Cadde Bizim aşkımız daha sıcak olacak

Bizim aşkımız daha sıcak olacak

23.12.2009 - 01:47 | Son Güncellenme:

Love Story’den hareketle Hazar ve Güneş’in sonunun kötü olacağını söyleyenlere ‘Makber’in kahramanları Devrim Nas ve Seda Bakan itiraz ediyor: “Sonu kötü diye bir beklentiye girmemek gerekiyor çünkü dizi kendini yeniden yaratıyor. İzlerken kızın hastalığını unutacak, aşkı hissedeceksiniz”

Bizim aşkımız daha sıcak olacak

Çok soğuk bir İstanbul sabahında ‘Makber’ dizisinin Bostancı’daki setindeyiz. Hüzünlü bir aşkın kahramanları Hazal ve Güneş’e hayat veren Devrim Nas ve Seda Bakan bu projede yer aldıkları için çok heyecanlılar. Ve televizyondaki diğer aşk hikayelerinden daha farklı bir aşk izleyeceğimiz konusunda ısrarlılar.

Hazar ve Güneş’i anlatır mısınız biraz?
Devrim Nas: Şebnem Aksoy çok güvendiğim bir kalemdir. Kendisi arkadaşımdır. O yüzden öykünün öncesini biliyordum. Bir tatil dönüşü sürpriz bir şekilde “Gel konuşalım” deyince şaşırdım, fikir alacak sandım, ama o ciddi ciddi rol teklif etti. Kendimi çok iyi ifade edebileceğim bir karakter yazmıştı. Televizyonda gördüğümüz diğer güçlü erkek karakterlerden çok farklı. İnsani yanını kaybetmemiş. Bu hoşuma gitti. Bir de kadınlarla olan ilişkisi hoşuma gitti. Özellikle de hayatını değiştirecek kişi olan Güneş ile olan ilişkisi. Aralarındaki aşk asla iktidar savaşına dönüşmüyor. Özür dileyebilen biri. Böyle bir karakteri oynamak çok çarpıcı geldi bana. Böyle yazılmaya devam ettikçe de oynayasım geliyor.
Seda Bakan: Ben ‘Makber’ projesini ilk duyduğumdan itibaren bu rolü çok istemiştim. Kendime bir şeyler katmak için çok güzel bir platform, Güneş karakteri beni cezbediyor. Çok hesapsız bir kız. Kendini çok net ifade eden bir karakter. Kimsesiz bir kız, ama tek başına değil. Yetiştirme yurdunda onu bulan, ona bakan insanları çok iyi benimsemiş, yaşadığı tüm olumsuzlara rağmen her şeyin üstesinden rahatça gelebilmiş bir kız. Hazar’la bir yanlış anlaşma sayesinde tanışıyorlar. Çünkü Hazar’ın ailesinin şirketi, Güneş’in büyüdüğü yetiştirme yurdunu yıkıp yerine alışveriş merkezi yapmak istiyor. Güneş de bunun hesabını sormak istiyor. Oysa Hazar’ın bu işten haberi yok. Daha sonra bu yanlış anlaşma ortadan kalkınca bir aşk doğuyor.

Adı ‘Makber’, konusu ‘Love Story’den esinlenmiş. Kız kesin ölecek demeyecek mi izleyici?
D.N.: Sonu kötü diye bir beklentiye girmemek gerekiyor çünkü dizi kendini yeniden yaratıyor, seyircisiyle birlikte gelişiyor. Çıkış noktasında belki bir hatırlatma var. Ama aynı hikayeyi uyarladık diye bir iddia da yok ortada. ‘Love Story’den esinlendik. ‘Love Story’ çok önemli bir 20’nci yüzyıl sinema klasiği, ama onun da esinlendiği daha öncesi var. Rönesans’ta da kullanıldı, antik tiyatroda da var. Çok temel bir konu bu. Biz bildik bir şeyle başladık ama size başka şeyler de anlatıyoruz diyoruz seyirciye.
S.B.: Şunu söylemem gerekiyor, İşte insanlar bu diziyi izleyince acı duyacaklar, mahvolacaklar, böyle bir ajitasyon yok. ‘Makber’ hüzünlü ve duygusal bir aşk hikayesi. Ve bir umudu var. İzleyici sürekli “Vah vah kız da ölecek yazık” diye düşünmeyecek. Senaryo çok iyi kurgulanmış, akan bir hikaye. İzlerken kızın hastalığını çoğu zaman unutacak, aşkı hissedeceksiniz. Sonra bir an gelecek hüzünleneceksiniz. Ve bence bu denge diziyi ayakta tutacak.

‘Love Story’ en akılda kalan aşk filmlerinden biri. Biz bu diziyi izlerken sizin aranızdaki aşkı bu kadar derin hissedebilecek miyiz?
S.B.: Ben hissedileceğine inanıyorum. Henüz 24 yaşındayım, belki benim eski aşklardan bahsetmem tuhaf gelebilir kulağa. Ama eski aşkların bugünkülerden farklı olduğu bir gerçek. Bir kere sabır vardı, istedikleri her an birbirlerine ulaşamazlardı, cep telefonu diye bir şey yoktu. İnternet yoktu. Belki duygularını daha sindire sindire yaşıyorlardı. Bizim dizide de bunu görecekler. Evet bizim dizimiz bugünde geçiyor, ama duygumuzu çok sindirerek yaşatıyor bize senaryo. Ve bence bu kesinlikle izleyiciye geçecek. Böyle olunca da yani daha sindirerek daha bekleyerek yaşayınca daha sıcak bir şeyler ortaya çıkacak. Bizim aşkımız daha sıcak olacak. Zamana ayak uydurmamış bir aşk bizimkisi, daha değeri bilinen.

Biz diziyi izlerken ağlayacak mıyız?
S.B.: Şuna kesinlikle inanıyorum ki, duygusu izleyiciye geçecek. Ben senaryoyu okuduğumda çok etkilendim ve resmen bir şey boğazımda düğümlendi. Ben normalde çok kolay ağlayabilen biri değilim. Bir şeye çok inanmam, çok kalbimde hissetmem gerekir. Ama senaryo elime geldiği zaman çok heyecanlandım. Belki de heyecandan ağladım.

İnternette her ikinizin de çok sayıda hayranı olduğunu gördüm.
S.B.: İnsanların seni güzel olduğun için sevmek zorunda olduğunu düşünürsen çok tehlikeli bir yoldasın demektir. Çünkü güzellik birini sevmek için, birini izlemek için, ona iş vermek için ölçüt değil. Kendimi güzel buluyor muyum? Evet, ama güzellik çok göreceli bir kavram. Oynadığınız rol de sizi nasıl gördüklerini etkiliyor bence.
D.N.: Evet öyle bir şey var galiba. Şu anda da bir kadın dizisi yapıyoruz sanırım. Ama galiba kadınlar diğer dizilerden daha farklı şeyler bulacaklar bu dizide.

Bir projede kadınları yakalamak önemli değil mi?
D.N.: Çünkü temel seyirciler onlar. Ve erkekler de artık eşleriyle sevgilileriyle çocuklarıyla o dizileri izlemeye başladılar. Çünkü çok sert bir hayat yaşıyoruz. Ve o sertliğin içinde biraz alıp götürmek, biraz özdeşleşmek iyi bir şey galiba.

Özel hayatından bahsedebilir miyiz biraz da?
D.N.: Eşim, Sevil Devin kendisi de yazan ve yazarak düşünen bir insandır. Türkiye’de Mamma Mia’da başroldeki kızı oynayan ilk kişidir. Dramayı, altmetni iyi bilir. Kendisi en sert eleştirmenimdir. Onun karşısında boynum kıldan incedir, dediği doğrudur.
S.B.: Ben özel hayatımdan bahsetmeyi sevmiyorum. Çok küçük bir çevrem, yakın arkadaşlarım var. İnsanlara çok cazip gelecek bir özel hayat yaşamıyorum. Şu anda hissetmek istediğim tek şey var o da Güneş.

Peki sizin karşınıza dizideki gibi bir aşk çıksa bile bile böyle bir aşkı yaşamaya cesaret eder miydiniz?
S.B.: Evet. Ben zaten kendi hayatımda da hiçbir zaman ölmeyecekmiş gibi yaşamıyorum. Ölüm bize nefesimiz kadar yakın ve her an her şey olabilir.Yaşıyorsun, nefes alıyorsun ve o ana göre hareket etmelisin. Benim şahsi duruşum o ki sevmek güzel bir şey ama gerekiyorsa cefasını da çekmen lazım. Kuru kuruya sevgi olmaz. Eski aşklar derken demek istediğim buydu. Bugün artık elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz. Çünkü öyle yaşamayı tercih etmiyoruz. Korkmamak lazım ya, üzerine gideceksin o zaman tadı çıkar bence. Ben cesur yaşıyorum ve öyle olması gerektiğine inanıyorum.

Haberin Devamı

YUNAN YÖNETMENLE ÇALIŞACAK
Yeni projeleriniz var mı?
D.N.: 2010 Avrupa için temmuz ayında çıkaracağımız bir iş var. Bir tragedya yapacağız. Haziran ayında bir buçuk aylık provamız olacak. Yunan yönetmen Theodoros Terzopoulos’la çalışacağız. Rumeli Hisarı’nda Prometheus’u oynayacağız. Projede Yetkin Dikinciler, Yiğit Özşener ve ben olacağım.

Film projesi olacak mı?
D.N.: Geçen yaz kabul etseydim olacak iki proje vardı. Fazla seçici olmamın ceremesini çekiyorum galiba.