Küba, dünya otomotiv sektörünü tehdit ediyor

Biz ancak kriz patlayınca, mecbur kalınca öğreniyoruz tasarrufu; normal tüketimimizin ne kadar gereksiz, abartılı olduğunu. İhtiyaç alışverişinin büyük bölümünün bile ihtiyaç olmadığını, bize ihtiyaçmış gibi gösterildiğini...
Her sayısında bir şehri veya ülkeyi mercek altına alan ve bu ayki öznesi Küba olan yeni dergi Memlekent’te okuduğum Süreyya İzgi imzalı yazı bu yöndeki hislerimi pekiştirdi.
Konumuz Küba’nın simgesi haline gelmiş nostaljik otomobiller. En yenisi 1959 model olan ve turistik objelere dönüşen bu Amerikan eskilerinin 1961’deki Amerikan ambargosundan beri bozulan parçaları yenilenmiyor. Meğer Kübalılar geliştirdikleri ilkel tamir yöntemleriyle bu otomobilleri 60 yıldır onarıp kullanıyorlarmış.
Bu durum Japonların da ödünü patlatıyormuş. Onların kaygıları şuymuş: “Ekonomik krizde, modern dünya ülkelerinde Küba’nın ilkel tamir yöntemleri yaygınlaşıp otomotiv sektörünün geleceğini tehdit edebilir.”
Japon yetkililer tamir etme alışkanlığının dünyanın geri kalanında uzun sürmeyebileceğini ama bir-iki yıl bile devam etse sektörün ciddi zarar göreceğini söylüyormuş. Bu korkularına bir isim de koymuşlar: “Küba etkisi.”
Bence otomobil gereksiz tüketim anlamında en iyi örnek. Çünkü “daha iyisini almalıyım” demenin sonu yok. Ne alırsanız alın, ne kadar yenilerseniz yenileyin hep almak isteyeceğiniz bir üst model vardır. Ve aslında elinizdeki de gayet güzel işinizi görüyordur.
Bu örneği tüketimin her alanına taşıyabilirsiniz. Yeni bir televizyona gerçekten ihtiyacınız var mı? Ya da yeni bir ayakkabıya? Ya da yeni bir cep telefonuna?

Haberin Devamı

Küba, dünya otomotiv sektörünü tehdit ediyor

Sado Adası’ndan kopup gelen topluluk
KODO adlı bir Japon davul topluluğu var. Dans, vokal ve enstrümantal öğeleri aynı sahnede buluşturuyorlar. Üstü çıplak adamların insan boyutunda davulları dövdükleri gösterinin esin kaynağı Japonya’nın en eski tarih kitabında yer alan hikâyeler.
1981’den beri 44 ülkede 3 bini aşkın performans sergileyen KODO, yılın üçte birini Japon Denizi’ndeki Sado adlı adalarında geçiriyor. Topluluğun kurucu üyeleri 38 yıl önce Japon kültürünün gidişatından memnun olmadıkları için bu adaya taşınmışlar. Ülkenin baskıcı politik rejimi döneminde politikacılar, entelektüeller ve sanatçıların sürgüne gönderildiği Sado Adası şimdilerde Japonya’nın “sahne sanatları” adası olarak ün kazandı. Yıl boyunca burada yerel festivaller ve KODO Topluluğu’nun düzenlediği “Earth Celebrations” adlı müzik festivali düzenleniyor.
Adada ayrıca KODO’ya katılmak isteyenler için de mini bir üniversite var. Burada taiko çalmanın yanı sıra bölgesel bitki örtüsü, tarih ve kaligrafi gibi birçok konuda eğitim veriliyor.
Farklı bir deneyim yaşamak isteyenlere bir-iki yıl bu adada takılmalarını; o kadar ileri gidemeyenlere ise
15-16 Haziran‘da Açık Hava’da İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın getirdiği KODO Topluluğu’nu izlemelerini tavsiye ederim. (Biletler Biletix ve İKSV’de.)

Haberin Devamı

Yazıklar olsun TRT
Yüreğimi burkan haberlerdendir... Eski oyuncu evinde ölü bulunmuştur, hem de günler sonra. Ya da açtır açıktadır... Eski dostları vefasızdır, ne arayanı vardır ne soranı. Ya da hastadır ve yine parasızdır...
İyi günlerinde birlikte yediği, içtiği, eğlendiği insanlar kötü gün dostu olmamışlardır pek tabii...
Pazar akşamı “Var mısın Yok musun”u izlerken bir kez daha burkuldu yüreğim.
TRT‘nin ilk spikerlerinden Tuna Huş meğer yıllar önce amansız bir hastalığa yakalanmış. Beynindeki ödem nedeniyle konuşma kabiliyetini kaybetmiş.
Kirasını bile zor ödüyormuş ama gülmeyi unutmamış. Dramı ekranda oynarken gülümseyerek izledi Huş. Acun harika bir şey yaptı, Paris Hilton‘un kazandığı 50 bin TL‘yi Huş’a bağışladı.
TRT’yi ayıplamadan edemedim. Sanatçılara, dizilere binlerce TL saçan bir kurum en eski çalışanlarından birine zor gününde yardım etmek için elini kasasına götürmez mi? Yazık...

Haberin Devamı