsal yapı içinde üst bir konuma çıkmış her Kürt erkeğinin etrafında diğer erkekler portatif bir aşiret oluştururlar.
Davetin ilk yarım saatinde de, aslında yaptığımız röportajlardan anladığımız kadarıyla çekingen ve yalnızlığı seven biri olan Ciwan Haco'yu kalabalık bir erkek topluluğunun arasından salonda neler olup bittiğini, kimlerin gelip kimlerin gelmediğini anlamaya çalışan bakışlar sızdırırken görebildik.
Neyse ki sonra, dediğimiz gibi Yılmaz Erdoğan, yani en az Haco kadar etrafında bir aşiret oluşturmaya değer bir başka Kürt fenomeni intikal etti de salona, ilgi çift odaklı bir hal, Haco da bir nefes aldı.

Tatlıses de gelecekti
Ama bu kez de kameralar magazin sinematografisinin en sevdiği sahneyi, klişeyi, iki ünlünün buluşmasını kaydetmek için hücum ettiler ikiliye ve Türkiye demokrasisinin şafağına doğan bu iki yıldızın birbirlerine sürtünmesiyle çıkan toza buladılar objektiflerini.
Aslında davete herkes icabet etseydi salon bir toz bulutuyla kaplı olabilirdi ama iyi ki bu ülkede Kürt kavramının tabu olduğunu sananlar hâlâ var da, Pera Palas'ın balo salonu bir televole platformuna dönüşmedi.
Hülya Avşar, İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül gibi altıpatlarların yolu, davet edildikleri halde Tepebaşı'na düşmemişti. Eleştirmen Vecdi Sayar, yazar Faik Bulut, rockçı Nilüfer Akbal, romancı Mehmed Uzun, işadamı Osman Kavala namı diğer Kızıl Trilyoner, avukat Eren Keskin gibi isimler ise salondaydı. Azınlıkların, diyasporanın her bu türden bir araya gelişlerinde amaç ne olursa olsun, mekân neresi olursa olsun ortam derhal bir düğün salonu ambiyansı ediniverir.
Bu Avusturya'da da böyledir, Amerika'da da, Türkiye'de de. Cenazelerde, yaslarda bir araya gelmekten yorgun, bıkkın topluluklar acısız bir ortama girdiler mi abartılı bir coşku, içmeden sarhoş bir sevme, öpme isteğiyle şenlendirirler mekânı, sevgiye boğarlar birbirlerini.
Ciwan Hoca kürsüde yaptığı kısa konuşmasında "Türkiye'ye iyilikler dilerim" derken, hepimiz iyiydik sahiden de.



MAGAZİN