Cadde Görmeden, yemeden, içmeden dönmeyin

Görmeden, yemeden, içmeden dönmeyin

01.08.2009 - 11:17 | Son Güncellenme:

.

Görmeden, yemeden, içmeden dönmeyin

Ege Bölgesi, tarihi zenginliği ve doğal güzellikleriyle, yerli ve yabancı turistlerin en çok ilgisini çeken bölgelerimizden.

İzmir’i görmek için birçok sebep var. Doğası, denizi ve güneşiyle turistlerin her zaman ilgi odağı olan, tarihi geçmişiyle birçok farklı kültüre ev sahipliği yapan İzmir, tarihi bölgelere yakın olmasının avantajıyla kültür turizmine ilgi duyanların da tercihleri arasında ilk sırada yer alıyor.

Çeşme, İzmir’in, deniz ürünlerinin mutlaka tadılması gereken ilçelerinden. Ayrıca ilçede sakızlı kahve ve dondurma gibi sakızdan yapılan birçok yiyecek ve içecek de farklı damaklara hitap ediyor.

Efes Antik Kenti, Meryem Ana Evi, Aziz John Kilisesi, Artemis Tapınağı, İsabey Cami, Selçuk Kalesi gibi önemli tarihi mekanlara sahip Selçuk’a bağlı Şirince köyü, gerek mimarisi, gerek üzüm bahçeleri, gerekse de şeftali bahçeleri için görülebilir.

Uşak’ın geçmişten günümüze gelen en önemli eserleri olan "Karun Hazineleri"nden parçaları Uşak Arkeoloji Müzesi’nde görmek mümkün.

İzmir’in yanı başında yer alan ve şifalı mesir macunu, çekirdeksiz Sultaniye üzümü, damaklarda unutulmaz tat bırakan kebabıyla tanınan Manisa, merkezinde ve ilçelerinde sayısız tarihi eser barındırıyor.

Sahip olduğu sıcak su kaynaklarıyla Anadolu’nun şifa merkezlerinden olan Kütahya’daki termal turizm alanları, Çavdarhisar ilçesindeki Aizanoi Antik Kenti, il merkezindeki Frig Vadisi ziyaretçileri bekliyor.

Çavdarhisar ilçesindeki Aizanoi Antik Kenti de Roma İmparatorluğunu günümüze taşıyan nadide eserleri görme imkanı sunuyor.

Düşmanlarını kazığa vurdurarak öldürdüğü için "Kazıklı Voyvoda" diye anılmasının yanı sıra "Vampirlerin atası Kont Drakula" olarak da bilinen 3. Vlad’ın, Emet ilçesine bağlı Eğrigöz beldesindeki kalede hapis yattığına inanılıyor. Meraklılar, bu mekanı ziyaret edebilir.

-KAHVALTILARIN BAŞ LEZZETİ BOYOZ- İzmir’deki farklı kültürlerin bir yansıması olarak dikkati çeken farklı tatlardan en belirgini boyoz, 15. yüzyılın sonlarında İspanya’dan Türkiye’ye göç eden Yahudilerin Türkiye’ye getirdiği bir yiyecek. İzmirlilerin sabah kahvaltısının vazgeçilmezleri arasında yer alan boyoz, üzerine tuz ve karabiber serpilmiş haşlanmış yumurta ve taze demli çay ile İzmir Körfezi manzaralı kahvaltıların baş lezzetlerinden.

Şekli dolayısıyla "kumru" olarak adlandırılan İzmir’in Çeşme ilçesine özgü ekmek ve aynı ismi taşıyan sandviç, İzmir dışından gelenlerin, "kumru hiç yenir mi" diye tepki göstermelerine rağmen, zamanla tüm Türkiye’de yaygınlaştı.

İçine peynir, domates ve yeşil biber konularak soğuk, ya da sucuk, salam, peynir ve domatesle sıcak olarak tüketilebilen kumru, İzmir kent merkezinde ve Çeşme’de sık tercih edilen yiyeceklerin başında geliyor.

İzmir’de ilk zamanlarda seyyar arabalarda satılan "söğüş", özellikle Tarihi Kemeraltı Çarşısı etrafındaki dükkanlarda müşteri buluyor. Haşlanmış kelleden yapılan ve dil, beyin, yanak gibi kelle kısımlarının, yeşillik, domates ve soğanla birlikte dürüm ekmeğine sarılarak sunulduğu söğüş, bir çok İzmirlinin yanı sıra dışarıdan gelen ziyaretçilerinde beğendiği bir lezzet.

-TATİL YAPMAK İÇİN BİRÇOK SEBEP VAR- Birçok tarihi yapının bulunduğu İzmir’in ilçelerini, ziyaret etmek ve burada tatil yapmak için birçok sebep var. Son zamanlarda ilçe olarak popülaritesi artmaya başlayan Çeşme, sahip olduğu güzelliklerle çok iyi bir alternatif. Deniz ürünlerinin mutlaka tadılması gereken ilçede, ayrıca sakızlı kahve ve dondurma gibi sakızdan yapılan birçok yiyecek ve içecek tadılabilir.

İlçeye bağlı Alaçatı beldesindeki taş evler ve mimari yapı dikkat çekiyor. Macerasever deniz tutkunları, beldenin dalgalı denizinde sörf yaparak yaşamlarına heyecan katabilir.

Sahip olduğu doğa güzellikleri ve tarihi kalıntılarıyla şirinliğini her zaman koruyan Foça, hem dinlenmek, hem de tatil yapmak isteyenler için ideal.

Çeşme’de olduğu gibi balık ürünlerinin tüketildiği Foça’da, yoğurtlu balık gibi değişik tatlarla tanışma fırsatı bulunuyor.

İzmir şehir merkeziyle Çeşme arasında kalan Urla’yı ziyaret edenler, katmer ve kabak çiçeği dolması tadabilir.

Canlı ve kalabalık Çeşme yerine daha sakin bir yerde zaman geçirmek isteyenler, Seferihisar ve Urla’yı tercih edebilir. Özellikle balıkçıların yerleştiği Sığacık, zıpkınla balık avlamak ve koyları yatlarla gezmek isteyenler için ideal.

Efes Antik Kenti, Meryem Ana Evi, Aziz John Kilisesi, Artemis Tapınağı, İsabey Cami, Selçuk Kalesi gibi önemli tarihi mekanlara sahip Selçuk’a bağlı Şirince köyü, gerek mimarisi, gerek üzüm bahçeleri, gerekse de şeftali bahçeleri için görülebilir.

Köyde yapılan gözlemeleri tatmadan ya da tercih edilmesi durumunda ev yapımı şaraplardan içmeden buradan ayrılmak pek mümkün değil.

-KARUN HAZİNELERİNİ MERAK EDENLER- İzmir-Ankara kara yolu üzerindeki Uşak’ın geçmişten günümüze gelen en önemli eserleri olan "Karun Hazineleri"nden parçaları Uşak Arkeoloji Müzesi’nde görmek mümkün. Müze, MÖ 7. yüzyıldan itibaren bölgede hakimiyet süren Lidya Krallığı’nın hükümdarı Kroisos’un (Karun) paha biçilemez hazinesine bugün bu müze ev sahipliği yapıyor.

Müzeyi ziyaret edenler, Türkiye’ye iade edilen 450 parçalık "Karun Hazineleri"nin en seçkin parçalarından 300’ünü görebilirler.

Kent merkezindeki Kurtuluş Savaşı’nın son dönemlerinde karargah olarak kullanılan ve günümüzde Atatürk ve Etnografya Müzesi olarak hizmet veren tarihi ev de tarihi değeri yüksek bir mekan. Yunan Orduları Başkomutanı General Trikopis’in 2 Eylül 1922’de Mustafa Kemal Atatürk’e teslim olduğu bu müze evde, halk kültürüne ilişkin birçok eser sergileniyor.

Uşak, ziyaretçilerine mutfak kültürüyle de zengin seçenekler sunuyor.

Kente gelenlerin Uşak’ın meşhur tarhana çorbasının yanı sıra yumurta sızdırması, ciğerli bulgur, döndürme, Arap aşı, keşkek, alacatene, köpük helva, demir tatlısı ve tahin helvasından mutlaka tatmalı.

Ulubey ilçesindeki ABD’deki "Büyük Kanyon"un ardından dünyanın en uzun ikinci kanyonu olan Ulubey Kanyonları"nın uzunluğu 73 kilometreyi buluyor.

Kanyonlar, doğa tutkunları için iyi bir alternatif.

-MANİSA’DA CİLVELİ KAHVE VE SULTAN ÇAYI- İzmir’in yanı başında yer alan ve şifalı mesir macunu, çekirdeksiz sultaniye üzümü, damaklarda unutulmaz tat bırakan kebabıyla tanınan Manisa, merkezinde ve ilçelerinde sayısız tarihi eser barındırıyor.

Kent merkezindeki Bereket Tanrıçası Kybele, Ağlayan Kaya (Niobe), Yeni Han, Rum Mehmet Paşa Bedesteni, Manisa Kalesi, şehirin geçmişine ışık tutuyor.

469 yıldır kesintisiz şekilde yapılan 41 çeşit baharatın karışımıyla hazırlanan mesirin halka dağıtımı için yapılan şenlikleriyle kent, her yıl renkli görüntülere sahip oluyor. Şenliklerle hem mesir macununun unutulmasının önüne geçiliyor, hem de "şehzadeler şehri" olarak anılan Manisa’da Osmanlı kültürü günümüze taşınıyor.

Manisa’daki Spil Dağı, kentteki karmaşadan uzaklaşmak ve doğayla baş başa kalmak için ideal yerlerden biri.

Kendine has bir tadı bulunan Manisa kebabı, kentin simge yiyeceklerinden biri olarak göze çarpıyor. Üzüm şırası eşliğinde yenebilecek Manisa kebabının ardından tarihi Yeni Han’a özgü "cilveli kahve", Ayn-ı Ali Türbesi bitişiğinde yer alan çay bahçesinde de "sultan çayı" içilebilir.

Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Sart beldesindeki Sardes Antik Kenti ve yöresi, tarihte çok önemli bir yere sahip. Tarihte devlet güvencesinde paranın basıldığı ilk yer olarak bilinen Lidya Devleti’nin başkenti Sardes, zengin bir kent olarak biliniyor.

Kula ilçesindeyse Kula evleri görülmeye değer eserler arasında.

Genellikle 18. ve 19. yüzyıl yapısı evleriyle ünlü olan Kula’da Osmanlı’nın özgün mimarisini görmek mümkün.

-FRİG VADİSİ DOĞA TUTKUNLARINI BEKLİYOR- Sahip olduğu sıcak su kaynaklarıyla Anadolu’nun şifa merkezlerinden olan Kütahya’daki termal turizm alanları, Çavdarhisar ilçesindeki Aizanoi Antik Kenti, il merkezinde yer alan Frig Vadisi ziyaretçilerini bekliyor.

Gediz ilçesinde iki, il merkezi, Tavşanlı, Simav, Emet, Hisarcık’ta birer olmak üzere toplam 7 termal turizm merkezi, şifa arayanların uğrak yeri. Hem tatilini Kütahya’da geçirmek hem de sağlık turizmi imkanlarından yararlanmak isteyenlerin en önemli alternatifi, Simav’daki Eynal Kaplıcaları.

İlçe merkezine 4 kilometre uzaklıktaki Eynal, ziyaretçilerine şifa ve bol oksijen vadediyor. Kalsiyum, sodyum bikarbonat ve sülfat içeren kaplıca suyunun, romatizma, nevralji, cilt ve deri hastalıkları, böbrek taşları, siyatik, kireçlenme ve sedef hastalıklarına iyi geldiğine inanılıyor.

Simav Belediyesince işletilen kaplıca alanında 850 yatak kapasiteli iki otel ve apart ünitelerden oluşan konaklama tesisleri yer alıyor. Odalarda termal banyo imkanından yararlanılabiliyor. Eynal Kaplıcalarında büyük ve küçük olmak üzere iki Türk hamamı, termal aqua park, restoran, toplantı salonu, piknik alanları, çay bahçeleri, spor alanları bulunuyor.

İl merkezine geldikten sonra kara yoluyla 115 kilometre katederek ulaşılan Gediz ilçesindeki Ilıca ve Murat Dağı Kaplıcaları, romatizmal hastalıklar, mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi, eklem ve kireçlenme rahatsızlıklarıyla metabolizma hastalıklarının tedavisine destek oluyor. Ilıca Kaplıcaları’nda 464 yatak kapasiteli apart ünitelerden oluşan konaklama tesisleri, termal havuz ve hamamlar, kür merkezi, şifa arayanlara hizmet veriyor.

Kütahya’ya 16 kilometre uzaklıktaki Ilıca, Tavşanlı’daki Göbel, Emet’te yer alan Yeşil ve Kaynarca, Hisarcık’ta bulunan Esire Kaplıcaları da bu ile geldikten sonra görmeden gidilmemesi gereken yerler arasında sayılabilir.

-AİZANOİ, FRİG VADİSİ VE 1000 YILLIK KESTANE AĞACI- İl merkezine geldikten sonra 57 kilometrelik kara yoluyla ulaşabileceğiniz Çavdarhisar ilçesindeki Aizanoi Antik Kenti de Roma İmparatorluğu’nu günümüze taşıyan nadide eserleri barındırıyor.

1970 yılından itibaren aralıksız sürdürülen kazılarda gün ışığına çıkarılan Zeus Tapınağı, agora, hamam, stadyum ve tiyatronun yanı sıra dünyanın ilk borsası, sütunlu cadde, nekropoller, Türkiye’de tarih turizmine ilgi duyanların görmesi gereken yerler arasında bulunuyor.

Kütahya-Eskişehir kara yolunun 26. kilometresi yakınında başlayıp Ovacık köyüne kadar ilin doğusu boyunca uzanan çamlar arasındaki kayalık alanda yer alan Frig Vadisi, Kapadokya yöresinin kopyası gibi.

Kente gelenler, Friglerin ana tanrıçası Kybele’ye adanmış açık hava tapınakları, savunma amaçlı yapılar, kayaların oyulmasıyla oluşturulan barınak, mezar odaları, ağıl, ahır, sarnıç, ambar, kilise ve şapelleri görmeden ayrılmamalı.

Türkiye’nin en yaşlı anıt kestane ağacı, ziyaretçilerinin görmesi gereken farklı bir alternatif. Merkeze bağlı Kumarı köyünde bulunan ve Bizans, Selçuklu, Germiyanoğulları, Osmanlı ile Cumhuriyet dönemlerine tanıklık eden, 1000 yıllık olduğu tahmin edilen ağaç, halen meyve veriyor.

-KONT DRAKULA’NIN AYAK İZLERİ- Düşmanlarını kazığa vurdurarak öldürdüğü için "Kazıklı Voyvoda" diye anılmasının yanı sıra "Vampirlerin atası Kont Drakula" olarak da bilinen 3.Vlad’ın, Emet ilçesine bağlı Eğrigöz beldesindeki kalede hapis yattığına inanılıyor.

3. Vlad’ın Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından esir edildikten sonra Eğrigöz Kalesi’nde hapsedildiğine dair bilgilerin bundan birkaç yıl önce internette yayılmasının ardından, Eğrigöz beldesi yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeye başladı.

Eğrigöz Kalesi’nden, "Drakula" namıyla efsaneleşen vampirin hapsedildiği yer olarak söz eden internet sitelerinde, sarp kayalıkların üzerinde kurulan, dört yanı uçurumlarla kaplı olduğundan kaçması imkansız olan bu kaleden sadece "Drakula"nın kaçtığının belirtilmesi, bu yapının da ilde görülmesi gereken yerler listesine katılmasına yeterli oluyor.

Bu arada, Kurtuluş Savaşı’nın kazanıldığı Başkomutan Meydan Muharebesi’ne tanıklık eden Dumlupınar ilçesi ile Altıntaş ilçesine bağlı Zafertepe Çalköy beldesindeki şehitlik ve anıtlar, Cumhuriyet tarihinin mutlaka görülmesi gereken önemli yerleri arasında bulunuyor.

-ZENGİN KÜTAHYA MUTFAĞI- Dünyaca ünlü Türk gezgin Evliya Çelebi’nin doğduğu kent Kütahya, İç Ege mutfağının özgün damak tatlarını ziyaretçilerine sunuyor.

Düğün yemeklerinin başta gelen çorbası yoğurtlu çevirme, Ramazan aylarının da sevilen yemeklerinden. Miyane, oğma aşı, bulgur, yoğurtlu bulgur, tavuk çorbası, çene çarpan ve karın çorbaları, bölgede yaşayanların vazgeçilmez damak tatları arasında.

Kütahya güveci de oldukça lezzetli bir yemek. Başka illerdekinin aksine eti bol olarak pişirilen güveç, özellikle Tavşanlı ilçesinde tüketiliyor.

Kuru köfte, yufka kırıntılarıyla hazırlanıyor. Köfte harcı, elle ovularak parçalanmış yufka, yumurta, rendelenmiş soğan, kırmızı toz biber, karabiber ve kıyılmış maydanozdan oluşuyor. Elips şeklinde hazırlanan köfteler unlanıp yağda kızartılıyor. Genellikle soğuk yeniyor.

Bunların yanı sıra tirit, sıkıcık, yufka böreği, şipit, gökçümen hamursuzu, dolamber böreği, bükme, haşhaşlı pide ve doldurma kabak, kaymaklı hamur, yufka, incir tatlıları, namaz lokması da ilin önemli damak tatlarından.

Kent merkezinde yöresel yemekler, Germiyan Sokağı’nda bulunan konaklarda sunuluyor.

Alışveriş yapmak ve hediye almak isteyenler, Kütahya’nın meşhur çini, seramik ve porselen ürünlerinden satın alabilir.

-BODRUMDA GÜN BATIMI BİR BAŞKA- Muğla’nın Marmaris ve Bodrum ilçelerini tatil için tercih edenler, eşsiz doğal güzellikleri eşliğinde güzel bir tatil yapmanın yanı sıra damak zevklerine hitap edecek yöresel yemekleri ve deniz mahsullerini tadabilir.

Gökova kavşağından Marmaris’e gitmek için yola çıkanlar, iki yanında dev okaliptüs ağaçlarının bulunduğu yoldan ilerleyerek Akçapınar köyünün girişinde kahvaltıda tost yiyerek, yayık ayranı içebilir.

Çam ve sığla ağaçlarıyla kaplı yolda yaklaşık 30 kilometre süren zevkli bir yolculuğun ardından Marmaris’e ulaşan ziyaretçiler, yat limanındaki onlarca restoranda, Ege’nin mavi sularından günün ilk ışıklarıyla birlikte balıkçıların ağlarına takılan deniz ürünlerinin tadına bakabilir.

Tarihi kale evlerinin arasındaki Nil Restoran’da yöreye özgü meze çeşitlerinin eşliğinde servis edilen lagos balığı beyaz et sevenlerin damağında unutulmaz bir tat bırakıyor.

Datça yönüne giderken, yeşil ile mavinin kucaklaştığı eşsiz güzelliklere sahip koylara köylere ulaşan tatilciler, yöresel tatların yanı sıra Hisarönü köyü kavşağında bulunan Mavi Pide’de kuşbaşılı, kıymalı, kaşarlı, yumurtalı ve patlıcanlı pide çeşitlerini yeme imkanına sahip.

Binlerce yıllık tarihi mirasa sahip Bodrum Yarımadası gezip görüleceği yerlerinin dışında turistlere lezzetli yiyeceklerde sunuyor. Bodrum’da Ege’nin kendine özgü lezzetlerini mutlaka tatmalısınız. Yoğurttan yapılan Köpoğlu mezesi, yöre zeytinyağıyla yapılan zeytinyağlılar, kabak çiçeği dolması, bergamot reçeli, turunç reçeli, çingene salatası, tahinli fasulye piyazı, çetimekli incir ve adaçayı yağı, yöreye özgü tatlardandır. Taze balık, kalamar, ahtapot ve karidesin yanında gün batımı bir başka oluyor Bodrum’da.

Özellikle Gümüşlük beldesine gidip de balık yemeden dönmemek gerek.

Bodrum’da balık Gümüşlük’te yenir. Buradaki restoranlarda karides, taze kalamar yanında deniz börülcesi ile güzel bir ziyafet çekilebilir.

Gümüşlük Yalısı’ndaki Akvaryum Balık Restoran yemekleri ve kaliteli servisiyle Bodrum’un gözde mekanlarından. Balık ve deniz ürünleri özenle pişirilir. Bir defa gelenin mutlaka bir daha geldiği restoran, yazarlar, devlet adamları, sanatçılar ve damak tadına düşkün olanların uğrak yeridir. Deniz ürünleri ve mezeler her zaman günlük hazırlanarak servise sunulur.

Bodrum’da en hoş balık keyfi birde Mazı’da yaşanır. Mazı’ya ulaşmak için önce Bodrum’dan Milas yoluna çıkmak, Mumcular’a gelince Mazı yönüne sapmak gerekir. Yol sizi önce Yukarımazı’ya, peşinden da Aşağımazı’ya götürecek. Burada sabah tutulup getirilen lagos, sinarit, kılıç balığı gibi deniz ürünlerinin tadına bakabilirsiniz.

-KAPLICALAR VE ANTİK KENTLER- Horozlarıyla ünlü Denizli, zengin bir tarih ve kültüre sahip. Hierapolis ve Laodikeia, Tripolis gibi antik kentleri, kaplıcaları ve dünyada eşi olmayan travertenlere sahip Pamukkale ile Denizli görülmesi gereken bir turizm merkezi.

Ankara, İzmir ve Antalya gibi şehirlerin kavşak noktası olan Denizli’de tatil yapmak isteyenler için farklı alternatifler bulunuyor. Hava ve kara yolu ile ulaşımın mümkün olduğu kent, daha girişten itibaren ziyaretçileri güzellikleriyle karşılıyor.

Kara yoluyla Afyonkarahisar yönünden giriş yaparken ya da hava yoluyla gelirken ziyaretçileri ilk olarak Çardak ilçesinde yer alan Selçuklu eseri Çardak Kervansarayı karşılıyor.

Doğal sit alanı olarak belirlenen Kaklık Mağarası, "Yeraltındaki Pamukkale" diye adlandırılıyor. Mağara, basamaklar halinde havuzları bulunan ve tavanın çökmesi sonucu meydana gelen bloklar üzerinde gelişen beyaz renkli travertenleri ile Pamukkale’nin küçük bir benzeri. Bol miktarda termal suyun bulunduğu mağaranın, berrak, renksiz ve kükürt kokulu suyunun bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği belirtiliyor.

Denizli şehir merkezine gelirken Denizli Afyon kara yolunun 7.kilometresinde bulunan han, aynı adı taşıyan köyün hemen girişinde yer alır.

Denizli’nin 6 kilometre kuzeyinde yer alan Antik Laodikeia Kenti de Pamukkale’ye giderken mutlaka gezilmesi gereken tarihi yerlerden.

Afyonkarahisar-Denizli kara yolundaki Pamukkale sapağına döndükten sonra 1 kilometre ileride bulunan Laodikya, Efes’ten sonra 2. büyük antik kent olma özelliği taşıyor.

Kazı çalışmaları devam eden antik kent, İncil’de bahsedilen 7 kiliseden birine ev sahipliği yapması dolayısıyla her sene birçok yabancı turisti ağırlıyor.

Denizli’de kedi börülcesi çorbası, mercimek çorbası, domates çorbası, kuru börülce çorbası, tarhana çorbası, ovmaç çorbası gibi yöreye özgü çorba türleri tadılabilir. Kentte et yemeği sevenlerin tercihi ise tas kapaması, kumbar dolması, sirkeli et, nohutlu et, tandır, kol dolması, ciğer sarma ve saçta işkembe.

Diyet yapanlar ve hafif bir şeyler yemek isteyenlere ise yöreye özgü taratorlu börülce, ebegümeci ve filiz salatası önerilebilir.

Denizli’yi ziyaret edenler, ünlü keşkek, aşure, patlıcan dolması, biber tatarı, tandır kebabı ve tahinli pideyi mutlaka tatmalı.

-PAMUKKALE- Denizli denince ilk akla gelen Pamukkale travertenleri. Tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü Denizli’nin en önemli turizm bölgesi olan Pamukkale, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan travertenlerden oluşuyor.

Hierapolis Arkeoloji Müzesi’ne de ev sahipliği yapan Pamukkale ören yerini, tüm güzellikleriyle keşfedebilmek için ziyaretçilerin en az yarım günlerini ayırması gerekiyor. Geniş bir alana yayılan ören yerinde ulaşım zaman zaman nostaljik motorlu araçlarla sağlansa da müze, antik tiyatro ve tarihi yapılarının hepsini görmek için bol zaman gerekiyor. İnsanları güzelleştirdiğine inanılan antik havuzdan hakkıyla yararlanmak için ise 10 günlük bir küre ihtiyaç var.

Ünlü Karahayıt Kaplıcaları da Pamukkale travertenlerinden 5 kilometre ileride bulunan aynı isimli beldede yer alıyor. Karahayıt’taki termal su kaynağı, Pamukkale’deki su kaynağına benzer bir yapıya sahip olmasına rağmen, burada beyaz travertenler oluşturmak yerine aktığı yeri kırmızımsı bir renge bürüyerek süslemiş.

Karahayıt’ta dinlendikten sonra Denizli’nin batısından geziye devam etmek isteyenler İzmir yolundaki Sarayköy ilçesindeki termal merkezleri ziyaret edebilir.

Sarayköy’deki kaplıcalar da hem tatil yapıp hem de şifa bulmak isteyenlerin tercih edeceği yerlerden.

Tripolis Antik Kenti ise Denizli merkezine 40 kilometre uzaklıktaki Buldan ilçesi, Yenicekent beldesi ile Menderes Nehri arasındaki yamaç üzerinde kurulu.

Honaz Dağı, Denizli’nin Honaz ilçesi sınırları içinde yer alıyor ve Ege Bölgesi’nin en yüksek dağı olarak kabul ediliyor. Milli parkın ana özelliğini, Ege Bölgesi’nin en yüksek dağı olan ve 2528 metre yüksekliğe sahip Honaz Dağı ve bünyesindeki kaynaklar oluşturur.

Denizli’ye 70 kilometre, Güney ilçesine ise 20 kilometre uzaklıktaki Güney Şelalesi, birinci derecede sit alanı ve genel sıralamada Türkiye’nin 23’üncü doğa harikası. Büyük Menderes’e yaklaşık 20 metre yüksekten dökülen şelalenin kireçli suyu sayesinde şelale yatağında kalker basamaklar oluşmuş.

Binlerce yıllık dokuma kültürüyle ünlü Buldan’daki 18. ve 19. yüzyıl Osmanlı şehir dokusunu günümüze yansıtan 150’ye yakın ev de restore edilerek turizme kazandırılıyor.

-AYDIN- Tarih sayfalarına "Dağlarından yağ, ovalarından bal akar" sözüyle geçen Aydın, verimli topraklarının yanı sıra turistik açıdan da önemli bir yer.

Antik dönemin birçok bilgin, mimar, heykeltıraşının yetiştiği Aydın’a gelenler, kentteki turlarına tarihi Tralleis Antik Kenti’ni gezerek başlayabilir.

Aydın’dan yola çıkıp deniz keyfini yaşamak isteyenler, meşhur çöp şiş tesislerine gidebilmek için otobanın dışına çıkarak 30 kilometre ilerideki Ortaklar beldesinde kısa bir mola vermeli.

Aydın’dan yola çıkarak Kuşadası’nı gezmek isteyenlere Çamlık mevkindeki Türkiye’nin tek "Buharlı Lokomotif Müzesi"ni görmeleri önerilir. Müzenin ardından Kuşadası’na Atatürk Yolu’ndan gidecek tatilciler, 20 kilometre sonra Türkiye’de turizmin başladığı Kuşadası’na ulaşabilir.

Mavi Bayraklı Pigale, Kadınlar Denizi, Güvercinada, Yavansu ve Aslanburnu plajlarında deniz keyfi yapacak tatilciler, Avrupa’nın en büyük su parkında rafting yapabilir, deniz canlılarıyla yüzebilir, yapay nehirde timsahları izleyebilir.

Kuşadası denizi ve güneşi, çarşısı, kalesi, diskoları, otelleri, su parklarıyla her kesime hitap edebilen tatil yörelerinden. Kuşadası’nın gezilmesi gereken bir yeri de Güzelçamlı Milli Parkı.

Milli Park çıkışındaki Zeus Mağarası’nda da sıcak yaz günlerinin en serin dakikaları yaşanabilir.

Gün batımının en canlı görülebildiği Altınkum Plajı’ndan başlayarak 53 kilometrelik sahil şeridinde hemen hepsi kumsal olan çok sayıda koyu görebilecek ziyaretçiler, günün yorgunluğunu Apollon Tapınağı’nda atabilir.

Apollon, antik dünyanın en büyük üçüncü tapınağı olmasının yanında, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nın mimari ikizi olmasıyla da dikkati çekiyor.

Didim’e 30 kilometre uzaklıktaki Bafa Gölü’ndeki balığın tadına mutlaka bakılmalı.