Cadde Savaşı Kayahan kazandı

Savaşı Kayahan kazandı

30.03.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘Sıkıysa Yakala’dan sonra ağır geldi, Deep&Blue

Savaşı Kayahan kazandı



     Efendim, savaş konusunda duyarsız olduğumu sanmayın. Duyarsız olsam cuma namazına gittiğimde ülkem ve insanlık için de dua etmezdim. Duyarsız olsam yaralanan, ölen o kara gözlü küçük çocuklar için ağlamazdım. El Cezire televizyonundan yayınlanan ABD’li savaş esirlerinin titremesini gördüğüm zaman içim parçalanmazdı. Tarih; savaş emrini verenleri affetmeyecek, bunu adım gibi biliyorum. Ama yaşam devam ediyor. İkinci Dünya Savaşı’nda da Almanlar, Fransızlar, Amerikalılar az mı eğlencenin dibini çıkarmışlardı? "Savaşa rağmen güçlüyüz" imajını vermek için. Türkiye’de gece yaşamında kriz oldu olmasına ama dediğim gibi hayat devam ediyor ve bir sektör yürümek zorunda. Ben de ister istemez sayfama eğlenen insanları, gece hayatını, restoran ve barları getiriyorum. Bu nedenle affola. Yazımı yazarken bir de baktım, Radikal’in İdari Editörü ve benim de gazetedeki kankalarımdan Zerrin Yazıcı başımda. Tam 13 yıllık o güzelim saçlarını kestirmiş. Kuaförü Kemal Doğulu kandırmış. Ben uzatmaya çalışırken önce Hande, ardından Zerrin kısalttı saçlarını. Hanımlar, bu yıl uzun saç modası var. Bilmiyorsanız, öğrenin.
     
     Sezar Otelleri ve Aprido Mayoları’nın sahibi sevgili ağabeyim Ergun Berksoy’dan çok şey öğreniyorum. Aslında Ergun Ağabey ile yıllar önceki tanışıklığımız Laila’da ve tatsız olmuştu. Ama Allah bozmasın, benim için önemli bir insan, adam gibi adam. Haftada bir iki kez buluşup sohbet ediyoruz. Bir kere kültürlü ve dış politikayı acayip iyi biliyor. Onun sayesinde bilgi dağarcığım genişliyor valla. Neyse, bu kez balık yiyelim istedik. Yakın dostlarımızla birlikte Deep&Blue’ya gittik. Kardeş kadar sevdiğim Cenk Eren, Polo 13’ün başarılı işletmecisi Ali Sayar ve ben. Bu arada biliyorsunuz Cenk, sevgili Nü, yani sahnelerin en güzel yorumcularından Nükhet Duru ile birlikte Show TV’de öğle saatlerinde muhteşem bir talk-show yapıyor. Savaş haberlerinden fırsat bulursam takılıyorum. Annem ve yakınlarım pek beğenmişler programı. Konuklar, espriler, şarkılar, Cenk’in değme aşçılara taş çıkartan yemek tarifleri, Nükhet’in müthiş enerjisi izleyenlerin başını döndürüyormuş. Yemeği anlatıyordum değil mi? Aslında Deep&Bue’ya gitmemin en büyük nedeni, buranın ortağı sevgili Zafer Malkoç’u memnun etmekti. Zafer eskiden Vira Vira’daydı ve bence daha rahat, daha huzurluydu. Neyse, o gece garsonlar Erdal ve Serdar hemen masayı donattılar. Hiçbirimiz mezeye düşkün olmadığımız için deniz börülcesi, cibes, patlıcan gözde, kalamar ızgara, deniz mahsulleri krep, soya soslu jumbo karides yedik. Tabii balığa pek de yer kalmadı. Ama hepimiz birer parça levrek ızgara tattık. Son olarak da özel tatlısı kiremitte cevizli tahin helva yedik. Deep&Blue’nun telefon numarası (0212) 263 48 29. Çıkışta herkes evine gitti, ben tek başıma Seba Sinemaları’nın yolunu tuttum. 24.00 seansına methini çok işittiğim ama 10 dalda Oscar’a aday gösterildiği halde tek bir ödül bile alamayan Martin Scorsese’nin filmi ‘New York Çeteleri’ne girdim. Bir hafta önce Leonardo DiCaprio’nun, Tom Hanks ile oynadığı ‘Sıkıysa Yakala’ adlı filmi izlemiştim. Üst üste DiCaprio filminin sıkacağını düşündüğüm halde yönetmeni Martin Scorsese olduğu için tereddüt etmedim. Üstelik sinema yazarlığı konusunda bir duayen olan Atilla Dorsay da "Bu film bir başyapıt" diye yazmıştı. Genellikle aksiyon, savaş filmlerini çok severim ama bu kez pek fazla sevemedim. Bilmiyorum, belki de o modda değildim. DiCaprio dışında Daniel Day Lewis ve Cameron Diaz’ın oynadığı aksiyon-dram tarzı ‘Gangs of New York’dan hayal ettiğim tadı alamadım. 1846-1863 yılları arasındaki ayaklanmaları konu alan filmde olaylar, o zamanlar dünyanın en vahşi bölgesi olan New York’un beş ayrı noktasında geçiyor. Öykü bu beş bölgeye gelen İrlandalı göçmenlerle, beyaz Anglosaksonlar arasında gelişiyor. Leonardo, babasının ölümünün intikamını almak için müthiş bir savaş veriyor. Efendim, eskiden çok sık giderdim. O zaman işletme sevgili Kemal Kurçer’deydi. Nereden mi söz ediyorum? Ginger’dan. Yani eski Garden 74’ün olduğu lokalden. Ginger el değiştirmiş. Sahneye de her çarşamba, ‘İlk Aşkım’ adlı şarkısı ile tanınan Burak Uçkun adlı genç yetenek çıkıyormuş. Merak ettim, gidip dinleyeceğim. Telefon numarası (0212) 274 20 45. Sunset Grill&Bar sevdiğim ve özel günlerde tercih ettiğim lokallerden biri. Özellikle yazın, muhteşem Boğaz manzarası karşısında yemeğinizi yiyip içkinizi içerken hayal alemine dalıyorsunuz. Şimdilerde Sunset’de öğle yemeklerinde yüzde 20 indirim var, bilesiniz. Unutmadan, Beyoğlu New Yorker Balo’da bu akşam Türkiye’ye ilk kez gelen İtalyan müzisyen Mark Harris var. İtalyan müzik sektöründe 30 yıldır gündemde olan Mark Harris; piyanist, vokalist, besteci, aranjör, müzik direktörü ve yapımcı kimlikleri sayesinde birçok sanatçıyla başarılı projelere imza attı.
     
