Cadde Deniz Akkaya'nın tehlikeli aşk ilişkileri

Deniz Akkaya'nın tehlikeli aşk ilişkileri

27.03.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Emral sonunda başardı: Ajda ile Bülent Ukala'da, D'Argent, Cafe 13, Conrad'da Monet, Zencefil'e dikkat, izlemeye değen 'Trafik' filmini kaçırmayın!

Deniz Akkayanın tehlikeli aşk ilişkileri

Deniz Akkaya'nın tehlikeli aşk ilişkileri

Emral sonunda başardı: Ajda ile Bülent Ukala'da, D'Argent, Cafe 13, Conrad'da Monet, Zencefil'e dikkat, izlemeye değen 'Trafik' filmini kaçırmayın!

Deniz Akkayanın tehlikeli aşk ilişkileri
Efendim, geçtiğimiz hafta hayli tatsız bir olay yaşadım. Kolitim arttı, reflü beni deli etti. Bildiğiniz üzere bendeniz aynı zamanda Milliyet Gazetesi ile birlikte pazar günleri satılan Pasha Dergisi'nin de yayın yönetmeniyim. Geçtiğimiz pazar, Pasha Dergisi'nin baskısı istediğimiz gibi olmadı. Hata teknik bir olaydan kaynaklandı ve Ebru Destan'ın o güzelim fotoğrafları kötü çıktı. Tabii yönetimin başında siz olduğunuz için günahıyla, sevabıyla herşeyi yüklenmek zorundasınız. Önce kendimi bionerji uzmanım ve böyle durumlarda kurtarıcım olan sevgili Yegane Mutlu'ya attım. Beni hayli kötü gördü, bir saat uğraştı, zor toparladı. Sonra da kendimi yollara attım. Aslında yeni yerler tanımak çok hoşuma gidiyor. Reşitpaşa'dan Baltalimanı'na inip Bebek'e doğru yürürken Altınokta Körler Vakfı'nı gördüm. Hava o kadar güzeldi ki... Güneş insanın tenini yakıyordu. Bahçede görme engelliler bastonlarıyla geziniyordu. 15 -20 yaş arası gençlerle sohbet ettim. İçimi bir sıcaklık kapladı. Görmeyen gözlerinde mutluluk pırıltıları hissettim. Tesadüf, hemen vakfın karşısında yer alan mezarlığa girdim, dua ettim. Mezarlığın yanında da Dializ Vakfı vardı. Burada da böbrek hastalarıyla konuştum. Gözlerimden yaşlar süzüldü. Hırslı, işini iyi yapan bir insan olarak o gün Pasha'nın baskısına dertlenmiştim. Ama aynı gün çok daha gerçek dertler, bunun yanı sıra hazlar ve tatlarla karşılaştım. En azından görebiliyor, sağlıklı bir şekilde güzellikleri yaşayabiliyordum. Herkes gibi benim de sonum ölüm ve 9 metrelik kefen. Yani hayat öyle zırt pırt her şeye üzülmeye değmiyor. Bilmem bir şeyler anlatabildim mi? Neyse, beni sakinleştiren, rahatlatan bir başka olay da sinemaya gitmek. Geçtiğimiz hafta iki film izledim, bunlardan biri vizyona yeni girdi. Michael Douglas, Don Cheadle, Catherine Zeta Jones'un başrollerini oynadıkları 'Trafik'. Türkiye'de uyuşturucu operasyonlarının sürdüğü bir zamanda bu filmin gösterime girmesi düşündürücü. 5 dalda Oscar'a aday gösterilen bu filmi bence özellikle aileler izlemeli. Öyle bir uyuşturucu trafiği var ki, herkes içinde. Aslında bana kalırsa Türkiye'de de diğer ülkelerde de bu konuda yasalar caydırıcı olmaktan uzak. Nitekim Amerika'da 65 milyona yakın uyuşturucu kullanan genç kesim varmış. Halkın büyük çoğunluğu bunları hapiste cezalarını çekerken görmek istiyor. Tabii beni ilgilendirmez. İstediklerini salsınlar, istediklerini hapse atsınlar, umrumda bile değil. Çünkü 3 yıl önce uyuşturucu ile girdiğim savaşta canımı zor kurtardım. 'Trafik'de Michael Douglas savcıyı, Zeta Jones ise uyuşturucu ticareti sayesinde zengin olmuş, nüfuzlu bir iş adamının karısını canlandırıyor.

