Yael Profeta

Yael Profeta

Tüm Yazıları

Anne - babalar, boşanmanın, çocuk için düzeltilemez bir felaket gibi algılanmaması gerektiğini bilse bile yine de tereddüt yaşayabilir.
Geçmişten gelen alışkanlıklar, kendileri doğruluğuna tam inanmasalar da, genel geçer, doğru bilinen yanlış inançlar, yakın çevreden gelen öğütler, boşanma kararı alan anne ve babanın, “Acaba çocuk çok kötü olur mu?” yönünde kendisini sorgulamasına neden olabilir. Bazen kendisinin de kafası karışık olan anne ya da baba, çocuğun kendine göre farklı her davranışını da bu durumla bağlantılandırarak yorumlar.
Örneğin, birçok durumda, zaten yaş özelliğinden dolayı yalnız kalmak isteyen ve odasında uzun saatler geçiren 15 yaşındaki kız için annesinin, “Bak bizim üzüntümüzden odaya kapandı, depresyona girdi. Ona bunu yapmaya hakkımız yok” gibi sözler söylediklerine tanık oluruz.

Haberin Devamı

KENDiNiZi SUÇLAMAYIN
Suçluluk ve acıma duyguları
Çocuklarına yaşattıkları yüzünden kendisini suçlayan anne - baba, bunu bir şekilde telafi etmeye girişir. Bunun için de çocuğu eğlendirmeye, ‘aklını dağıtmaya’ çalışır.
Bazı ebeveynler bu duygularını doğrudan ifade eder, bazıları da çocuğa fark ettirmeden işler, ama duygu takibinde olan çocuklar bunu kolaylıkla sezebilir. Oysa ebeveynin kendisini suçlamasını, çocuk “Bu kadın / adam bana kötü bir şey yapıyor herhalde. Bende iyi gitmeyen bir şey var” diye algılar ve bu da onda kızgınlık yaratır.
Bir de, özellikle etraftaki yakın kişiler ya da büyükanneler ve büyükbabalar, teyzeler ve amcaların, çocuğa acıma ifadeleri vardır. “Vah zavallı çocuk, yazık neler geldi başına” ifadeleri, çocuklara bu durumda yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisidir.
Çocukların sıkıntısını ve üzüntüsünü anlayabilir ve onlara destek olabiliriz. Zor dönemlerini geçirmeleri için yardımcı olabiliriz. Ancak onlara acımaya hakkımız yok. Acıdığımız noktada, belki de kendilerini iyi ve keyifli hissettikleri bir anda yine, “Bana kötü bir şeyler oluyor, iyi değilim ben” duygusunu yaşatmış oluyoruz ki, bu da temel güven duygularıyla ilgili bir zorluğa neden olabilir.


BİRİ GİDERSE, DİĞERİ DE GİDEBİLİR
Özellikle küçük çocuklar, ebeveynlerden birisi evden gittiğinde, onu her hafta görse, sık sık telefonla konuşsa da, uzakta olduğu hissine kapılabilir. Bazen, örneğin evden ayrılan babaysa, çocuğun, anneye hiç olmadığı kadar bağımlı hale geldiğini ve korkularının arttığını görebiliriz. Özellikle giden ebeveyn bazı durumlarda şehir ya da ülke değiştirdiyse ya da çocukla teması çok azalmışsa bu durum daha belirgindir.
Burada çocuğun tek kaygısı, ebeveynlerden birisi ‘bırakıp gidebiliyorsa’ diğerinin de aynı şekilde gidebileceği korkusudur. Bunu engellemek için okula gitmek istemeyen, annesini dışarı yollamayan ve ağlama krizlerine giren çocuğun mutlaka yardım alması gerekir.

Haberin Devamı



HAFTA iÇi - HAFTA SONU EBEVEYNi
Durumdan duruma, aileden aileye farklılıklar olsa da, genel olarak, hafta içi ebeveynleri bakım, düzen ve genel işleyiş konularında görevlidir. Hafta sonu ebeveynleri ise eğlence ve iyi vakit geçirme, istekleri karşılama konularında görevlidir.
Hafta arası okula gitme, ders çalışma, ödev yapma, zamanında uyuma gibi düzene dair telaşlarda çocuğun yanında kaldığı ebeveyni ile güzel zaman geçirmeye vakti kalmayabiliyor. Zaman zaman, düzeni devam ettirmeye çalışmak yerine kaçamaklar yapmak, “Bu akşam geç yat biraz, gel beraber dondurma yiyelim, film seyredelim” demek çok daha tercih edilir. Ertesi gün okulda uykusuz kalsa da, ebeveyniyle güldüğü, keyif aldığı bir şeyi paylaşması çok daha kıymetlidir.

Haberin Devamı

Tartışmak da gerekli
Hafta sonları da, bir arada geçirilen zamanı en iyi şekilde değerlendirmek adına, çocuğun doğal akışından haberdar olmayan ebeveynler ortaya çıkıyor. Ne zorlandığı konular ne de günlük yaşayışa dokunan ebeveynin kurduğu iletişim de gerçek ilişki olmuyor.
Birbirlerine hiç kızmadan ve tartışmadan sadece eğlenen çocuk ve ebeveyn, suni ve paralel yaşantılarını devam ettiriyor. Bazı hafta sonları çocuğun sıkılabilmesi de önemlidir, ders konusunda ya da uyku hakkında ebeveyni ile tartışabilmesi de kıymetlidir.
Yaşı büyüyen ve ergenliğe giren çocuklar, arkadaşlıkların daha çok önem kazanmaya başlaması ve çevrelerinin genişlemesiyle birlikte, hafta sonunu onlarla geçirmeyi tercih eder. Burada ebeveynin alınganlık göstermesi gerekmez. Büyüyen çocuğun ihtiyacına göre, daha farklı bir görüşme düzeniyle durum halledilebilir.