Fashionable İstanbul’dan notlar ve tavsiyeler

Fashionable İstanbul’u izlemeye giden kimi moda gönüllüsü kadınlarımız kendilerini kandırılmış hissettiklerini söylediler. Markaların eski veya şu anda mağazalarda olan ya da bir süre önce moda haftalarında gösterdikleri kıyafetleri podyuma çıkarması asaplarını bozmuş. “Modada bizim geri olduğumuzu düşünüyorlar” tarzında sözler etmişler.
Haklılar.
Yaklaşık bir ay önce bu etkinliğin basın toplantısı yapıldığında organizatörlere “Markalar İstanbul’da ne gösterecekler?” diye sormuştum. Onlar da “Ne isterlerse onu” demiş ve asla burada yeni bir şey göstereceklerini garanti etmemişlerdi. Yani şu durumda kimseyi kandırma gibi bir şey söz konusu değil. Fakat şimdi hep birlikte gördük ki Türk moda çevreleri bununla tatmin olmadı, daha iyisini istiyor, hak ediyor da. Dolayısıyla önümüzdeki yıl aynı hata tekrarlanmamalı, mutlaka başka bir formül bulunmalı.

SEKTÖRE DEĞİL, SOSYETEYE HİZMET
Bana etkinlik Türk moda sektöründen ziyade fazlasıyla sosyeteyi hedefliyor gibi geldi. Çok ama çok yanlış bir strateji. Moda haftalarında da defilelerde ünlüler olur, ama ilk sırada taş çatlasa 8-10 ünlü... Burada ise bütün koltukları ünlüler doldurdu. Kimi moda basını mensuplarının defileleri ayakta izlemesi karşısında ağzım açık kaldı. Organizasyon sahipleriyle etkinlik öncesi görüşmelerimizde hiç böyle bir öngörüm olmamıştı halbuki. Belli ki zincirin halkalarından biri kırık. Bence bir an önce o halkayı tespit edip onarmalılar. Yoksa bu etkinlik asla moda anlamında ciddiye alınmaz, bir “Alem partisi” tadında kalır.
DEFİLE BİTMEDEN SALONDAN ÇIKILMAZ
Bilmeyenler için söyleyelim; tasarımcı podyuma çıkıp selamını vermeden bir defileden çıkılmaz. Bu saygısızlıktır. Bizim bir takım insanlarımız koştur koştur defileye geldiler; sonra “kalabalığa kalmayalım” diyerek defile bitmeden çadırdan sıvışmaya çalıştılar. Söylemeye gerek var mı? Tribünde değil, defiledesiniz.

Fashionable İstanbul’dan notlar ve tavsiyelerNAZAR BONCUĞUNUZU TAKIP GİDİN SENEYE
Uzun zamandır birbirini bu şiddette süzen bir kalabalığa düşmemiştim. Bu deneyimden sonra davetlere katılmamakla ne kadar iyi ettiğimi bir kez daha anlamış oldum.

MAYODAN TAKIMA YATAY GEÇİŞ
Liseden sınıf arkadaşım Bora Kozanoğlu’nu ikoncan sevgilisinin gece boyunca elinden tutup bir yerden bir yere çekiştirdiğini görünce üzüldüm.
Hep kadınlar mı adamların aksesuarı olacak? Bazen de erkekler filmde bu rolü oynuyor diye düşündüm.
Bu hissiyatımda Bora’nın “modaya uygun” kıyafetlerinin de payı oldu. Ben en son Bora’yı gördüğümde üzerinde mayo vardı. O nedenle son dönemde nasıl giyindiği hakkında bir fikrim yoktu. Hemen ona sık rastlayan bizim lise grubundan çocuklara sordum; onlar da Bora’yı sadece mayoyla görüyormuş.
Mayolu Bora kalbini moda için canını verebilecek bir kadına kaptırdı ve bırakın takım elbiseyi, boynuna kurukafalı eşarp takma noktasına bile geldi. İşte ben o anda koptum! Bir de, takım elbisenin altına spor ayakkabı giyme olayı çok eskimedi mi? Gerçekten? Eda Taşpınar’dan daha “özgün” bir styling beklerdik.

Haberin Devamı

İstanbul ancak Doğu’nun moda başkenti olur
Lüks endüstrisinin gidişatını merak ediyorsanız Demet Cengiz Bilgin’in pazartesi Hürriyet’te Vivienne Westwood’un CEO’su Carlo D’amario ile yaptığı röportajı mutlaka okuyun. D’amario bir yerde şöyle diyor: “Herkes Bahreyn, Katar falan filan diyor ama bence onlar sadece çöl. Potansiyel olan ülke Türkiye. İstanbul, Asya’nın Londrası’dır. Orta Asya ve Osmanlı’nın ardından kurulan ülkelerin gizli başkentidir.”
Artık İstanbul’da moda adına yapılan her şey, bu şehri Ortadoğu’nun moda başkenti yapmak için. Aslında yıllardır böyle bir niyet vardır ama herkesin gözü yine Batı’dadır. İstanbul da Paris gibi, Londra gibi Batı’nın moda başkenti olsun isterler.
Hayır, dostlar, bu mümkün değil. Gerçekçi değil, saçma. Bu düşünceyi atın artık aklınızdan. D’amario’nun dediği gibi İstanbul bu alanda ancak Doğu’nun başkenti olabilir. Bunu bilip buna göre yol alalım.

Haberin Devamı