Cadde BİNBİR GECE MASALI DER-İ SAADET EDİRNE

BİNBİR GECE MASALI DER-İ SAADET EDİRNE

13.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt ve ekibi muhteşem çalışıyor. Edirne'de pek çok cami restorasyonları onlar sayesinde hayat buluyor. Kervansaray Otel, Selimiye Camii ve Arasta...

BİNBİR GECE MASALI DER-İ SAADET EDİRNE

fendim, kısmetse ramazan ayında, gücüm yettiğince sizi İstanbul dışına da götüreceğim. Edirne, Bursa, Antalya, belki Adana ve Konya... İlk durak, Edirne. Bu, Edirne'ye ikinci gidişimdi. İlki, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün muhteşem Edirne -Gelibolu Vakıflar Gezisi'ydi. Geziden öylesine büyülendim ki hemen ardından bir daha gittim. Her iki gezimde de bana, sağolsun 'Mimar Sinan, Edirne ve Selimiye', 'Edirne'de Tarih, Kültür, İnanç Turu' adlı kitapların yazarı sevgili Ayhan Tunca çok yardımcı oldu. Seyyahların gözdesi Edirne, tarihe eşsiz kanıtlar sunan mirasıyla adeta büyülü bir masal gibi. Yiğitliğin değerini arttıran kahramanlık hikayeleri ile dillenen bir efsane. Edirne'yi görmediyseniz şu mübarek ayda, günü birliğine de olsa gidin. Canım annem Hamide Düdek'i bugün gönderdim oraya. Yoğun olmasam onunla gidecektim. Efendim, gelelim gezimize... İlk gidişim tren, ikincisi otomobilimle oldu. Ama tren keyfi müthişti doğrusu. Yemekli vagonda zeytinyağlı fasulye, mantarlı et ve pilav vardı. Çok da lezzetliydi. Kenti varışımız, gece yarısını buldu. Yıllar sonra yaptığım tren yolculuğunda tek sıkıntı yolun 4.5 saat sürmesiydi. Oysa arabayla 1.5 saatte aynı yolu kat ediyorsunuz. Ama Edirne'nin içinde araba çok da gerekli değil. Mesafeler çok yakın, taksi ucuz. Rüstempaşa Kervansaray Otel'de kaldım. Kişi başı günlüğü, kahvaltı dahil 50 -75 milyon TL. Öyle bir otel için çok ucuz. Konakta, tarihin bağrında kalıyorsunuz. Ne büyük keyif olduğunu anlatamam. Odam, ayıptır söylemesi, suit idi; Kocaman yatak, yüksek kubbeli tavan, duvardan duvara halı, seramik ve çini kaplı banyo, avlusunda kocaman şelaleli havuz... Ormanın içindesiniz sanki, o kadar çok ağaç var etrafta. Otel, şehrin göbeğinde. Her yer yürüme mesafesinde. Otelin tüm odalarının biraz elden geçmesi fena olmaz. Ama bana bakmayın siz, bu haliyle de muhteşem. Kahvaltısı da çok zengin. Telefon numarası (0284)225 71 95. Yıllar sonra tren ve Kervansaray Otel Öğle namazını, ışıl ışıl fotoğraflarını gördüğüm Selimiye Camii'nde kıldım. İhtişamı karşısında tüylerim diken diken oldu desem yeridir. Türk -İslam tarihinin en görkemli yapısı olan Selimiye Camii, dahi Mimar Sinan'ın 80 yaşında yarattığı ve "ustalık eserim" diye nitelediği müthiş bir yapıt. Camii, Osmanlı -Türk tarihinin olduğu kadar dünya mimarlık tarihinin de başyapıtları arasında. 5'inci asra yaklaşan geçmişiyle, heybetiyle hayran kalıyorsunuz. Bu arada böyle muhteşem bir caminin neden İstanbul'a değil de Edirne'ye yapıldığını merak ettim. Broşürlerde, Evliya Çelebi'nin aktardığı bilgileri okudum. Buna göre Sultan II'inci Selim'in, Selimiye Camii'ni Edirne'de yaptıracağını Peygamberimiz rüyasında görmüş. Nitekim 19'uncu ve 20'nci yüzyıllardaki işgallerde Ruslar, Bulgarlar ve Yunanlılar bu abideyi yok etme cesaretini gösterememiş. Böylece Selimiye, Edirne'nin bir Türk şehri olduğunun en büyük kanıtı haline gelmiş. Bu anıtsal yapı 1568-1575 yılları arasında yapılmış. Ne yazık ki inşaat fermanını imzalayan II'nci Selim ömrü yetmediği için camiinin açılışını görememiş. Camii çıkışı Selimiye Arasta Çarşısı'nda turladım. Selimiye'yi görmeye gelenlere alışveriş imkanı sağlamak için yapılmış burası. Ama şehre de büyük ekonomik katkı sağlamış. 73 kemerli, boyu 225 metre. İçinde 120 dükkan var. 4 kapıdan giriş yapılıyor. Önceleri bu çarşının üstü kurşunla örtülüymüş. Bir onarımda Arasta'nın üstünden kurşunlar alınıp yerlerine kiremit konmuş ve satılan kurşunların parası yapının tamirine harcanmış. Evliya Çelebi buranın "Kavaflar (ayakkabıcılar) Çarşısı" olduğunu yazar. Orada dükkanı olanların, her sabah doğru iş yapmak için Dua Kubbesi'nde dua ettiği söylenir. Çok hareketli olan çarşı içinde özellikle eşe -dosta alınacak ufak tefek hediyeler bulabilirsiniz. Soluklanmak için de Nedim İşcan'ın yeni açtığı tarihi Fincan Cafe'de oturun. Efendim, bugünlük bu kadar. Devamı inşallah yarın ve cumartesi günkü köşemde olacak. Neler yer alacak, neler. Sevinçleriniz okyanuslar, üzüntüleriniz ise kum tanesi kadar olsun. Hoş kalın. Selimiye Camii ve Arasta İstanbul'un fethinden sonra başkentliği sona eren ama coğrafi konumu, tarihi ve kültürel mirasının zenginliğiyle önemini yitirmeyen Edirne büyük yangınlar ve depremlerle sarsılmış. Buna rağmen gücünü toplayıp ayakta kalmayı başaran kent Rus, Bulgar ve Yunan işgalleriyle tarifi imkansız acılar çekmiş. Umudunu yitirmeden direnmiş ve savunmasındaki yiğitliklerle tarihe geçmiş. Bugün Edirne yerel yönetimi, sivil toplum örgütleri ve halkın duyarlı yaklaşımlarından aldığı güçle kabuğundan sıyrılmaya hazırlanıyor. Amaç, eski günlerki gibi "kültür başkenti" olmak. Bu konuda Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt ve ekibinin müthiş katkısı var. Sağolsunlar, onlar sayesinde Edirne Darüşifası'nda raksla, nihavendle şifa bulmanın, görkemli Gelibolu Mevlevihanesi'ne konuk olmanın güzelliğini tattım. Dünya beyefendisi, müthiş kültürlü olan sevgili Yusuf Beyazıt ve Aslı Ceren İnanç sayesinde Vakıflar ile ilgili bilgi sahibi de oldum. Ülkemizde 4.550 vakıf var. Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı vakıf eserlerinin kısa bir süre öncesine kadar sayısı bilinmiyordu. Vakıf eserlerinin önemli bir bölümünün harabe halinde olduğu bir gerçek. "Buna gerekçe olarak yıllarca 'paramız yok, ödeneğimiz yok' denildi" diye konuşan Yusuf Beyazıt "Paramız çok. Bugünkü büyük sıkıntımız tarihi eserlerin onarımında çalışacak nitelikli personel bulamamak" diyor. Türkiye genelinde 400 vakıf eserinin onarımı tamamlanmış ya da tamamlanma aşamasında. Ne var ki onarımın yapılmasıyla yetinilmiyor. Çevre düzenlemesi de eksiksiz bir biçimde yapılıyor. Bunun örneklerini ilk kez Edirne'de gördüm. Restorasyonları tamamlananların birer birer hizmete açılma zamanı geldi. Restorasyonların gerçekleştirilmesinde büyük emeği olan Genel Müdür Yusuf Beyazıt, yardımcısı Ahmet Tanyolaç ve bu geziye katılmam konusunda beni ikna eden dünya şekeri basın danışmanı Aslı Çeren bu nedenle pek keyifliler. Genel Müdür Yusuf Beyazıt başarılarını şöyle özetledi; "Devletten para almadan işlerimizi rahatlıkla yürütüyoruz. Boş arsalarımızı değerlendirdik. Kira vermeyen, yani işgalci durumda olanlardan kira almaya başladık. Kiraları günün koşullarına göre arttırdık. Aldığımız bazı önlemlerle bütçemizi 7 kat arttırmayı başardık, bunu da yeterli bulmuyoruz. Kısaca bizim gelir sorunumuz, para sorunumuz yok. Bizim bugün en büyük sorunumuz, bu alanda çalışacak mimar, mühendis, teknik eleman yetersizliği. Bunu da çözmenin gayreti içindeyiz. 75 bin haneye yemek dağıtılacak. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye genelinde 53 bin aileye yemek veriliyor. 81 ilde toplam 96 merkezde gerçekleştirilen yemek yardımı için vatandaşların kuyruğa girme dönemi kapandı. Yemek, vatandaşın evine götürülüyor. Kuşkusuz bu sayılar ürkütücü. Ama gerçek. Yoksulumuz, yoksunumuz az değil". Bu yıl, yemek dağıtılmakta olan 53 bin hanenin önümüzdeki yıl 75 bine çıkarılması kararlaştırılmış. sdudek@posta.com.tr Edirne kabuğundan sıyrılıyor