Cadde ‘İstanbulluluk’ yaşam biçimidir

‘İstanbulluluk’ yaşam biçimidir

17.09.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Anne ve babasının Kurtuluş Savaşı için İstanbul’u terk ederek Ankara’ya yerleştiğini anlatan gazeteci-yazar Güngör Uras, “İstanbulluluk efendiliktir, giyim kuşamda farklılıktır. Aydınlık insandır İstanbullu” diyor

‘İstanbulluluk’  yaşam biçimidir

Aklınızdaki ‘İstanbullu’ imajı nasıl?
‘İstanbulluluk’ bir yaşam biçimidir. Efendiliktir, giyim kuşamda farklılıktır. İnsan ilişkilerinde dürüstlüktür. Aydınlık insandır İstanbullu. Almanca bilir. Fransızca bilir. Fransız kitaplarını okur. Batı müziği dinler. Enternasyonal tiyatrolar, jonglörler izlenir. Çünkü İstanbul’un her şeyi rafinedir. Lahmacun ve kebap 70’lerde geldi buraya. İşkembeci yoktu, kelle satılmazdı. İstanbullu lahmacun nedir bilmezdi. Eski resimlere bak, ‘İstanbul kadını’ giyimiyle, şapkasıyla başkadır.

İstanbul’u en iyi anlatan isimler kimler sizce?
Yahya Kemal kadar güzel anlatanı yoktur. Ama Yakup Kadri’nin işgal yıllarının İstanbul’unu konu alan ‘Sodom ve Gomore’ isimli kitabını da okumak lazım.

Yabancılar nasıl görüyor İstanbul’u?
Markalaşmış bir şehir burası. “Doğu” dediğin zaman herkesin aklına İstanbul geliyor. Herkes İstanbul’u görmek istiyor. Batı’da kimse sorsan “İstanbul’a gittim” diyor. Türkiye’deki ikinci marka ise Bodrum’dur. Batı’daki gençler İstanbul ve Bodrum meraklısı.

Sizin en sevdiğiniz yer neresi?
Ben her yerini seviyorum. Ama Boğaziçi, en güzel yeri. Adalar’ı bu kadar kirletmeseler çok güzeldi. İstanbul’u rezil ediyoruz. Beton kirliliği var.

Öyle ama ev fiyatlarının artmaya devam edeceği iddia ediliyor.
Kira başka, ev fiyatları başka. Ev fiyatları, arsa fiyatlarındaki artışla yükseliyor. Kiralarda herhalde fazla artış olmayacak. Ama şehir merkezindeki kiralar artacak. Nişantaşı, Maçka, Beşiktaş, Ortaköy, Bebek, Yeniköy... Sahilde artacak. Ama uzaklarda alınan evlerin kira fiyatları düşecek. Oralara ulaşım masraflı. İstanbul’da gayrimenkul fiyatları merkezde ve Bağdat Caddesi’nde artar. Oranın da meraklısı var.

İstanbul’da ekonomik yaşamak için tüyolarınız var mı?
Ya pazara gideceksin ya Mısır Çarşı’na. Ama orada da kalite konusunda belirsizlik var. Biz karı koca planlamada çalışıyorduk, 74 senesinde İstanbul’a geldik. Bebek’te ev tuttuğumuz zaman bize İstanbul Sanayi Odası Genel Sekreteri Ertuğrul Soysal, “Siz enayi misiniz? Bebek’e gittiniz. Bebek’te sizi beş kişi soyacak” dedi. Kim bunlar? Arap Manav, Şarküteri Haldun, Balıkçı Nevzat, Kasap Sedat... “Hapı yuttunuz” dedi. 74’ten 80’e kadar kirada oturduk. Bu esnaflardan alışveriş yaptık. Ama tek bir gün Kasap Sedat’ın etinden kıkırdak çıkmadı. Pirzola son parçasına kadar yendi. Arap Manav’dan alınan kirazın altından döküntü kiraz çıkmadı. Haldun en iyi beyaz peyniri verdi. Öyle peyniri yiyemez olduk.

Kaliteye dikkat etmeli diyorsunuz...
Kirazı ucuza alıp, yarısını attınızsa, ucuz değildir. İstanbul’da maalesef pazarda ve Mısır Çarşısı’nda bu tehlike var. İkinci, üçüncü, dördüncü kalite mal satılıyor. Neyi aldığınızı bilmiyorsunuz. İstanbul’da akıllı ve bilinçli tüketici olmak için aldığınız malın ne olduğuna bakacaksınız. İyi bir şarküteride beyaz peynir 28-30 lira. Mısır Çarşısı’nda 11 lira. O başka o başka. Dikkate almak lazım.



“KÖPRÜYE iZiN VERMEYELiM” DEDiK...
İstanbul’da ekonomik yaşam konusu açılınca trafik akla geliyor. Birçok iyi yetişmiş beyaz yakalı insan, her gün iki yaka arasında gidip geliyor...
Biz planlamadayken köprüye ve televizyona karşıydık. Niye? İstanbul’a köprü yapmadan önce nazım planını yapacaksınız. Nazım planı şu: İnsanlar nerede iş yerleri varsa orada oturacaklar. Nerede oturuyorsa, orada iş yeri olacak. Eğer İstanbul’da iş yerlerini Anadolu Yakası’nda açarsanız, yaşamı da Kadıköy’de kurarsanız oraya yerleşir, kemikleşir. İnsanlar her sabah uyanır, arabalarına biner. Çalışmak üzere köprüyü geçer. Akşam olunca evlerine gider. Bir taraf iş yeri olur, bir taraf yatakhane. Avrupalı uzmanlar gelirdi o zaman, Amerikalı modası çıkmamıştı daha. “Bunu önleyemezseniz eğer, bir köprü değil, beş köprü yapsanız insanlar diğer tarafa geçerken helak olur” dediler. Köprü daha yapılmamıştı. Sadece projesi vardı. “Yerleşim planını yaptırın, ona göre disiplini kurun. Ondan sonra köprüye izin verin. Başka ülkelerde böyle oluyor” dediler. Biz de dedik ki, “Köprüye izin vermeyelim. Yerleşim planı oluşsun.” Hâlâ “Plancılar, köprüye karşıydı, biz neler yaptık” diyorlar. Böyle rezil oldu İstanbul.