Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

2002 Dünya üçüncülüğünden sonra dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, A Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş ve ay-yıldızlı oyuncuları kabul etmişti Çankaya Köşkü’nde.
Türk futbol tarihinin en parlak başarısıydı. Hâlâ da öyle.
Arşivi karıştırırken bir fotoğraf geçti elime. Cumhurbaşkanı, Güneş’i kutlar ve plaket verirken. Hoş bir anıydı. Şenol hoca ile paylaştım. Ertesi sabah aradı. Kısa bir sohbete vesile olmuştu o fotoğraf.
“Ne kadar gençmişiz. Şimdi saçlarımıza ak düştü. (Gülerek) Siz medya getirdiniz bu hâle” dedi.
“Kolay değil, 15 yıl olmuş hocam” karşılığını verdim.
“Son iki yıldır çok rahatım. Şimdi sadece işimi yapıyorum” yanıtında, huzur, gurur, mütevazılık, ne derseniz vardı aslında.
Krediyi kendi aldı
2002’deki Dünya Kupası’nın ardından teknik direktörlük yaşamının en başarılı dönemini Beşiktaş’ta yaşıyor Şenol Güneş.
Geçen yılki şampiyonluğun devamını getirmek ve üçüncü yıldızı siyah-beyazlı formaya iliştirmek, Güneş için de tarihe düşülecek önemli bir not olacak kuşkusuz.
Şenol hoca 50 yılı aşkın bir süredir futbolun içinde. Sporcu olarak milli takımda ve Trabzonspor’da sayısız mutluluk tatmış.
Teknik direktörlük evresinde ise basamakları teker teker ve sağlam adımlarla çıkmayı ilke edinmiş, kendini geliştirmiş, üzerine koyarak yükselmiş.
Beşiktaş’ta mutlu olmasının, huzur bulmasının en önemli nedeni, yaşadığı şampiyonluk kadar, planlanmış, iyi kurgulanmış bir yapının içinde yer alması.
Çok iyi biliyoruz ki, onun felsefesinde hiçbir dönem kısa vadeli hesaplar olmadı.
Bugün Beşiktaş camiası Güneş’i kucaklayıp, sınırsız kredi açıyor ve güveniyorsa, dün yaptıklarının yanında yarın elde edeceği daha büyük kazanımlara olan inancındandır.
Hata yapmadı mı, yapmıyor mu? Yaptı ama, müthiş bir hoşgörü ve iletişim var aralarında.
Hoca da bunu görüyor, bilgi ve birikimiyle karşılığını vermeye çalışıyor.
Polemiğe girmedi
Ligde ve Avrupa’da işler yolunda giderken, yönetimin Güneş ile sözleşme uzatmaya hazırlanması, mantıklı bir düşünce.
Lakin hocanın kafasında varsa dahi, şimdilik bu konunun gündemden düşmesini istemesi de, o kadar normal.
Dereyi görmeden paçayı sıvamanın ne olduğunu en iyi bilen ve Trabzonspor’un başında iken bunu bizzat yaşayan Güneş’in, şimdiden yaratılmaya çalışılan “şampiyonluk” algısından da rahatsızlık duyduğunu biliyoruz.
Futbolcu grubunu bu psikolojiden uzak tutmak, teknik adamlık görevinin yanında ekstra bir sorumluluk daha yüklüyor hocaya.
Güneş bu tuzağa düşmeyecek kadar deneyimli artık. Ve temkinli.
Kriz dönemlerinde bile kimseyle kavga etmemesi, futbolcusuna sahip çıkması, medya üzerinden her türlü polemiğe set çekmesi alışıldık bir durum değil!
Karizması tartışıldı
Beşiktaş’ı üst üste iki sezon şampiyon yapmış ilk yerli teknik adam olmak, şu anda fısıltı gazetesinin ona yakıştırdığı makamlardan çok daha önemli.
Evet, Şenol hoca son iki sezondur en rahat çalışma ortamını Beşiktaş’ta bulmuş olabilir. Bunu samimi biçimde dile getirmesi dürüstlük, inanç ve güven kavramlarının iki taraftan da karşılık bulmasının sonucudur.
Yıllar önce Güneş için “Kariyeri yok, karizması yok, misyonu ve vizyonu yok”, “Kaleciden teknik adam olmaz”, “Kasaba antrenörü” diyenlerin, bugün ona methiyeler düzmesine de şaşırmamak gerek. Seveni kadar, sevmeyeni de çok...
İşte bu yüzden her yeni gün “Güneş” gibi doğmak ve etrafı aydınlatmak kolay değil!

