CaddeEVLiYA ÇELEBi’NiN iSTANBUL’U

EVLiYA ÇELEBi’NiN iSTANBUL’U

22.12.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

YKY’den günümüz Türkçesiyle çıkan ‘Evliya Çelebi Seyahatnamesi: İstanbul’ isimli kitap, 17’nci yüzyıl İstanbul’unun kapısını aralıyor. İşte 17’nci yüzyıl Türkçesiyle, ünlü gezginin farklı kaynaklardan derlediği tarih notları

EVLiYA ÇELEBi’NiN iSTANBUL’U

Tılsımlar
Cadıların Gezintisi: Zeyrekbaşı adlı yerdeki Hz. Yahya adıyla yapılan kilisenin altında bir mağara var idi. Her sene zemheri ayları kışı geceleri oldukta o mağaradan nice kara koncoloz adlı cadılar çıkıp arabalar üzerinde seher vaktine kadar dönüp dolaşırlardı.
Yılanlı Sütun: Atmeydanı’nda Pozantin Kral’ın zamanında Surende adlı filozof şehrin yılan, çıyan ve akrep haşeratları gibi zehirli hayvanların helaki için tunçtan üç başlı bir ejderha heykeli yaptı ki Makedonya içinde asla zehirli ve ürkütücü hayvanlar yok idi. Hâlâ boyu 10 arşın burma bir ejder suretidir.



Kentin kurucuları
Birincisi: Yunan tarihçisi Yanevan’a göre Peygamber Efendimizin doğumundan 1600 sene önce Davud Peygamber oğlu Hz. Süleyman, İstanbul toprağına gelip hâlâ Hünkar Bahçesi olan Sarayburnu adlı yere gelip orada Süleyman otağını kurup konakladı. Bir gece uyuyup suyu ve havasından hoşlanınca o yerde büyük bir saray ve türlü türlü dinlenme yerleri yaptı ki dillerde destan olup dünya durdukça mamur ve bakımlı ola diye İstanbul toprağı için hayır dua etti.
İkincisi: Hz. Süleyman oğlu Melik Rac’im, Yunanlılara padişah olup İstanbul’da babası Hz. Süleyman’ın yapıları üzere nice yapılar daha ekleyerek imar etti. Burayı taht merkezi edinip Hz. Süleyman dini üzere 240 yıllık meliklik etti.
Üçüncüsü: Madyan oğlu Yanko oldu ki Adem Safi’nin yeryüzüne inişinden sonra 4600 yılında padişah olup İstanbul’u kurdu. Bunun krallığı Büyük İskender’in doğumundan 430 sene öncedir.


Tımarhaneler
Fatih Sultan Mehmed Tımarhanesi: 70 oda, 80 kubbe ve 200 hademeleri vardır. Ders hocası, hekimbaşısı ve cerrahbaşısı vardır. Hastalara ve akıl hastalarına iyileşmeleri için saz çalanlar ve şarkı okuyanlar tayin edilmiştir. Kadınlar ve kefereler için başka bir tımarhanesi vardır.
Sultan Ahmed Han Hastanesi: Çoğunlukla fakir ve akıl hastaları bu şifa yurduna getirilir, zira bunun da havası güzeldir.


Ayasofya’nın Sırrı

Ayasofya Kilisesi’nin yapımına başlandığında Hz. Hızır gelip “Mühimmat ve levazımatlarını benden alın ve şu sanatlı resim üzerine temel koyun” der. Önce yere büyük çukur temel açıp tam bir ay temeline has kurşunu eritip büyük nehir gibi akıtıp önce yere kurşun temel bıraktılar. İstanbul’da büyük depremler olduğundan bütün binaların temelini boş edip depremden emin olmak düşüncesiyle Ayasofya’nın en alt katını sarnıç ettiler. Hâlâ Kırkçeşme suyu ile doludur. Bazı yerleri tamir ve yaralanan yerlerini gözetmek için Ayasofya altında kayıklar vardır.


Tanrı eseri madenler Kum saati kumu: İstanbul’un güney tarafında Yedikule’den yarım merhale Kumburgaz adlı kale yakınında bir tür beyaz saat kumu çıkar. Onun için “Kum burgazı” derler. Öyle beyaz ve incedir ki göz fark etmez. İstanbul’un ve Frengistan’ın kum saatçileri ve altıncıları ondan kum alıp kullanırlar.
Testi çamuru: Eyüpsultan kasabası yakınında Ensari çamuru derler. Macun gibi yumuşak bir çamurdur. Ondan türlü türlü testiler yaparlar. Limni Adası’ndaki çamur gibi güzel kokusu vardır. Ondan bir kere su içen sanki hayat suyu içmiş gibi olur.

Haberin Devamı

‘Taş Beşik’ Beşiktaş olduEski zamanda bu şehir kefere elindeyken ismine ‘Kune Petro’ derlerdi. ‘Taş Beşik’ demektir. Sebebi odur ki şehir zemini ormanlık ve ağaçlıkken Yaşka adında bir rahip burada büyük bir kilise yapar ve Beytüllahim’den
Hz. İsa’nın bebekliğinde ilk defa yıkandığı taş tekneyi getirip bu kiliseye koyar. Burası Rum dilinde Beşiktaş ismiyle meşhur ve mamur olmuştur.
Bu rahip öldükten sonra anılan
beşik, Ayasofya’nın sağ tarafındaki kata konmuştur ki hâlâ ziyaret yeridir.

Türklere Direnemedi10’ncu kuşatma: Tüm milletlerin elde etmek istediği İstanbul’un onuncu, Türkler tarafından ilk kuşatılması Yıldırım Bayezid zamanında oldu. İkinci taht şehri Edirne’den, Yıldırım Bayezid Han 100 bin deniz gibi payansız askerle İstanbul’u yedi ay kuşatıp sonunda kötü işli kafirler “Aman ey Yıldırım Han muradınız üzere barış edelim” diye gönülden mel’un tekfur barışa rağbet edip her sene 200 bin altın haraç vermeyi kabul ettiler. Yıldırım Han bu barışı kabul etmeyip “Galata ve İstanbul Kalesi’nin yarısında eskisi gibi müslümanlar oturup cami ve imaretler yapalar” diyerek barış istedi.
11’nci kuşatma: 1453’te Fatih Meğazi Edirne’den deniz gibi askerle menzilleri katlayıp merhaleleri uçarak İstanbul’un Edirnekapı’sı dışında bütün müslüman askerleri çadırları ve ağırlıklarıyla konakladılar. Anadolu taraflarından da nice bin asker Gelibolu Boğazı’ndan geçip İslam ordusuna katılıp Yedikule taraflarında konakladılar. İslam ordusu bir yere toplandığında (...) velilerden himmet rica edip Fatih ahd etti ki “İstanbul devletinin yarısı sizin, yarısı müslüman gazilerin ve dörtte biri hakirin olup ganimet mallarıyla her birinize birer zaviye, türbe, imaret, mektep, medrese, darülhadis medreseler yapayım” diye güzel vaatlerde bulundu.





EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler