Gündüz diskoları geri dönüyor

New York’ta en yeni eğlence trendi “cumartesi brunch”ı. Ama öyle bildiğiniz, ailece gidilen açık büfe brunch’lara pek benzemiyor bu. Pazar değil, cumartesi en erken 13.00-14.00 gibi başlayan, Dom Perignon’un su gibi aktığı, kızların iğne topuklular ve kürklerle içeri girdiği, havaya girdikten sonra masaların üzerinde dans ettiği bir gece kulübü ortamı düşünün... İnanabiliyor musunuz, öğle vakitlerinde!
Trendi başlatan Meatpacking District’teki Bagatelle adlı mekân. Cumartesi öğlen mekândan içeri girdiğimde şok geçirdim. İçerisi kapkaranlık, tıklım tıklım, müzik bangır bangır, herkes sarhoş... Bu insanlar bir gece önce erken yatıp enerji mi depolamıştı? Cuma gecesi mi? Hiç sanmıyorum. Peki bu gece ne yapacaklardı? Bilmiyorum. Mekânın saat 18.30’da ışıkları açıp akşam yemeğine hazırlanacağı, restoran konseptine geri döneceği düşünülürse büyük ihtimalle bu insanlar da evlerine gidip saat 20.00 civarında sızacak.
Ortam olmasa da konsept bana 80’lerde gidilen “gündüz diskoları”nı hatırlattı. Hydromell, 33, Regine, Scotch...
Bagatelle bütün bölgeye cumartesi öğlenleri hareket getirmiş. “Bir yerde oturup sakin sakin kahvemi içeyim” diyorsanız Meatpacking’i başka bir zaman diliminde tercih edin. Çünkü bu civarda en sıradan kafe bile bangır bangır elektronik müzikle karşılıyor sizi. Bagatelle gibi normalde restoran olan yerlerin önünde park etmiş limuzinler, bodyguard’lar, davetli listesini elinde tutan “tanrı adamlar” ve sokağın köşesine kadar uzayıp giden kuyruklar dikkat çekiyor.
İki hafta önce Bagatelle’in konseptini kopyalayan bir ekip de yan sokakta Mercato 55 adlı bir yer açtı. Bagatelle’in sahibi (bir nevi Manhattan’ın İzzet Çapa’sı) Remi Laba, fikrinin çalınmasına sinir oluyor. Başka bir akşam Remi bana mekânı gezdirdi. Çünkü burası sadece Bagatelle’den ibaret değil. Arada gizli geçitlerle başka salonlara girebiliyorsunuz. Bagatelle’in mutfağından gece kulübü Kiss & Fly’a geçiş var. Bu kulüpte bir masanın fiyatı 2 bin 500 dolardan başlıyor. Kiss & Fly’ın vestiyerinden ise Randevouz adlı lounge’a gizli bir geçit var. Lounge biraz “cigar bar” veya malikâne kütüphanesini andıran bir salon. Ben oradayken Matt Damon geliyor, ilerleyip mekândan bir perdeyle ayrılan Private Room’a giriyor. Remi, “Her dakika bir ünlü geliyor. Geçen hafta mesela Sienna Miller geldi, Jude Law geldi” derken atlıyorum hemen: “Beraber gelmediler herhalde?” (Eski sevgililer ya...) Remi gülüyor, “Biri salı gecesi, diğeri perşembe geldi.”
Uzun lafın kısası, New York krizin merkez üssü olsa da lüks hayat asla tamamen sona ermiyor. Birileri bir yerlerde eğlenmeye devam ediyor. E, hayat devam ediyor.
(Not: Ben işletmeci olsam İstanbul’da da derhal gündüz diskoları yapardım. Bu işletmeciler hiç gezmiyor mu? Nerede kaldılar?)

Haberin Devamı

Şampanya kriz tanımıyor
Bagatelle’deki bruch’lara ağırlığını Dom Perignon şampanya koyuyor. Bizde şampanya köpürtülür ya, burada şampanya savaşı yapılıyor ve buna “starwars” (yıldız savaşları) diyorlar.
Bakın nasıl...
70’lik Dom Perignon istediğinizde üzerinde maytaplarla geliyor. Bilen bilir, maytaplı şampanya manzarasına St. Tropez’de rastlarsınız. Burada mesele, şampanya karanlıkta ışıl ışıl salonun diğer yakasından size geliyor ve herkes bunu görüyor. Ve büyük yarış başlıyor. Kim daha çok şampanya içecek...
Bir büyük boy şampanya sipariş ettiğinizde maytapla şişenin yanına bir de üç güzel kız ekleniyor, hep beraber size doğru geliyor ve başınızdan aşağı konfetiler yağdırıyorlar.
Fiyatı 25-40 bin dolar arasında değişen “white gold jeroboam” ısmarladığınızdaysa DJ müziği kesiyor ve “Süpermen”in müziği çalıyor. Bu şampanyanın ödülü büyük oluyor tabii... Şampanyaya elleri maytaplı 10 kız eşlik ediyor. Dahası, iki eleman pelerinli bir adamı yatay şekilde, Süpermen formunda taşıyarak masanıza doğru geliyor. Ben oradayken bu görüntüye iki kere şahit oldum.
Adam o kadar para dökünce karşılığında esprili bir tezahüratı hak ediyor tabii!

Haberin Devamı

Modern Moulin Rouge
New York gece hayatının en popüler mekânları arasında 1 Oak ve The Box yer alıyor. Her iki mekân da “Gossip Girl” dizisinde kullanılıyor. The Box’da sadece rezervasyonunuzu tutmak için bin dolar vermeniz gerek. Kalabalık son derece elit ve tek içilen içki şampanya.
Fakat şovlar inanılmaz. Tam nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama biraz Moulin Rouge gibi. Hem erotik hem sanatsal. Saat ilerledikçe şovlardaki şoke edici unsurlar artıyor ama rahatsız da etmiyor. Kıvamı fevkalade iyi ayarlanmış.
Ve tabii burada da her an ünlü birilerine rastlayabiliyorsunuz.

Haberin Devamı