Siz bakmayın “Beşiktaş'ın forması bile bu ligde ikinci olur" diyenlere...
O günler ve bu tür benzetmeler artık eskide kaldı.
Öyle elini kolunu sallayarak şampiyon olmak çok kolay değil.
Ayrıca artık kupalar, sadece takımın iyi oynamasıyla gelmiyor... Bu işin stat, seyirci, zemin, teknik heyet, sağlık ekibi, yönetim kurulu, izleme komitesi ve bunun gibi bir çok ayakları da var.
Bana göre en önemli ayağı ise teknik heyet...
Önemli oldukları için başarısızlıkta ilk gönderilenler hep teknik direktörler olmuştur.
Hal böyleyken, Galatasaray derbisi sonrası Bilic'in bu şekilde eleştirilmesi de gayet normaldir.
Hoca sakın alınmasın basına...
Derbilerde Beşiktaş sanki yabani bir at gibi...
Kontrolsüz güç gibi...
Freni patlamış kamyon gibi...
Kısacası bal yapmayan arı gibi.
Bu gücü ehilleştirmek ise Bilic'in görevi.
Bu toprakların derbilerini sıradan maç muamelesi yapamazsın.
Zaten ben olaya maç maç bakan hocaları da bir türlü anlamam.
Türkiye'de üç büyüklerin, bir sezonda oynadığı dört tane derbisi vardır.
O derbi haftalarına ise sezon başından beri büyük bir saygı içerisinde hazırlanır.
Kışa girerken evinin ısı yalıtımını gözden geçirirsin. Sonbahar gelmeden çatı ve pencerelere baktırırsın. İlk bahar gelir gelmez şöyle bir bahar temizliği yaptırırsın. Yaz gelmeden pencerenin sinekliklerini taktırırsın.
Kısacası hocam bizim derbilerimiz de dört mevsim gibidir.
Vakti gelmeden hazırlığını yapmak zorundasın.
Galatasaray maçıyla Başakşehir maçını aynı kefeye koydun, gittin o maçta sakat Demba'yı oynattın...
Üstelik sadece 10 dakika.
O günden beri Demba Ba doğru dürüst idman yapamadı.
Oğuzhan sık sık sakatlanıyormuş... Doğrudur.
Bir araştır bakalım neden sakatlanıyor?
Teknik adamlığına söyleyecek bir şeyim yok çünkü haddim değil.
Ama şunu çok rahat söyleyebilirim...
Olaylara maç maç bakabilirsin fakat, yukarıda da belirttiğim gibi, bu ülkenin derbileri dört mevsime benzer. Hele hele kışları ise çok sert geçer bilgin olsun hocam.