     POSTA’nın pazar günleri borsa analiz sayfasını yapan güzel bir arkadaşımız var; Esra Karayel. Esra’nın tavsiyesiyle keşfettik Aşina’yı. Akademi 14’e gittiğim bir akşam uğradım, gecikmişim. Sonunda lokalin basın ve halkla ilişkiler müdiresi Serap Yılmaz ile randevulaştık. Aşina her keseye uygun, herkesin çok rahatlıkla gidip eğlenebileceği bir yer. Erken saatlerde de bayağı hareketli. İki katlı. Birinci kat kafe-bar ve pub. İkinci katta ise restoran ve meyhane var. Fasıldan türkülere, tangolara kadar birçok müzik türünün mozaik halinde sunulduğu bir lokal. Dinleyenler, Türk Sanat Müziği’nin genç ve dinamik sesi Yılmaz Sarper’e hayran kalıyormuş. Ben izleyemedim ama Esra, finans müdürü Ertuğrul Baran, Serap Yılmaz çok methetti. Aşina’da, ‘Aşk Doktoru’muz Mehmet Coşkundeniz’in yardımcısı ‘Aşk Hemşiresi’ Miray Kafadar da çok eğlenmiş. Yakında tüm POSTA ekibini orada görebilirsiniz. Tabii başta görsel yönetmenimiz Saliha Pakel ve Filiz Sunci olmak üzere. Bir de fasıl dinlemeye bayılan gazetedeki kankam Hande Özcan sever bu tarz yerleri. Bir akşam felekten bir gece çalacağız ama ah! Zaman. Evet, Aşina’da her çarşamba öğle saatlerinde kadınlar matinesi var. Akşam üstlerinde de ‘tea time ve happy hour’ aktiviteleriyle yorgunluk atabiliyorsunuz. Düğün, doğumgünü gibi özel gecelerde de özel fiyatlar uygulanıyor. İşletmeciliğini Engin Sarıköse, işletme müdürlüğünü Maide Ören yapıyor. Hafta sonları fiks mönü 25, kadınlar matinesi 17.5, çarşamba geceleri ise indirimli 20 milyon lira. Mönüye gelince; meze olarak havuç kızartması, ıspanak kavurma, lahana salatası, mercimek köfte, haydari, acılı ezme ve barbunya pilaki. Ara sıcaklarda sigara böreği ve patates köfte. Ana yemekte ise piliç çöp şiş, yanında pilav, patates, domates, biber. Finalde ise karışık meyve var. Efendim, 10 Nisan’da Yıldırım Mayruk yine podyumları sarsacak. Mayruk’un defilesinde bir zamanlar podyumların en güzel mankeni olan, şimdi ise en güzel anne Emel Yıldırım Acar yer alacak. Ve beyaz bir kostüm sunacak. Yanı sıra Sema Şimşek, Sedef Avcı, Pınar Tezcan, Çağla Kubat ve Ebru Güzel olacak. Yabancı mankenler ise Miriam Kovo, Olga Swetlana, Reneta, Kewe ve sevgili Rebecca. Türkiye’de ilk kez teknolojik alt yapı kullanılacak. Defile temmuz ayında Kongo ve Kinsassha’da da sergilenecek. Mayruk’un sağ kolu Barbaros Şansal bu kez hiç siyah kullanmadıklarını, teberru karşılığında temin edilecek davetiyeler için altın koltukların 180 milyon lira olacağını söyledi.
     
