Bence çarkın dönmesi için zenginler iki kat tüketsin

Haberin Devamı

O kadar sinirleniyorum ki! Hali vakti yerinde, tuzu kuru tanıdıklarım “Zengin olmayan adam bu dönemde para harcamak zorunda değil. Dünyayı krize o sürüklemedi. Krizden çıkarmak da ona düşmüyor” diye konuştuğum için beni komünist, faşist (ne alakaysa) olmakla suçluyor. “Sendikasyon kredisi ne biliyor musun?” gibi ekonomik terimlerle beni alt etmeye çalışıyorlar.
Ben diyorum ki, elalem fiyatları yıllarca şişirsin, 1 değerindeki şeyi millete 10’a, hatta kimi zaman 100’e satsın; şimdi de karşısına geçip “Bak tüket, yoksa çark dönmez” diye ağlasın. Dönmesin kardeşim, dönmesin.
Sanki bugüne kadar sorunsuz dönüyordu da çark?
Sağlık hizmetini paralı yapmışsın, eğitimi paralı yapmışsın; adam çocuğunu okula göndermek veya ameliyat olmak için kazandığı üç kuruşu kenara koymuş. Neymiş; şimdi o parayı üç-beş giysiye, yeni televizyona, beyaz eşyaya mı harcasın? Zaten geliriyle gideri örtüşmezken ekonomi düzelsin diye borca mı girsin, kendi ekonomisi mi tepetakla gitsin?
Yok ya? Yemezler kardeşim, bir çöp almak zorunda değil bu adam.
Benim bir fikrim var. Bence bu dönemde zenginler eskisinin iki katı tüketsin! Artık yoksulda ve orta sınıfta çarkı döndürecek kuvvet kalmadı çünkü.


Alman Hastanesi’ne yeni kafe
Sıraselviler’deki Alman Hastanesi’nin önceden depo olarak kullanılan ana girişinin yanı kafe olmuş. “Boş duracağına bir işe yarasın, hem hastaneye hem de dışarıya hizmet versin” demişler.
Dekorasyon, hastanenin sahibi Azmi Ofluoğlu’nun 19 yaşındaki iç mimari okuyan kızı Aslı‘ya ait. Aslı Ofluoğlu kafenin duvarlarına astığı posterleri, hologramları ve masaların üzerindeki eski plakları evden getirmiş. Biraz genç kız odasını andırıyor.
Tiryaki hasta yakınları ve doktorlar halinden memnun çünkü içeride sigara içilebiliyor. Önceleri herkes hastane avlusunda sigara içtiği için başıbozuk bir görüntü varken şimdi bu sorundan kurtulmuşlar.
Sabahları burada doktorlar gazetelerini okuyor, birbirlerine bir gece önceki eğlencelerini anlatıyor, hastalarla ilgili fikir alışverişinde bulunuyorlar. Doktorunuzu bulamıyorsanız ihtimal ki buradadır.


Balıkçı teknelerine yat muamelesi
Geçen hafta bir çekim için Rumelikavağı’ndaydım. Cemal Terzioğlu adlı balıkçı bizi böyle kameralı falan görünce yanaştı ve “Biz burada Siyaset Meydanı’nı yapmak istiyoruz. Büyük salonumuz da var. Nasıl iletişim kurarız onlarla?” diye sordu. “Hayrola?” dedim.
Devlet balıkçılardan Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) istiyormuş. Hem de geriye dönük. 2001 yılına dair falan... Oysa normalde D plakalı balıkçı tekneleri ÖTV’siz mazot alıyor ama vergi vermeleri isteniyor. Bu ne perhiz ne lahana turşusu? Balıkçı teknelerine yat muamelesi yapıyorlar anlayacağınız.
Balıkçılar protesto ediyormuş, o gün denize çıkmamışlar.
İşin komik yanı yatlarımızın çoğu Amerikan bandralı olduğu için vergi vermiyor.
Şu an TBMM’de bu verginin kalkması için bir yasa teklifi var. Bakalım...
Yine, yeni ve yeniden yalnız ve güzel ülkemizde bu konuda da zengine bir şey olmuyor ama garibanı vuruyor.



Mutlu ilişkinin yolu kulaklıktan geçebiliyor
Bir arkadaşın kıskanç bir karısı var. Saat başı arayıp “Nerdesin? Kimlerlesin?” sorularıyla bünyeyi kemiren cinsten.
Geçenlerde yine arıyor. Arkadaş yolda yürüyor, o sırada yanından kikirdeyen iki kız geçiyor. Karısı hattın öbür ucunda ihtimal o ki tırnaklarını çıkararak “Gülenler kim? Yanında kadın mı var?” sorularını kalaşnikof kurşunları gibi art arda sıralıyor.
İmdadına yetişiyorum ve teknolojikolik bir-iki arkadaşıma danışıyorum. Dış sesi almayarak bu tür tatsız durumları engelleyen bir kulaklık varmış. Benzer sıkıntıdan mustaripseniz size de bir faydam olsun.
Motorola markalı Motopure H15 ve Motorola H780 işinizi görür.
Artık kaliteli konuşma yapmak için mi kullanırsınız, yoksa aile huzurunu korumak için mi bilemem.