Cadde ÖZLEDİĞİM BAYRAMLAR

ÖZLEDİĞİM BAYRAMLAR

16.07.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

.

ÖZLEDİĞİM BAYRAMLAR

Çocukluğumda İstanbul’da bayram günleri bir başka idi. Başucuma Arefe akşamları giymem için alınan ayakkabıları koyduğumu hatırlamıyorum ama sevgili anneciğimle Kadıköy çarşısındaki Türkmen mağazasından birkaç düzine mendil aldığımızı, daha sonra ikinci adresimiz olan Hacı Bekir şekercisine gittiğimizi çok iyi hatırlıyorum.

Haberin Devamı

Ah orada içtiğim, şimdilerde ilk defa Ramazan dolayısıyla THY’nin hatırladığı bir tat olan demirhindi şerbetini, kağıtlı erimeyen şekerleri, arkasından oyuncakçıyı ve de pazarda alışverişi unutamam. Ama bunların arasından en hoşuma giden Pötürgeli ailemizin küfecisi Hamido’yla sohbet edip, aldıklarımızı o kısacık boyumla küfeye koymamdı. Üstelik önemli bir iş yapmış koca adam edasıyla..

Bayram yerlerinin unutulmazları

Evet, gelelim mutlu sabaha... Aile erkekleri namazdayken anneciğim beni öperek uyandırır ve Sabahat abla bir iki yeni giysiyle küçük Reha’yı donatırdı. El öpme, bayram harçlığı toplama faslının arkasından en önemli konu beni bayram yerine kimin götüreceği olurdu.

Şimdilerde Kuşdili sefalet parkı olan o yıllarda bizim hayalimiz Kadıköy bayram yeriydi. Dönme dolabı, varyete çadırı, tombalacısı, bebek halka atıcısı, piyangocusu ve atlı karıncaları...Bu arada her şey bir tarafa muhteşem ip cambazına, bir de yedi yaşında iken ilk defa gördüğüm sahte Abrakadabra’ya bir türlü akıl erdiremiyordum.

Haberin Devamı

Bayram yerindeki keten helvayı, tükürük köftecisini, maniler söyleyerek bardakları dolduran şerbetçiyi, rengarenk tahtaları bezendiren macuncuyu, şambabacıyı ise hiç unutamam.

O yıllarda ne ice tea ne de kola vardı. Gazoz tek içeceğimiz iken en popüleri Uludağ Gazoz’uydu.

Bayramın bir ve ikinci günü önce mezarlıklara sonra da büyüklere el öpmeye gidilir, üçüncü dördüncü günü ise genellikle evde misafir beklenirdi. Büyükler bize gül şurubu, annemlere nane likörü, limon kolonyası ve çikolata ikram ederlerdi.

Tatil diye seyahat edilmezdi

Bizim evde bayramın ilk yemeğinde nedense iç pilav, et kavurma, ıspanaklı manastır pidesi, rahmetli annemin yaptığı cevizli tel kadayıfı bulunurdu. Bayram tatilinde seyahate gitmek diye bir adet yoktu. Saint Joseph’li yılların başında ise bayram seyahatlerimiz başladı. Bugünki gibi Bodrum, Çeşme değil Yalova Termal, Bursa kaplıcaları ve Çelik Palas en önemli adreslerdi. Tabii ki bende artık bayram yerlerine veda etmiştim. Gerekçesi çok kolay ve hazırdı: ‘Artık büyüdün, adam oldun’

Haberin Devamı

İnanın ki içimdeki bayram yeri sevgisi her zaman alevlenmeye uygun bir şekilde duruyor.

Bugün köprülerin altından çok sular geçti. Aile bağları iyice kaybolmaya başladı. Bayramdaki eğlence yerlerinin yeni adı; lunapark oldu. İstanbul ise sessiz şehir haline geldi. Geçen bayram normalde bir buçuk saatte gittiğim Fulya - Havaalanı arası artık 25 dakikaya indi. Bu zamanlarda Kıbrıs’ta, Antalya’da ve Ege’de tek bir boş yatak olmuyor. Fiyatlar iki misli, hizmet birçok yerde aksıyor, sebep olarak da bayram olması gösteriliyor.

Ah o eski bayramlar. Ah o özlediğim çocukluğum... Her gününüzün bayram gibi tatlı, sağlıklı ve neşe dolu geçmesi dileğiyle.