Değerli Müminler!
İnsan, kâinatı keşfettikçe kendini keşfeder.
Dünyayı tanıdıkça yaratılış gayesini daha iyi kavrar.
Çevresini anladıkça nereden geldiğini ve nereye
gideceğini idrak eder. İnsan, suyu hayatın kaynağı
olarak bildiği kadar, kendisinin de bir damla sudan
yaratıldığını düşündüğünde tevazu sahibi olur,
kibirden arınır. Evini güneşin ışığına ve ısısına açtığı
gibi gönül hanesini de İslam’ın çağlar aşan
aydınlığına açtığında iyiliği dünyaya hâkim kılar.
Yemyeşil vadilerin, masmavi denizlerin, yıldızlarla
bezenmiş göklerin kâinatın süsü olduğunu idrak
ettiği gibi hayâ ve iffetin de ruhun süsü olduğunu
fark ettiğinde güzel ahlakı kuşanır, huzura erer,
gerçek mutluluğu elde eder.
Aziz Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri
yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.”3 Bu
ayet-i kerimede belirtilen hakikati bugün hepimiz
açıkça görüyoruz. Günümüzde yaşanan çevre
felaketleri, sorumluluklarımızı ihmal etmemizden
kaynaklanıyor. Her gün, bir canlının daha neslinin
tükendiğine dair haberler duyuyoruz. Tabiattaki
doğal yaşam alanları sadece fotoğraflara konu olacak
kadar azalmış durumda. İhmal ve kusurlarımızdan
dolayı ormanlar kaybolmaya, topraklar çölleşmeye,
su kaynakları yok olmaya başladı. Oysaki
çevremizde yer alan her varlık Allah katında
değerlidir ve kendi lisan-ı haliyle Allah’ı
zikretmektedir. Yüce Rabbimiz bu hususu bize şöyle
haber vermektedir: “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tesbih ederler.”4
Öyleyse Kıymetli Müminler!
Yaratılan her varlığa Yaratandan ötürü değer
verelim. Kâinat kitabını, hikmet, tefekkür ve ibretle
okuyalım. Kaynaklarımızı ölçülü kullanalım, israf
etmeyelim. Yüce Allah’ın âleme koyduğu hassas
dengeyi gözetelim ve koruyalım. Çevremize karşı
sorumluluğumuzu ibadet şuuruyla yerine getirelim.
Kâinatın yegâne sahibinin Rabbimiz olduğunu, bizim
ise emanetçi olduğumuzu aklımızdan çıkarmayalım.
Unutmayalım ki, çevremiz atalarımızdan bize bir
miras, bizim de çocuklarımıza bırakacağımız eşsiz
bir emanettir.