Cem Mumcu

Cem Mumcu

cemmumcu@okuyanus.com.tr

Tüm Yazıları

Yıllar önce internet bu kadar yaygın değilken -hangi yazımda olduğunu şimdi hatırlamıyorum- “Kendi kendinin medyası olmak” diye bir şey söylemiştim. Yavaş yavaş gelişmeye başlayan bir insan tipolojisiydi söz konusu ettiğim. Ve fakat itiraf ediyorum bu kadarını tahmin edememiştim. Çünkü o zamanlar bu kadar aparatı yoktu bu gelişen yapının. Bir şekilde hem bir derginin, gazetenin veya kameranın önünde olmak hem de bunun devamlılığını sağlamak zordu. Üstelik bir başkasına yani bir medya mensubuna ihtiyaç vardı. Artık çeken bir kameramana, yazan bir gazeteciye, muhabire, fotoğrafçıya gerek yok. Sadece orta halli bir cep telefonu yeter. İnternet de anında yayın yapılabilecek bir mecra. O yüzden artık ettiğim sözün tam karşılığı söz konusu: “Kendi kendinin medyası olmak”. Kimse

KENDi KENDiNiN MEDYASIOLMAK
sizi, sizden daha çok, sizin kadar, hem de sizin istediğiniz biçimde anlatamaz. Öyleyse yürüyün, kim tutar sizi. Bir keresinde yakın bir dostumu, hazırlanacak bir sergiyle ilgili (sanat şeysi!) Türkçesi brainstorming olan şeye katılması için çağırmıştı birileri danışma kurulu şeysi olarak. Oradan çıktığında bana gelmişti gece yarısı. Toplantıda anlı şanlı ve de ‘nur’lu reklamcı sanatçı (ki bu “reklamcısanatçı” meselesi de ayrı bir durumdur, bir ara gireceğim elimde kalemle) ve onun oraya topladığı zevat ne konuşmuş dersiniz? Kimin nerede ne tanıdığı var, kim kime bu konuyla ilgili bir şeyler yazdırır vb. Budur. Aha da sanat budur, sergi budur. Neden siz de ünlü bir ressam, fotoğrafçı, yazar, model, şarkıcı, müzisyen veya başka bir hödö olmayasınız. Artık daha kolay facebook var, twitter var, var oğlu var.


“BANA?HAYRAN?OL”
KENDi KENDiNiN MEDYASIOLMAK
Tabii bu kavramı yıllardır düşündüğüm için, bahsettiğim tipolojiyi görür görmez, daha ‘erken döneminde’ teşhis edebilir oldum. Beş ay kadar önce sevgilime bir tanesini göstermiştim. “Bak bu çocuk bağıra bağıra geliyor haberin olsun” demiştim.Ne etik bir kaygı ne prensibi ne bilgisi ne donanımı ne de bir yolu vardı. Sonunda basılı medyada da göründü. Siz de deneyin evde: bir fotoğrafınızı çekin sansasyonel bişey olsun içinde; facebook’a koyun; kendinize grup açın; insanları size hayran olmaya davet edin; medya sitelerine linkleyin; iliştirin, yapıştırın işte. Ya hakikaten yapıyorlar bunu, kendinize grup kurun ve insanları size hayran olmaya davet edin. “Bana hayran ol” düğmesine tıklayın. Herkesin böyle bir düğmesi var artık, sizin de vardır bir yerlerinizde. Bulamıyorsanız soyunup aynada arayın, eğilin, doğrulun falan; vardır kesin oralarda bir yerlerde. Hatta varsa kesin oralardadır.

DEHA?MI?NEDİR??DE?HADİ?GİT!...
Yine bir tanesi var mesela; kerâmeti kendinden menkul bir çocuk. Şey yapıyor? Ne yapıyor, bak ben de söyleyemedim! Tasarım, heykel, resim, mimarlık, müzik aklınıza ne gelirse var oğlanda.Deha mı nedir? Yüzüne bakılmayacak kadar kötü, manasız ve hiçbir sanatsal tekniği ve meselesi olmayan, hatta ciddi ciddi yanlış çekilmiş fotoğraflar koymuş sitesine. Ve fakat siz baktığınızda öyle görmüyorsunuz.
Görme zorluğu çeken bilgisayar kullanıcıları için hazırlanmış, ekrandaki görüntünün negatifini gösteren bir kısa yol, bir düğme var. Fotoğraflarının orijinali hiçbir halta benzemeyince bunu denemiş. Siz girip aynı düğmeye basınca fotoğrafın aslını görebiliyorsunuz. Yani onun bastığı düğmeyi tersine çalıştırıyorsunuz. Hepsi bu. ‘Tek düğme sanatı!’ deniyor buna. Bak yine düğmeye geldik! Devir, düğme devri işte. Bu arada bu ‘kurt’ çocuk, bir de fotoğrafların altına ingilizce, latince alengirli laflar ekliyor. (Mesela “caban eb Trecana”) Ama durun, dahası var. Bu çocuk facebook’a bir video koymuş. Altında videonun müziği için: Music: House Symphony yazıyor ve besteci olarak da tabii kendi ismi var. Peki sorun ne? Bilgisayarı olan herkesin basit müzikler yapabileceği bir amatör müzik programı var. Adı garage band. Bu programda örnek olarak programın verdiği kısa parçalar var. Hatta müzik yaparken bunları ekleyebiliyorsunuz. Ama bu sanat kurtçuğu arkadaş, bu parçalardan ikisini (meraklısı için, şu ikisini: orchestra string 3 ve 4) arka arkaya eklemiş ve sanki müzik yapmış gibi besteci, kompozitör olarak da altına adını yazmış. Dehâ mı nedir? De hadi git!...

Haberin Devamı

Çıldır
İyi de herkes istediğini yapsın diyebilirsiniz. Demeyin. Zıpkın gibi zihinleri olan, zeki, çalışkan ve yaratıcı birçok genç insan, zamanını kendi PR’ına değil gelişmeye ayırdıkları için geride kalıyorlar. Oysa onların yaptığı işlerde hepimize çok iyi gelecek, sahici şeyler var.

Haftanın önerİlerİ
Kitap: Çirkinliğin Tarihi, Umberto Eco
FİLM: Köprü Üstü Aşıkları,
Yönetmen: Leos Carax
Web sitesi: www.tedxreset.com
MÜZİK: Tous les matins du monde (Dünyanın Bütün Sabahları) soundtrack
Mekan: Poseidon Balık Restoranı, Bebek