Haberin Devamı

Trabzon Avrupa’yı unutsun!
Trabzonspor’un ikinci yarıdaki performansı, sezon sonu hedeflerini de değiştirdi kuşkusuz.
Taraftar skor kadar, iyi futbol da istiyor.
Son 5 haftada doğru işler yapıldığını herkes görüyor. Ancak şu tabloya kanıp, aceleyle Avrupa biletlerinden birine talip olmak ne kadar gerçekçi, tartışılır.
Trabzonspor Kulübü Başkanı Muharrem Usta belli ki onca sıkıntıdan sonra rahatlamış ve takımından keyif alır hâle gelmiş.
Seçildiği genel kurul öncesi verdiği sözlerin benzerlerini seslendiriyor şu aralar.
Başkan futbola ve Trabzonspor’a âşık olsa da, insanın gönlünden geçen ile futbolun realitesi farklı oluyor.
Diyelim ki Trabzonspor ligi Avrupa vizesi alarak bitirdi.
İlk üçten söz etmiyoruz. Bu hayal ötesi gibi bir şey. Peki, asıl hedefi gelecek yıl zirveye oynayan takımı yaratmak olan teknik direktör Ersun Yanal ne der bu konuya?
Osmanlıspor gibi ön eleme turları oynamak, sezonu haziran ayında açmak ister mi?
Ya futbolcular? Tatili bırakıp antrenmanlara başlamak işlerine gelir mi?
Avrupa Ligi bazen angarya olur herkese.
Başkan yanlış anlamasın, illa Avrupa diye tutturmak gelecek sezonun planlarını da olumsuz etkileyebilir.
İşte Konyaspor örneği. UEFA’ya gruplardan katılmasına karşın hem istediğini bulamadı, hem lig performansı düştü.
50. yılda şampiyonluk söylemlerinin gerçekleşmesi için sabır isteyen yönetim, önce sabretmeyi öğrenmeli.
Adım adım, sindirerek, güven kazanıp güven veren bir takım olarak ilerlemek, en doğrusu. Camia yeteri kadar hayal kırıklığı yaşadı, bir yenisine de siz ortak olmayın!

Haberin Devamı

Advocaat niye gitsin?
Fenerbahçe’nin bugün yaşadığı kaosun sorumlusu Başkan Aziz Yıldırım ve onun tercihleridir.
Başkanın son dönemlerde federasyon ve hakemlerle uğraşmayı bırakıp derin sessizliğe bürünmesi, yanlışların farkına varmasındandır.
Bir ay önce yeni sözleşme önerilen Advocaat’ın bugün istenmeyen adam ilan edilmesi, bizzat yaşadığı gerçekleri seslendirmesindendir.
Kapı gibi kontratı var. Yazmışsın bir milyon 800 bin euro diye. Göndersen tazminat, bir o kadar da yeni gelenin ücreti.
Yıldırım bıraksın diyorlar ya. Bırakmaz. Üç sezon önce Ersun Yanal’ın, pardon kendisinin (!) şampiyon yaptığı takımı yeniden yaratmadan, ne Yargıtay kararını bekler, ne tribünleri dinler. İlk kez mi istifaya çağrılıyor? Tarzı değil, öylece gitmez!