06.12.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
SEÇKİN ŞENVARDAR
Oscar ödüllü dünyaca ünlü Hollywood yıldızı Russell Crowe’un başrolünü oynadığı ve yönetmenliğini yaptığı, Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’ın oyuncu kadrosunda bulunduğu ‘The Water Diviner’ (Son Umut) filminin basın gösterimi dün Zorlu Center’ da yapıldı. Çanakkale Savaşı’nın 100’ üncü yıl dönümü olan 26 Aralık’ta vizyona girecek filminin basın gösterimini izleyen gazetecilere gizlilik anlaşması imzalatılırken, cep telefonları da toplatıldı.
‘Negatif mesaj yok’
1 saat 50 dakika süren film sonrası Russell Crowe, Olga Kurylenko, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan ve filmin dağıtımcısı Muzaffer Yıldırım, basın toplantısı için kameraların karşısına geçti. Russell Crowe, toplantıya filmin Türkçe adının yazılı olduğu tişörtle katılırken, “Merhaba” diyerek başladı. Crowe, “Sorumluluk alıp Avustralya’ ya saldırılan tarafı da göstermek istedim. Türkler’in bize gösterdiği saygıdan onur duyuyoruz” dedi.
Crowe, filmde Yunanlıların negatif gösterildiği şeklindeki soruya, “Tarihi gerçekler de gerçek zaten. Negatif mesaj verme niyetimiz yok” diye cevap verdi.
‘Cömert bir yönetmen’
Basın toplantısında yaptığı şakalarla Crowe’ı da bol bol güldüren Cem Yılmaz, filmde rol almasının sebebini anlatırken “10 günde bir ekibe filmden parçalar izletiyordu. Bu çok cömertçe çünkü bazı yönetmenler monitörün başında çektikleri planın bile görülmesini istemezler. Çok güzel bir film ama devamında şansım yok genelde böyle oluyor. Av Mevsimi’nde de aynısını yaşadım” dedi.
Yılmaz’ın bu sözlerinden sonra araya giren Crowe, “Cem’i ikna etmenin zor olması hoşuma gitti. Kendisine yemek ısmarlarken harcadığım paralardan da memnun kaldım” sözleriyle tüm salondakileri güldürdü. Erdoğan ise ilk senaryoyu okuduğunda ‘Binbaşı Hasan’ rolünün kendisine verilmeyeceğini düşündüğünü belirterek, “Rolün bana verilmesi için çok ısrar etttim. Bir rol için hiç bu kadar yüzsüz davranmamıştım” diye konuştu. Bu sırada Crowe, Erdoğan’ın Avustralya’daki Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ dalında aday olduğunu açıklayınca Cem Yılmaz, toplantıyı terk edermiş gibi yaparak, herkesi güldürdü. Yılmaz’ın söylediği ‘Hey Onbeşli’ türküsü ise filme damgasını vurdu.
İnandırıcılık sorunu yaşıyor
Yeni Zelandalı aktör Russell Crowe, ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu ‘Son Umut’ta memleketi için önemli bir konunun peşine düşüyor. Çanakkale Savaşı’nda büyük kayıplar veren Anzak askerlerinin kaybının acısını oğullarının mezarını Çanakkale’de arayan baba karakteriyle işliyor. Film savaşta kaybolan evlatlar üzerinden yaklaşsa da, naif halini üzerinden atamayan, babanın aşk hayatı, içgüdülerinin medyumluğa yaklaşması gibi yan öykülerde inandırıcılık sorunu yaşayan bir film. Ancak işin Türkiye tarihi kısmı, Türkiye gösterimi için ilginç hale getiriyor.
Nil Kural
‘Atları seslendirdim’
Filmde, eşi Çanakkale Savaşı’nda şehit olmuş bir kadını canlandıran Olga Kurylenko, “Belgesel izledim ve Türk kadınlarıyla konuştum” dedi. Ardından söz alan Yılmaz, “Erdoğan’ın İngilizce seslendirmelerini Sindey’de ben yaptım” derken Erdoğan, “Ben de at üzerinde İngilizce koçuyla çalışıyordum” diye cevap verdi. İkilinin gülüşmelere neden olan sözlerinden sonra Crowe “Ben de atları seslendirdim” diye espri yaptı.
Crowe, gazetecilerin “ Yönetmenlik anlamında Yılmaz ve Erdoğan’dan destek aldınız mı?” sorusuna “Her ikisinin de güçlü fikirleri var. Paul Newman ve Robert Redford gibi” cevabını verdi.