Üniversiteden sonra hayatınızda neler değişti?

Geçenlerde bir televizyon programında ünlü bir kadın “Ben örnek bir genç kızım” dedi. Yaşı 29. Yani bildiğiniz kadın aslında, genç kızlık falan eski bir hatıra.
Kendimden biliyorum.
Ama galiba yaş insanı böyle sonradan veya ara ara, aniden vuruyor. Bazen bana da hâlâ genç kızmışım gibi geliyor. 10 yıl önceki fotoğraflarıma baktığımda şimdi de o fotoğraflardaki gibi göründüğümü zannediyorum. Sonra 30 yaşında bir kadınla karşılaşıyorum ve “Onunla yaşıtım. Demek ki ben de onun gibi görünüyorum. 30 yaşında gibi...” diye bir tokat yiyorum.
İnsanın hayatı da yaşla beraber değişiyor doğal olarak. Ve nasıl bir sabah uyanıp “Gözlerimin kenarında kırışıklıklar oluşmuş” demiyorsak, hayat tarzımız da tek gecede değişmediği için değiştiğini fark etmiyoruz.
Ne zaman ki internette “Üniversiteden Sonra Hayatınızda Değişen Şeyler” başlıklı bir yazıya rastlıyorsunuz, o zaman değişimi veya pek bir şeyin değişmediğini görüyorsunuz.

Haberin Devamı

1. Sabahın 6’sı uykuya dalma değil, yataktan kalkma saatiniz.
Maalesef öyle. 06.00 diye abartmayalım tabii. Biraz daha esnek takılıyoruz. 08.00 nasıl?
2. Buzdolabınızda biradan daha fazla miktarda yemek var.
Valla bu madde tartışılır. Bizim buzdolabının sakinleri belli. Peynir, sucuk, süt, yoğurt, bira, votka, rakı. Birinden birinin olmadığı günlerde, hatta haftalarda, buzdolabının birasız kaldığını hatırlamıyorum. Bir de adettendir ya, eve kim gelse bira getiriyor; kibarlıktan da öyle kendi içecekleri kadar değil, sürüsüne bereket... Onlar da dolaptaki bira popülasyonunu artırıyor. Tamam, dolapta taze yemek bulmanız biraz zor ama buzlukta çeşit çok. Donmuş pizza olsun, donmuş simit olsun, patates kızartması olsun, Superfresh fasulye olsun...
3. Evinizde uyuyanların kim olduğunu biliyorsunuz.
Ha işte bu doğru! Komün halinde gezdiğimiz günlerde, geceleri de grup halinde kalınırdı. 50 metrekarelik bir evde 10 kişi kaldığımızı hatırlarım. Artık balkon malkon, nerede yer bulursak orada uykuya dalardık. Uyandığımızda da “Aaa sen de mi buradaydın?” gibi sualler sorulurdu.
4. Şemsiye taşıyorsunuz.
Tam tersi. Hayat boyu şemsiye taşıdım. Ya bir yerde unutursun, ya ıslak ıslak koyacak yer bulamazsın, ya rüzgarda seni koruyacağına sen onu zapt etmeye çalışırsın... Safi dert. Geçen yıl bıkkınlık geldi, artık şemsiyeyi hayatımdan çıkardım. Yağmurda romantizm yapıyorum. Yağmurlu gecelerde beni kaldırımda dans ederken görebilirsiniz. 
5. Tasarruf etmek için gece dışarı çıkmadan önce evde sarhoş olmuyorsunuz.
Nasıl yalan, nasıl yalan... Dünya döndükçe gece çıkmadan önce evde içeceğiz. Dışarıda sarhoş olmaya maaş mı dayanır?
7. Kahvaltı saatinde kahvaltılık yiyorsunuz.
Duruma göre değişiyor. Bir gün önceden kalma pizzalar da bizde hâlâ çok revaçta.
8. Arkadaşlarınız çıkıp ayrılmak yerine evlenip boşanıyor.
Doğru. Hatta evlendiğini bile duymadığım insanların boşanma haberlerini alıyorum.
9. Beş YTL’lik şarap artık “çok iyi” değil.
Köpek öldüren günleri çok gerilerde kaldı.
10. Yan dairedeki çocuklar müziğin sesini kısmadığı için polis çağıran siz oluyorsunuz.
Hadi oradan! Valla henüz bu konuma gelemedik. Hâlâ evlerde yaptığımız doğumgünü partilerinde gece en az iki kere polis bizi ziyaret ediyor veya yönetici arıza çıkarıyor.
Yani benim cephede üniversite günlerinden beri değişen pek bir şey yok. Ruhum genç diye teselli bulabilir miyim?

İstanbul’un betonu
Geçtiğimiz ay defalarca Türk Hava Yolları’yla bir yerlere uçtum. Ve her seferinde başka başka insanlarla oturmama rağmen ortak bir muhabbet döndü: “Skylife dergisinin kapağına koyacak başka İstanbul resmi bulamamışlar mı?”
Sahi bulamamışlar mı?
Derginin ana konusu “İstanbul’un yedi tepesi”. Fotoğrafta da tarihi yarımada, Haliç falan görülüyor. Ama bunları da beton yığınından zor seçebiliyorsunuz.
Gazeteden önce kısa bir süreliğine dergide de çalışmışlığım var. Ve hiçbir şey öğrenmediysem, öğrendiğim tek bir şey, dergi kapağı iştah kabartmalı.
Skylife’ın kapağını da bir İstanbul fotoğrafı ise, yalan bile olsa, “Ne güzel şehir şu İstanbul” hissi uyandırmalı insanda. Yanlış mı?

Haberin Devamı