D'Argent, Cafe 13 ve Keops'da köşe kapmaca
Bir açılış nedeniyle Nişantaşı'ndaydım, şöyle bir turladım. Esnaf, tam anlamıyla kan ağlıyor. Mağazalar dördüncü, beşinci indirime girmiş. Bir kez uğrayıp müthiş keyif aldığım D'Argent'e girdim. İşletmeci Özlem Arnas becerikli bir insan. Zaten D'Argent yalnızca kafe değil, Arnas'ın kendi tasarımı olan gümüş, yarı değerli taşlı takılar, gümüş ve gümüş kaplama hediyelikler, resim, ahşap ve kumaş boyama kursları gibi sanatsal olayların sunulduğu bir yer. Dünya mutfağının lezzetli örnekleri ise doyurucu porsiyonlarla servis yapılıyor. Bir de krep çeşitleri var ki gerçekten lezzetli. Tavuklu, mantarlı, ıspanaklı... Spesyalleri arasında ana yemek olarak ıspanak ve kuşkonmaz ile bezenmiş 'Hawai beef' ve bademli tavuk Yakatori, hafif yemek isteyenler için Kaliforniya ile deniz mahsulleri salatası hoş. Görüntüleri de çok şık doğrusu. Ayrıca hanımlar için beş çayları ya da alışveriş sonrası yorgunluk gidermek için de ideal. 15.00 -18.00 arası olan çay saatlerinde kurabiye, kahve ya da çay 2 milyon lira. Telefon numarası (0212) 224 17 34. D'Argent çıkışı bir dergide okuduğum Cafe 13'e uğradım. Ali Sayar gibi buranın sahipleri de 13'ün uğursuzluğuna değil, uğuruna inanmışlar. Sabah 09.00'da açılan mekan, en geç 21.00'de kapanıyor ve sadece kahve satılıyor. Yani tiryakiler için ideal. Dekorasyon benim sevdiğim tarzda, minimalist. Fiyatlar normal. Kahve çeşitlerinin yanısıra salata, sandöviç de var mönüde. O gece yemekten sonra Türkçe müzik dinlemek için tercihimiz Cenk Eren'in çalıştığı Keops oldu. Buranın ortaklarından sevgili Ali Sayar ancak locada yer yapabildi. Maşallah iki gece üst üste insanlar merdivenlerdeydi. Semra Özal, Siren Ertan, Gül Mengi, Ferda -Kenan İpekçi, Murat Arslan ile Deniz Akkaya, Ahmet Us, Hülya -Eda Aşık, Ayşe Ergin, Suzan Hacısüleymanoğlu, kız arkadaşları ile Oktay Kaynarca ve Ziya Kürküt oradaydılar. Deniz Akkaya ile Murat Arslan gazetecilerle köşe kapmaca oynadı. Halbuki bunlara hiç gerek yoktu.
Sevgili Deniz bana kızacak ama, aldığım duyumlara göre, Yılmaz Erdoğan'ı da idare ediyormuş. Hatta Yılmaz aşkına sahip çıkmadığı için Murat ile sağda solda görünerek aklı sıra Erdoğan'ı kıskandırıyormuş. Artık doğrusu nedir bilemem. Zaten Murat'ın annesi Oya Aslan ile babası Recai Bey de bu ilişkiye şiddetle karşılarmış.