     Pop müziğin tartışmasız dev ismi Kayahan şu günlerde iki mutluluğu birarada yaşıyor. Öncelikle müzik sektöründe yaşanan büyük krize rağmen ‘Ne Oldu Can’ adlı albümü ile 650 binlik tirajı devirerek rekora gidiyor. Pek çok haber gibi ilk kez bu köşede okuduğunuz, daha sonra pek çok basın organının alıntı yaptığı ‘Kayahan-Selami Şahin arasında beste benzerliği kavgası’ Kayahan’ın zaferiyle sonuçlandı. Hatırlayacaksınız, Kayahan ‘Ne Oldu Can’ adlı albümünde sözü ve müziği kendisine ait olan ‘Bir Aşk Hikayesi’ adlı şarkıya da yer vermişti. Selami Şahin de bu şarkının müziğinin, kendi bestelediği ‘Gözler Kalbin Aynasıdır’la aynı olduğunu söylemişti. Kayahan’ın başvurusu üzerine MESAM Teknik Bilim Kurulu toplanarak şu kararı aldı; "Üyemiz Kayahan Açar’ın başvurusu üzerine sözü ve müziği kendisine ait olan ‘Bir Aşk Hikayesi’ ile sözü A. Selçuk İlkan, müziği Selami Şahin’e ait ‘Gözler Kalbin Aynasıdır’ isimli eserlerin müziğinin birbirine benzemesi konusu ile ilgili olarak; Eserlerin yapılan kıyaslamasında iki eserin ayrı iki eser olduğuna karar verilmiştir". Özetle, MESAM Selami Şahin’i haksız buldu. Evet, bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla. En kötü gününüz benimkinden iyi olsun efendim.
     
     Mehmet Coşkundeniz, POSTA’nın haber müdürü. Ve ‘Aşk Doktoru’. Ama benim öncelikle sohbetinden müthiş keyif aldığım ve birçok sırrımı açtığım kardeşim. Memo yakışıklı, çapkın, hızlı bir adam. Hızını ‘Aşk Bize Yakıştı’ adlı kitabında gösterdi. Gazetede beğeniyle okunan yazılarını derlediği kitabında Memo, Türk toplumunun aşka yaklaşımına tanıklık ediyor. Aşk duygusundan yoksun benim gibiler bile Mehmet Coşkundeniz’in ‘Aşk Bize Yakıştı’ kitabında bir şeyler bulduğuna göre, hele hele "Öylesine bendesin ki, ölmüyorsun. Ölsen, ben de öleceğim sanki. Çıkarsan içimden, bütün kanım da seninle birlikte akıp gidecek... Öylesin... Kan gibisin" satırlarında gözlerim dolduğuna göre Memo bu işi başarmış. Alın, okuyun, hak vereceksiniz.
     
     Yazara e-mail: sdudek@simge.com.tr
     


MAGAZİN


‘Hülya Avşar, ayıp etti’
‘Dudaklarım estetik değil’
Seçkin’in de albümü var
Madonna Bush’a el bombası atıyor
Savaşı Kayahan kazandı