Skorer 33. dakikada

33. dakikada

12.11.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bilgin Gökberk

33. dakikada



33. dakikaya kadar ne güzel gidiyordu. Salona, seyirciye ve seçim kulislerine bulaşmış hem eğleniyordum, hem de her zamanki gibi maça girmeden maçı yazıyordum. Derken hakemin Galatasaray coachu Koray’a arka arkaya verdiği iki ihtar, Koray’ın atılması ve son yedi dakika... İlk yazıyı attık, yenisini yazıyoruz. Coach’lar hala basketbolun kendileri için oynandığını zannediyor. Seyircinin de onlara geldiğini. Hesapta maçı coach’lar kazanıyor, oyuncular değil. Daha doğrusu öyle istiyorlar. Basketbolu karmakarışık hale getiriyorlar ve zorlaştırıyorlar. Ama şunu kafalarına sokmalılar, maçları oyuncular kazanır, iyi oyuncular sahada olur, seyirci de oyuncuya gelir. