Cadde “HAYATIMIN ROLÜNÜ OYNAMADAN GiDECEĞiM”

“HAYATIMIN ROLÜNÜ OYNAMADAN GiDECEĞiM”

04.08.2012 - 19:50 | Son Güncellenme:

‘Hayatımın Rolü’ dizisinde çocuklarını görebilmek için kadın kılığına giren bir karakteri canlandıran Haluk Bilginer, ortaya çıkan sonuçtan memnun.

“HAYATIMIN ROLÜNÜ OYNAMADAN GiDECEĞiM”

Eşi Aşkın Nur Yengi’yle evlerini ayıran usta oyuncu, bu konuda doğrudan konuşmasa da “Eski eşlerin dost kalabileceğine inanıyor musunuz?” sorusuna dizideki hikayeden yola çıkarak, “Çocuk olunca mecburen dost
kalınıyor” diyor.

Haberin Devamı

Yedinci bölümü çekiyorsunuz, nasıl gidiyor çekimler? Dizinin gidişatından memnun musunuz?
Gayet güzel. Seyirci de memnun galiba. Eğlenceli bir iş hakikaten. Özellikle Müşfik’in kadın sahneleri, bana verdiği fiziksel sıkıntı hariç çok eğlenceli oluyor. Bu durum kışın biraz daha tahammül edilebilir olacak ama bu sıcaklarda ruh bedeni terk ediyor, başka bir yere gidiyor, istiyorum 15 saat orada dursun. Suratınıza yapışmış iki deniz anası düşünün.


Kadın kılığına girmeniz ne kadar zaman alıyor?
2 saat sürüyor. Bir de ayrıca korse giyiyorum, sırf makyajla da bitmiyor.


Dizide “Kadın gibi davranmak ne zormuş” dediniz...
Zor tabii... Hem kadın gibi davranmaya çalışıyorsunuz hem de o fiziksel engelle boğuşuyorsunuz. Ama değiyor, eğleniyoruz, seyirci de bizim kadar eğleniyorsa ne mutlu.

Haberin Devamı

“Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı”
‘Hayatımın Rolü’, seyircinin aşina olduğu bir hikayeyi anlatıyor. Bu projeyi sizin için cazip kılan neydi?

Ben gelen her işe beni heyecanlandırıyor mu, oynamak isteği uyandırıyor mu diye bakarım. Bu işte de kadın kılığına girecek olmak beni çok heyecanlandırdı. Ağzım sulandı role.


Karaktere yeni bir yorum katmışsınız...
Eee, tabii her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Yarın, öbür gün başkası oynarsa, o da daha farklı yorumlayacaktır. Oyunculuğun keyifli tarafı da bu.
10 Hamlet izlersiniz, belki hepsini beğenirsiniz ama aslında hiçbiri aynı değildir. Çünkü oynayan insanlar farklıdır, kendinden kattığı şeyler farklıdır ve o da oyunculuğu ve ‘oyunu’ çok zevkli kılan bir şeydir. İzleyen açısından da öyle. Biz mesela niye seyrederiz ki tekrar tekrar Hamlet’i? ‘Bakalım o nasıl oynayacak?’ diye. Bu da biraz öyle galiba.

Canlandırdığınız Yaşar sizin hayatınızın rolü mü?
Ben hayatımın rolünü oynayamadan ölüp gideceğim. En iyisini hiçbir zaman oynayamayacağım. Ama hep oynamaya çalışacağım. Hep daha iyisi... “İşte bu” diyeceğim hep başka bir şey gelecek.

Özellikle oynamak istediğiniz bir rol yok mu?
Beni heyecanlandıracak her rol... Oynayacağım Shakespeare’ler var, ‘Kral Lear’ı oynayacağım inşallah...

Bir programda ‘Kral Lear’ oyununu kızınızla birlikte oynamak istediğinizi söylemiştiniz.
İnşallah. Bundan 13-15 yıl sonra Nazlı Cordelia’yı, ben Kral Lear’ı oynarsam muhteşem bir şey olur.

Oyunculuğa merakı var mı?
Çok var. İnşallah olur. Yeteneği ve arzusu varsa, ben olmasını çok isterim. Ama yeteneği yoksa, oyunculuk dışında herhangi bir şey yaparak eşit derecede mutlu olacaksa, ben diğer işi yapmasını tercih ederim.

Neden?
Çünkü hakikaten kendinizi vermiyorsanız, sizin için olmazsa olmaz bir şey değilse çok yıpratıcı olabilir. Çok can sıkıcı bir hayat olabilir. Başka hiçbir şey yaparak mutlu olamayacağınıza karar verdiğiniz anda oyuncu olmanız lazım. Ben 16 yaşında başka herhangi bir şeyin beni oyunculuk kadar mutlu edemeyeceğini biliyordum. O yüzden oyuncu oldum zaten.

Haberin Devamı

“HAYATIMIN ROLÜNÜ OYNAMADAN GiDECEĞiM”

“Nazlı beni babaannesine benzetti”
Baba olmak hayatınızı nasıl değiştirdi?Büyüklerimizin dediği gibi, sahip olmadan anlaşılacak bir şey değil. Uğruna ölüp, öldürebileceğiniz tek yaratık. Uğruna cinayet de işlersiniz, canınızı da verirsiniz. Sizden daha değerli bir şey geliyor dünyaya, öyle düşünün.

Nazlı, sizi kadın kılığında görünce ne tepki verdi?
Sette geldiğinde beni gördü. Hayretler içinde baktı gülümseyerek. “Kime benzemişim?” dedim, “Babaanneye” dedi. Eee, tabii anama benzeyeceğim, kime benzeyeceğim başka? Kız halim anama, erkek halim babama benziyor (Gülüyor).

Haberin Devamı

“‘Bile Bile’nin çalınacağını 5 ay önceden biliyordum”
Dizideki hikayeye kendi pencerenizden baktığınızda ne görüyorsunuz?
Ela, Müşfik’le aynı yöne bakmadıklarını düşünüyor. Bu yolda birlikte yürüyemeyeceklerini söylüyor ve ayrılıyorlar. Aralarında sevgi eksikliği yok. Görüyoruz hâlâ kocasını sevdiğini. Üç çocukları var. Mutlu aile tablosu, babanın evden ayrılmasıyla biraz bozulmuş ama dadı
Yaşar olarak eve geri döndükten sonra, kimse bilmeden o tablo devam ediyor aslında.

Ela ile Müşfik ayrılsalar da dost kalmayı başarabilmişler. Siz eski eşlerin dost kalabileceğine inanıyor musunuz?Üç çocuk var ortada, sıkıysa dost olmasınlar... Düğünler, çocukların okuluydu, mezuniyetiydi ister istemez bir araya geliyorlar. Çocuk olunca mecburen dost kalınıyor.

Dizide Aşkın Nur Yengi’nin ‘Bile Bile’ isimli şarkısının çalınması tesadüf müydü?
5 ay önceden belliydi. Yazar ısrarla “Ben bu şarkıyı çok severim, dizide kullanacağız” demişti bana aylar önce. Yoksa bilmeden böyle bir tuhaflık yapacak bir ekip değil.

Haberin Devamı

“Daha özgür bir nesil için tiyatro alışkanlığı artmalı”

Londra’daki Shakespeare’s Globe’da sahneye çıkmak nasıl hissettirdi? Rüya gibiydi. Çok güzeldi. Hakikaten çok güzel bir deneyimdi bizim için. Seyirci de çok mutluydu. Üç oyun oynadık, bin 800 kişilik salon tıklım tıklım doldu.

Oyun Atölyesi yeni sezona nasıl hazırlanıyor?
Yeni bir oyunumuz var. İki kişilik, çok enteresan bir oyun. Ebru Özkan oyuncularından biri. ‘Antonius ile Kleopatra’ devam edecek. Bir de beşinci yılına giren ‘Testosteron’ var.

Rol aldığınız dizi de çocuklara tiyatroyu sevdiriyor...
Evet. Tiyatro alışkanlığı ülkemizde biraz daha artarsa çok daha mutlu, daha özgür, kendine güvenen bir nesil yetişeceğini düşünüyorum. Tiyatronun eğitimde kullanılması Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli bir eşik olur.

“HAYATIMIN ROLÜNÜ OYNAMADAN GiDECEĞiM”

“Filmi merakla bekliyorum”

‘Çanakkale Çocukları’, 28 Eylül’de vizyona girecek. Sinema yönetmenin sanatı olduğu için, hikayenin nasıl anlatıldığını ben de vizyona çıktığında göreceğim. Merakla bekliyorum. İki çocuğunu savaştan kurtarmaya çalışan bir babayı oynuyorum. “Çocuklar ölmesin, çocuklar da sağolsun” diyerek özetlenecek bir film.