Geçen pazar, Tüyap Kitap Fuarı’nda imza günüm vardı. Hayatımda asla ama asla unutamayacağım günlerden birisiydi benim için, şu saatte ölsem gam yemem, en büyük mutluluğu tattım mı tattım, gerisi hava civa...
Fuarı şehrin dışının dışına yapıp, sonra insanlardan kitaplara ilgi göstermesini beklemek bana göre büyük tezat. Sabahtan yola koyulduk ama o yol git git bitemedi bir türlü, heyecandan zaten kalbim durdu duracak, kaç kez ayılıp bayıldım hatırlamıyorum bile. Fuar yerine sonunda geldik, içeri girdim Okuyanus standına doğru gittim, anam o ne! Standın önünde bir kişi bile yok, kimse gelmemiş imzaya, ezik ezik duruyordum ki, yayınevinin can tanesi, Kemal Abi aldı beni başka bir salona götürdü, işte o an ağlamaya başladım.
İzdihama iptalli çözüm!
O kadar çok insan vardı ki, o kadar çok ses, alkış ve çığlık. Hemen sandalyeye oturdum insanlar beklemesin diyerek. Yemin ederim ki binlerce kişi vardı, zerre abartmıyorum. Birkaç kişinin kitaplarını imzaladıktan sonra, arkamdan bir el aldı beni, hoop bir anda dışarda buldum kendimi. Tüyap yetkililerinden biri, “İmza gününü iptal etmek zorundayız. Arka tarafta demirleri kırdılar. İnsanlar birbirlerini eziyor, eve gidin” dedi. Ben şok, içerde bir sürü kişi bas bas bağırıyor, adamlar beni yaka paça kovuyor resmen. “Gitmiyorum” dedim, inat ettim. Taa İzmir’den kalkıp gelen insanlar vardı, bu kadar büyük terbiyesizliği de yapacak kadar densiz değildim. Beni bekletip “İçeriyi düzenli hale getirdikten sonra başlayabiliriz” dediler.
Daha korkunç bir fotoğraf olamaz
Sonrasında da içeri geçip tam beş saat boyunca yerimden hiç kalkmadan kitap imzaladım. En son imzaları atarken artık elimi hiç hissetmiyorum, yazı yazmayı unuttum o derece. Üç tane kalem bitirdim, neredeyse üzerimdeki her türlü aksesuarı insanlara verdim, kızlardan biri bas bas bağırarak, “Millete eşyalarını verdin, bana da sevgilini ver” dedi. O kızı ben bi bulacağım, orada ayıp olmasın diye güldüm ama aklımda yani, hesabımı unutmadım.
Hal böyleyken, o izdiham anında ev arkadaşım benim telefonumdan çekip, sonra da panik halinde Twitter’da lak diye paylaştı o fotoyu. O kadar kötü, o kadar iğrenç çıkmışım ki anlatamam, suratımı pompayla şişirmişler sanki, boynumu da kesmişler, omuzlarımı kafama yapıştırmışlar gibi duruyor. Daha korkunç bir fotoğraf olamazdı, ev arkadaşım orada acayip güzel çıktığımı düşünüp bunu bütün alemin görmesini istemiş. Ertesi gün bütün gazetelerde o foto, Allahtan başlık olarak “Kıyamet yaklaşıyor, alametlerinden biri ortaya çıktı” yazmamışlar. Şahsen ben bekliyordum öyle bir yorum. Kaldı ki zaten her yazıda milyonca kez koca kafa çirkin bi hatun olduğumu söylememe rağmen ortaya bir Adriana çıkması imkânsızdı. Şu yaptığım şey de yalnız ne kadar iğrenç, neden güzel bir kadın olmadığımı açıklıyorum tövbe yarab, ne yapalım öyle yaratılmışım daha açıklaması mı var bu işin.
Yani diyeceğim odur ki, o gün gelen gelmeyen herkese binlerce kez teşekkürler. Hayatımda unutamayacağım günlerden biriydi, o yaşanılan karışıklıklar içinse binlerce kez özür dilerim.