TAKSiM'DEKi OTOBÜS DURAKLARI YERiNDE KALSIN

Taksim'de üç şeye kafa takılıdır; ikisi var biri yok... Modernistler otobüs duraklarına, İslamcı fikrayattan gelenler yapılmasını istedikleri o kallavi camiye, hem modernistler hem de İslamcılar Atatürk Kültür Merkezi'ne


TAKSiMDEKi OTOBÜS  DURAKLARI YERiNDE KALSIN

Taksim'i kullanma hakkı herkese aittir. Sadece özel otomobiliyle ya da metroyla ulaşabileceklerin değil, herkesin.

Taksim'de üç şeye kafa takılıdır; ikisi var biri yok... Modernistler otobüs duraklarına, İslamcı fikrayattan gelenler yapılmasını istedikleri o kallavi camiye, hem modernistler hem de İslamcılar Atatürk Kültür Merkezi'ne



Aklı mantığın zorbalığına teslim edince kapı da eleştirel düşenmeye sıkı sıkıya kapatılır. Misal, bize modern kentlerle ilgili Batı’dan bilgi aktaranlar, içinde insan olmayan birşeylerden söz eder gibidirler. Güzellik, estet, teknik vardır da örneğin "Parisli kimdir ve nerelerde, nasıl yaşar?"ın yanıtı yoktur anlatılarda. Varsa da Parisli, filmlerde gördüğümüz kafelere takılıp kitap, dergi okuyan, büyük bulvarlarda gezen insanların ortalamasıdır. Oysa Paris bundan müteşekkil değildir muhakkak ki, başkaları, çalışanları, merkezden uzakta yoksulları da vardır... Bu 'oryantalist bakış' bizim kentlerin nizamı, intizamı için de batıdan devşirdiği fikirlerle düşünme alışkanlığındadır.

Haberin Devamı

* * *
Taksim'de üç şeye kafa takılıdır, ikisi var biri yok... Modernistler otobüs duraklarına, İslamcı fikrayattan gelenler yapılmasını istedikleri o kallavi camiye, hem modernistler hem de İslamcılar Atatürk Kültür Merkezi'ne...
Camiyle AKM'yi bir başka bahiste ele alırız, bugün derdim 'otobüs durakları'. Durakların Taksim'den kaldırılması münakaşası sanıyorum Fatih'in İstanbul'a girmesinden epey önce başlamış olmalı ki, bitmek bilmiyor!..
Yıllardır yazılır çizilir bu mesele. "Dünyanın neresinde görülmüştür?" diye başlanır, trafiğin kitlenmesinden, görüntü kirliliğinden söz edilip İngiltere ya da Fransa'daki büyük meydanlardan verilen örneklerle bitirilir.
Ben dünyanın çok yerini görmedim ama genel olarak dünyayı 'Batı'dan müteşşekkil bir algı içinde tasavvur ettiğimizi biliyorum. Bu tür konularda örnekleme yaparken henüz Asya, Afrika ya da Latin Amerika'dan söz edene rastlamadım henüz. Neyse geçelim...
Kentlerin meydanları ahaliyi buluşturan yerlerdir. Haliyle 'demokratik algı içinde' toplumun tüm katmanlarına açık olmaları gerekir.
Taksim'i kullanma hakkı da herkese aittir. Sadece parası olanın özel otomobiliyle ya da metroyla ulaşabileceklerin değil, herkesin. Bu fikri sık sık ısıtan arkadaşlar nedense Eminönü, Kadıköy, Kartal, Aksaray, Avcılar vb. yerlerdeki meydanlar için "Olur mu böyle şey" deme ihtiyacı hissetmezler. Çünkü, o meydanlar 'modernist elit' tarafından kullanılmadığı için "gitmesek de görmesek de" makamındadır. Meydansa oralar da meydan, değil mi?

Haberin Devamı

* * *
'Yoksul'u geliri varmış yanılsaması yaratmak için 'dar gelirli' diyerek tanımlayan gözboyayıcı dil, kent meydanlarını da büyük kalabalığı oluşturan yoksullara kapatmak ister. Çünkü, onun, yoksulun yapacağı 'almak' değil sadece 'bakınmaktır.' Tüketici vasfını kaybettiği için zihinlerde yurttaş vasfını da kaybedenlerin göz önünde olması istenmez. Otobüs duraklarının Taksim'den kovulması isteğiyle, Sulukule'nin boşaltılması aynı aklın ürünüdür.
Bakın bir örnek daha... Deniz kıyısında güzel bir yer olan 'Bakırköy Regatta' projesi 'çevre'deki yoksulların ilgisine mazhar olunca kimlik değiştirmişti. Mekan kalitesi onların gelin düzeyine inince 'birincil müşteri' de kaçtı. Bunun ardından devletin güvenlik güçleri de çekildi Regatta'dan, kriminal bir yere dönüştü bölge. Öyle güzel bir yeri yedirirler mi hiç 'az kazanana'? Önce güvenlik, sonra çevre düzeni, görüntü kirliliği, estetik derken pahalı ve 'herkesin giremeyeceği' bir yere dönüşecek Regatta yakında, göreceksiniz.

* * *
Bu eşitsiz hayat sanırım artık biraz da 'yenilenlerin tarihi' açısından yazılmaya muhtaç. Çünkü yenenlerin tarihinde yazılacak bir şey kalmadı. Orada yazılan hep sürgün, tehcir, 'kovalama...' "Taksim'deki duraklar yerinde kalsın" derim, bir de bunun üzerine eni konu düşünün isterim... O otobüslere binenleri anlamadan bu hayatı anlamak pek mümkün görünmüyor çünkü.

Haberin Devamı