2009’un salgını: İşsizlik

Bir önceki krizde ben üniversiteden yeni mezun olmuş iş arıyordum. Bir arkadaş vasıtasıyla Vizyon dergisinde iş bulmuş, bir de girer girmez kadrolu olmuştum. Neredeyse orada çalıştığım süre boyunca para alamamıştım. Çünkü krizin yanı sıra o dönem bir de çalıştığım kurumun krizi yaşanıyordu.
Ama umurumda değildi, henüz para kazanmasam da olurdu; kadrolu yapmışlardı, yeterdi. Rüya ortamımı bulmuştum ya, önemli olan oydu. Çok eğleniyor, en kafa dengi insanlarla çalışıyordum. Para hep ikinci, üçüncü sıradaydı.
Baktım... Ortam güzel, muhabbet güzel, çalışmaktan kasıt yazı yazmak... “Daha ne?” dedim ve krize rağmen iş sahibi oldum.
O günden bugüne çok yer değiştirdim ama öyle işten çıkarmaların olduğu bir ortamda bulunmadım. Sanırım o yüzden şu ara aptala dönmüş vaziyetteyim.
Biraz yastayım aslında.
Her geçen gün içim biraz daha fazla acıyor.
Tuhaf bir acı hissi.
Her gün bir-iki dostumun işten atılma haberini alıyor, aceleyle toparlanıp taziye ziyareti gibi “geçmiş olsun”a gidiyorum.
Önce hiçbir şey değişmedi gibi geliyor; aynı şeylere gülüyor; unutup ertesi gün iş çıkışı bilmem nereye gitme planları yapıyoruz. Sonra birden hatırlıyor, sus pus oluyoruz.
Bir arkadaşım mesela, “Acaba arada artık işsiz olduğumu unutup kendimi ‘Haftaya ne yazacağım?’ derken bulacak mıyım?” diyor. Beyinde bitirmek kolay değil ne de olsa...
Bir diğeri geçen ay işsiz kalan sevgilisiyle en sonunda biraz vakit geçirebileceği için seviniyor gibi. Ama birbirleriyle hasret giderdikten sonra ne olacak? Ufukta yeni bir iş var mı? Tünelin ucunda ışık falan görünmüyor henüz.
Herkes keyifsiz, her yer gri...
Ve böyle yavaş yavaş, ağır bir işkence hissiyle kriz geliyor.
“Daha durun. Esas krizi martta hissedeceğiz” diyorlar.
Mart olur size Haziran, Haziran olur Eylül...
Bu ne kadar böyle gider?
Sahi kriz gelmedi mi hâlâ?

Haberin Devamı

Bankada sıra eziyetine çözüm
Yılda bir, en fazla iki kere bir banka şubesine yolum düşüyor. Çoğumuz gibi paraya dair her türlü işimi internetten hallediyorum.
Fakat geçenlerde internetten çözemediğim bir durum oldu; tesadüfen Nişantaşı’nda Garanti Bankası‘nın önünden geçiyorum, “Girip halledeyim” dedim.
İçerisi feci kalabalık. Yine de azmettim, gidip sıra fişi aldım. Numaram “908”. Yani benden önce birkaç yüz kişi var.
O kadar insanın oturacağı yer de yok... Bir buçuk saat ayakta bekledim; en sonunda dayanamayıp çıktım. Garanti, yılbaşı öncesi üç gün boyunca Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’ne Mobil Şube kurmuş. Otobüs içine konuçlanmış bu şube yıl boyunca farklı semtlerde hizmet verecekmiş. Seyyar şubede bir gişe elemanı, bir satış temsilcisi, bir güvenlik görevlisi, şoför ve ATM bulunuyor.
Bence bankalar iyi bir fikir olan bu mobil şubelerin sayısını artırsınlar. Ve bizi de saatlerce bekleme eziyetinden kurtarsınlar.

Haberin Devamı

Köpeklere huzur evi
İlk kez duyuyorum; Wof Wof adlı bir köpek huzur evi açılmış. Yaşlılık belirtileri gösteren, yemesi zorlaşmış, kulaklarında ve gözlerinde işlev bozuklukları başlamış ve evin içinde tuvalet zorluğu yaşayan köpeklere ev sahipliği yapıyor burası. Böyle bir hayvanın sahibine ne kadar üzüntü verdiğini yaşadıysanız bilirsiniz.
Bu huzur evinde köpeğinizin yemek düzenleri sizin isteğinize göre ayarlanıyor, özel bakımları ihmal edilmiyor, tedavileri yapılıyormuş. Yürüme ve koşma egzersizlerini diledikleri gibi özgürce yapabiliyorlarmış.
Merak edenler Şile’deki köpek huzur evinin internet sitesini () ziyaret edebilir.
Bir yandan da insanın köpeğini ne kadar hasta olursa olsun huzur evine kaldırma düşüncesi doğru gelmiyor ama...

Haberin Devamı