Cem Mumcu

Cem Mumcu

cemmumcu@okuyanus.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BİR OYUNDAN DAHA FAZLASI



Önce sosyal paylaşım sitesi olarak Facebook girdi hayatımıza. O denli hızla yayıldı ki Facebook’ta hesabı olmamak neredeyse başını sokacak evi olmamak gibi bir hâle geldi! Adımız soyadımız, adresimiz, telefon numaramız kadar bizi tarif eden bir şey oldu. Dahası nasıl biri olduğumuz, nelerle ilgilendiğimiz, kimlerle yakın olduğumuz, neye benzediğimiz, ne okuduğumuz, ne dinlediğimiz, nasıl eğlendiğimiz, neye inandığımız hatta o anda ne düşündüğümüz Facebook’ta görülebiliyor. Artık oradan eş bulabiliyoruz ve hatta oradan eşimizi terk edebiliyoruz. “Facebook’un nasıl işlediğini bilmeyen birinin özellikle büyük şehirlerde psikoterapi yapabileceğini sanmıyorum” desem abartmış sayılmam sanırım. Çünkü orada bir hayat yaşanıyor. Kişilerarası ilişkilerin ruhu değişiyor, sanal olan gerçeğe, gerçek olan sanal olana benziyor. Hem sosyal bilimcilerin hem de ruhbilimcilerin hızla bunu anlamaları, bu konuda çalışmalar yapmaları gerekiyor.


SAHTE KOMŞULAR TÜREDİ


Bağımlılığın temel iki ölçütü var. Birincisi bağımlı olunan şeye gittikçe daha fazla gereksinim
göstermek, ikincisi yoksunluk belirtileri.


Freud, “Sana geldim diye çileklerim çürüdü, dört saatte toplamam lazımdı” diye bir cümle duymuş mudur seansa gelen -çiftçilikle alâkası olmayan- bir danışanından. Valla ben duydum! Belki bu yazıyı yine yazacaktım ama artık farz oldu !
Son zamanlarda facebook’ta oynanan Farmville diye bir oyun var. Bu oyun işte, benim yukarıdaki cümleyi duyma nedenim. Mesela gece saatini üçe kurup ekin toplayanlar var. Siyah cipiyle Lucca’dan çıkıp eve koşan ve kırmızı biberlerini eken koca koca herifler var. Üstelik evi de bir rezidansın 13. katında. Hayatında saksıda bir çiçek bile sulamamış. Mesela şöyle bir şey duyabiliyorsunuz: “İki dakka şu laptop’unu versene ekinlerimi toplıycam.” Hatta sekiz kişi bir evde toplanıp hepsinin önünde laptop, ekin toplayabiliyor! Adı “Evde Farmville Partisi.” Ben size söyleyeyim yakında İstinye Park’ta çiftçi kıyafetli sosyete oluşacak. Siyah cip yerine traktörler verilecek valelere!
Oyunda bazen şöyle bir uyarı çıkabiliyormuş: “Bahçenizde dolaşan sahipsiz pembe bir inek bulundu, sahiplenmek ister misiniz?” Pembe inekler çilekli süt, kahverengi inekler çikolatalı süt veriyorlarmış! Ekşi sözlükte Farmville başlığına baktığınızda acayip şeyler okuyabiliyorsunuz. Mesela bir sözlük yazarı, üniversitedeki hocasının Farmville oynadığını ve kendisine hediye olarak bir balkabağı gönderdiğini yazmış. Tarladan üzüm toplayacağı için sevgilileriyle buluşmayı erteleyen adamlardan da bahsediliyor. Oyun sitesini kapatmış bizim yüksek merciler. Bu oyun genel ahlakı bozma eğilimi taşımıyor merak etmesinler; bu oyun yüzünden sevişemeyenler var! Hatta ramazan ayında inançlara uygun bir şekilde insanlar birbirlerine hurma ağacı hediye eder olmuşlar. Bazı zındıklar domuz da göndermişler gerçi! Yine birçok yerde “Mazot fiyatları el yakıyor” deniyor. Yani anlayacağınız inançlar, duygular, ekonomi her şey var orada.


ÜRETTİĞİYLE GURURLANMA İHTİYACI
Bağımlılığın temel iki ölçütü var. Birincisi tolerans gelişimi yani bağımlı olunan şeye gittikçe daha fazla gereksinim göstermek, yani alınan dozun yetmemesi. İkincisi yoksunluk belirtileri, yani bağımlı olunan nesneye ulaşılamadığında rahatsız edici semptomların oluşması. Ve artık Farmville’in bağımlıları olduğunu biliyoruz. Peki ama bütün bunlar ne? İnsanların güncel hayatlarını, uykusunu ona göre düzenledikleri bir şey var ortada. O halde bir eksik, bir ihtiyaç var, insanları buna motive eden bir durum söz konusu. İşte asıl bunun cevabını aramamız lazım.
Her şeyden önce bireyler oyun oynamaya ihtiyaç duyuyor. Daha doğrusu yaşamlarını anlamlı kılacak hedeflere gereksinimleri var. Ve fakat bu hedeflere giden yolun da eğlenceli, tatmin edici, coşkulu olması ve diğerleriyle paylaşılmaya uygun olması gerekiyor. Oysa pek çok kimsenin böyle bir şeyleri yok. Üstelik tüketmekten başka hazzı kalmamış bireylerin artık üretmeye, ürettiklerini paylaşmaya, onlarla gururlanmaya, onları diğerlerine göstermeye çok ihtiyaçları var. Yine üretirken öğrendiklerini, deneyimlerini diğerleriyle paylaşmaya da. Dolayısıyla Farmville’den ve Farmville çılgınlığından birşeyler öğrenmemiz lazım.

Haftanın önerileri
Kitap: Sıcak Ülkelerden Dönen Vahşi Sakatlar, Tom Robbins
FİLM: Apocalypse Now (Kıyamet), Francis Ford Coppola
Web sitesi: http://art-core.tv
MÜZİK: Astrakan Cafe, Anouar Brahem Trio
Mekan: Karaköy Lokantası