09.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
MELİS GÜVENÇ
‘MilaT’ nasıl bir dizi oldu?
Bugüne kadar Türkiye’de yapılmış aksiyonu en yüksek dizi. Bu yüzden içime çok sinen bir iş oldu. Türkiye’de çekilen dizilerin çoğu genelde ilişki ağırlıklı oluyor. İddia ediyorum ki, bugüne kadar ‘MilaT’ gibi yüksek aksiyonlu bir dizi daha önce çekilmemiştir. Aksiyon sahnelerini ağzım açık izliyorum. Dizi için bana teklif geldiğinde, senaryoyu okudum ve çok heyecanlandım. Projede olmak istedim. Çünkü ‘Yaprak Dökümü’nden sonra hep aynı tarz roller geliyordu. Bu rol benim için çok güzel bir farklılık oldu.
Karakteriniz ‘Esin’ nasıl biri?
Güçlü, vatansever, duygularını bastırmış, babasından devraldığı mirası en iyi şekilde taşımaya çalışan bir kadın. Özel hayatına ve kendini bir kenara
atan, hedefe kilitlenmiş biri.
Dizinin ilk bölümde bu kadar ilgiyle karşılanmasına ne diyorsunuz?
Bu işe çok güveniyordum ama beklediğim ilgiyi zamanla göreceğini düşünüyordum. Reyting sıralamasına çok iyi bir noktadan giriş yaptık ve başladık. Bu kadar hızlı ve olumlu geri dönüş almaya açıkçası çok şaşırdım. İzleyici diğer diziler arasındaki farklılığımızı gördü ve mükafatını anında verdi.
Dizinin ağır ve resmi bir konusu var. İzleyici, sizce bu tarzı seviyor mu?
Sinema ve televizyonda çocukluğumuzdan beri hep FBI, Mossad, CIA, Rus istihbarat hikayelerini izledik durduk. Ama onlar dışında bizimde bir istihbarat birimimiz, orada dönen hayatlar ve hikayeler var. Biz FBI, CIA’in hikayelerini çok iyi bilirken kendi hikayemizden bihaberdik. Bu anlamda ‘MilaT’ bir ilk. Seyircilerimiz bu tarzı sevdiği için diziyi yakaladı diye düşünüyorum.
Ayrıca senaryo ekibine katılmanız nasıl oldu?
Senaryo yazmak hayal ettiğim ve istediğim bir şeydi. Hayat bir şekilde bütün
hayal ettiklerimi bana getiriyor. Dizi ekibi, önceden yazdığım ve daha yeni bitirdiğim kitabımın yazım aşamasına şahit oldu. Ve bana böyle bir teklif getirdi. Yorucu ve yoğun bir tempom var ama kitap yazımını bitirdiğim için biraz daha rahatladım.
n Senaryoyu hem yazmak hem de oynamak bir avantaj mı?
Kendi sahnelerimi çok nadir yazdım. Şu an sadece diğer oyuncuların sahnelerini yazıyorum. Çünkü kendi karakterimi yazmak istemedim. Yazmak ve oynamak iç içe iki duygu. İkisinde de yarattığın dünyayı özümsüyorsun.
‘Evlilik bana huzur kattı’
Kitap aşkı size kimden miras?
Çocukluğumdan ve annemle babamın katı disiplininden miras. Çocukken çok utangaç ve çekingen biriydim. O dönemde kitap okumak benim kendimi bulma şeklim oldu. O kadar çok kitap okuyordum ki annem okumamı yasaklamıştı.
Çünkü yemek yerken bile okurdum. Hâlâ da bu alışkanlığım devam eder.
Okuduğunuz kitaplardaki hangi karakteri oynamak isterdiniz?
Lev Tolstoy’un yazdığı ‘Anna Karenina’yı oynamak isterdim. ‘Anna Karenina’ sonu acıklı olsa da çok sevdiğim bir roman ve karakter.
Amerika - Türkiye arasında gidip gelmeye devam mı ediyorsunuz?
Eşimin işinden dolayı arada gidip geliyordum. Ama artık o da Türkiye’ye dönüş yaptı. Bir şirketler grubunun CEO’su oldu. Böyle olması iyi oldu. Çünkü mesleğimi çok seviyorum. Diğer türlü ben Amerika’da çalışamayacak sadece kitap yazmakla yetinecektim.
Evlilik size neler kattı?
Huzur kattı. Eskiden kalbimde hep bir huzursuzluk ve gelecek endişesi vardı. Şimdi o duygularım kendini dinginliğe ve huzura bıraktı.
Çocuk planınız var mı?
Murat’a kalsa evlendiğimiz gün çocuk yapmamız lazımdı. 37 yaşımdayım ve hayatımı bu zamana kadar bir sisteme oturtmuşken çocukla beraber bu sistemin ters düz olması beni korkutuyordu. Ama şimdi yeğenimin nasıl büyüdüğünü gördükçe yavaş yavaş içime anne olma isteği geldi.