Conrad'da Monet, Beyoğlu'nda Zencefil
Ankara'dan gelen bir dostum Conrad'da kaldığı için otelin hemen girişinde şık ve rahat olan Monet'de buluştuk. Daha önce de birkaç kez buraya uğramıştım. Erken saat olduğu için içkiden ziyade dondurmaya takıldım. Zaten dondurmayı yaz, kış çok severim. Çeşit bol. Monet, zanzibar, brasil, banana split, peach melba, Fransız pastaları, sıcak çikolata... Otel olduğunu düşünüp de çekinmeyin, fiyatlar piyasaya oranla normal. Çörekler 950 bin lira, pastalar 2 milyon, dondurma çeşitleri ise 5 milyon. Bu arada canınız akşamüstü yorgunluk atmak isterse ve şarap içmeyi tercih ederseniz şişe açtırmanıza gerek yok, kadehle de isteyebilirsiniz. Nitekim konuğum bir kadeh Kavaklıdere beyaz şarap içti, 3,5 milyona. Ben de vanilyalı, şeftali, badem ve ahududu sosu ile peach melba istedim. Yemek için Beyoğlu'ndaki Fitaş Pasajı'nın arkasında Zencefil'i tercih ettik. 7,5 yıldır açık olan bu mekanı geç keşfettiğim için üzüldüm. Kırmızı et yok. Pazar hariç her gün 10.300 ila 22.30 arası hizmet veriyor. Müthiş sıcak, sevimli bir yer. Yemek iki çeşit ekmek ve maydanozlu tereyağ ile başlıyor. Sebze, kış, tarhana, ekşili, erişteli mercimek çorbaları cazip. Öğle yemeklerinde de karışık salatası en çok tercih edilen çeşitmiş ve tek başına da doyurucuymuş. Tüm yemeklerde sızma zeytinyağı kullanılıyor. Salatada bulunan, haşlanıp sosta bekletilen börülce, pancar, lahana, karnabahar ve kabak müthiş sağlıklı. Ana yemekler mevsime göre değişiyor. Sahipleri Ferda Erdinç, Serda Yurtkuran. Gündüzleri Cemal Karakoç işe hakim. Dilek Berk işletmeci. Aşçılar Zafer Gökşen, Ekrem Sayılgan işlerinin ehli kişiler. Ebegümeci, nohutlu ıspanak, mantarlı kabak, pırasalı tavuk, mücver, palamut köfte, sebzeli lazanya, deniz börülcesi, enginar, pazılı kiş, mantarlı patates, sebzeli börek, zencefil veya pesto soslu spegetti gözde çeşitler. Bence sevgili Rıfat Ababay hazır kiloları atmışken Zencefil'e mutlaka uğramalı. Ama onun aklı Levent'deki Şiribom Kebapçısı'nda. Şiribom'un kebaplarının lezzetini ben de duydum, bir gün ani baskın yapacağım inşallah. Zencefil'de yemekle birlikte şarap ya da bira içebilirsiniz. Özellikle kışın sıcak şarap, yazın ise zencefilli limonatası çok meşhur. Ha, benim gözdelerim mi? Tatlılar. Meyva soslu cheese cake, limonlu pie, zencefil tatlısı, kışın balkabaklı pie, sonbaharda ise armut tatlısı mükemmel. Sabah kahvaltısı da mevcut. Rezervasyonsuz gitmeyin. Telefon numarası (0212) 244 40 82.

Emral Avşar'ın göbeği çatladı
Dün akşam Ukala'da dev bir kadro başladı. Kısmetse 5 hafta devam edecekmiş. Ama bana göre dün bitti. Nedenine gelince Bülent Ersoy herkese kan kusturmuş. Kadroyu sevgili Amiral (Emral Avşar) bir araya getirdi, şirketi Show Time adına. Ama tabir -i caiz ise göbeği çatladı ve tansiyonu çıktı. Hatta eve hemşire geldi. 20 yıllık arkadaşım Nadir Ermiş, Ukala Meyhane'yi gazinoya dönüştürdü. Ama sanırım cocukcağız, parasıyla, puluyla nefret etti.
Bülent Ersoy ve Ajda Pekkan gibi iki dev ismin bir araya gelmesi hayli zor oldu. Biraz ilan, biraz da istedikleri ücretler sorun yarattı. Ersoy her zaman olduğu gibi duyumlarım doğruysa hasta numaralarına yattı, ilanları, hatta Süper Star'ın giyeceği elbiseye bile taktı. Ajda her zamanki gibi hanımefendiliğini korudu. Sonunda insanlara kan kusturarak Ersoy sahneye çıktı. Gecenin dedikodularını kısmetse sizlere aktaracağım. Alt kadroda herkesin bayıldığı 'Tıpa Tıp Show' vardı. Şayet program sürerse Rezervasyon için telefon numarası (0212) 284 73 04. Efendim, bu pazar da bu kadar, kalın sağlıcakla. En kötü gününüz benimkinden iyi olsun. Aman ha, HAYATIN HAKKINI VERİN.

Yazara e-mail:



MAGAZİN