GELECEK KAPINIZDA

Yüzde 100 elektrikli yüzde 100 çevreci Renault Z.E.’yi test etmek için Denizli’ye düşürdük yolumuzu. Gitmişken hem aracın konforunu yakından gördük, hem güzel insanlar tanıdık hem de Denizli lezzetleriyle tanıştık...

İlk ve tek Denizli seyahatime, bundan yıllar önce Pamukkale Müzik Festivali’nde mihmandarlık yapmak üzere çıkmıştım. Aklımda kasabadan irice bir yer kalmış. Renault’nun elektrikli otomobili Fluence Z.E.’nin (Zero Emission/Sıfır karbon salımı) test sürüşüne gittiğimde devasa bir şehir buldum karşımda, değişim şaşırtıcı.

Sabahın köründe yollara düşüp vardığımız oteller bölgesi Karahayıt’tan başladık turumuza. İlk hedefimiz, Pamukkale ve Hierapolis Antik Kenti’ydi. 15 yıl önce bu kadar yakınına gelmeme rağmen ikisini de ziyaret edememiştim, büyük ayıp. Bu vesileyle hem travertenleri, hem suyun çıktığı ilk noktayı hem de antik kentin güzelliğini keşfettim. Pamukkale için “Sıcakken doktor, soğuyunca mimar” tanımlaması yapıyor yöre halkı. Suyu şifalı, pek çok hastalığa iyi geldiği söyleniyor. İçebilir ya da içinde antik kalıntıların olduğu havuzda (su sıcaklığı 30 derecenin üzerinde) yüzebilirsiniz. Ben içmekle yetindim... Pamukkale’nin mimarlığıysa tabii ki, soğuyup katılaşan kalsiyum biokarbonatlı yer altı sularının çökelmesi sonucu travertenleri oluşturmasından geliyor.

Çözümün bir parçası olmak
Doğa çok cömert davranmış Denizli’ye. Renault’nun burayı seçmesinin ana nedeni de çevreci yapıya vurgu yapmak.
Elektrikli araçlara ağırlık vermelerini “İnsanoğlu makineleşmeyle, petrol kullanımıyla doğaya zarar verdi, veriyor. En azından bundan sonra üzerimize düşeni yapalım” mantığıyla açıklıyorlar. Yani, çözümün bir parçası oluyorlar.
Fluence Z.E., bu yüzden çok önemli bir proje. Zira, makul fiyatlarla (Türkiye’nin ilk yüzde 100 elektrikli otomobilinin fiyatı, Fluence Privilege 1.5 dCi EDC 110 bg versiyonuyla aynı, 64 bin 900 TL’den başlıyor) çevreci bir otomobil üretmek, hâlâ kolay değil. İşte bunu başarmışlar.

Biraz daha zamana ihtiyaç var
Mayıs başından beri satışta olan otomobil, Türkiye’de üretiliyor. Araç, özellikle günlük şehir içi kullanım için ideal, zira bir kez şarj edilerek (Elektrik sayacı gibi duvara monte edilen bir kutu ‘Wallbox’la 6-8 saatte akü doluyor) 185 kilometre yol yapmanız mümkün. Ama işte zurnanın zırt dediği nokta da burası. Zira, teknoloji hâlâ çok yeni olduğu için altyapı henüz o kadar yaygın değil. Dolayısıyla şimdilik çok pratik görünmüyor, en azından benim aldığım izlenim bu. İstanbul’da dokuz şarj merkezi var, sayının yıl sonuna kadar 40’a çıkarılması öngörülüyor. Ayrıca 44 yetkili satıcıda şarj hizmet noktası bulunuyor.

Lüks donanımlı

Fluence Z.E., lityum iyon manganez bataryayla çalışıyor. Batarya hiçbir bakım gerektirmiyor. Kira bedeli, aylık 83 Euro.
Donanıma gelirsek, tek model olarak üretilen ‘Dynamique’te, zengin standart ekipman seviyesi bulunuyor. ABS, ESP, sürücü ve yolcu ön hava yastıkları, göğüs hava yastıkları, ön ve arka yan hava yastıkları, immobilizer, çift yönlü otomatik klima, radyo-CD MP3 çalar müzik sistemi, ısıtmalı yan aynalar, 16” jantlar, gövde rengi çıta, kapı kolları ve aynalar, Fluence Z.E.’de standart olarak sunuluyor.

Denizli lezzetleri

Bütün gün araba tepesinde değildik tabii. Öğle yemeğini Kebapçı Mustafa’da yedik. Meşhur Denizli kebabından tattık. Süt kuzu, fırında pişiriliyor. Nar gibi kızarmış etler, damakta lezzet patlamaları yaratıyor. Pideleri de çok lezzetli, insanın yedikçe yiyesi geliyor.

Denizli çarşısından ayrılmadan Hacı Şerif’e de uğradık. Dile kolay, 1938’den beri, yani 70 yılı aşkın süredir işlerini aşkla, sevgiyle ve muhabbetle yapıyorlar. Dondurmalı sıcak helvaları lezzetli (benim için bir parça fazla şekerliydi), badem ezmesiyse olağanüstü. Denizli’ye gidemem derseniz İstanbul Eminönü’nde de (Mısır Çarşısı civarı) bir şubeleri var. Şimdilerde, Dubai’ye açılmak üzereler...

Tabii işin bir de maliyet kısmı var. Şu kadarını söylememe izin verin: Bu otomobille Ankara’ya gidip gelmenin maliyeti 8-10 TL civarında, tabii şarjı yetirmek şartıyla!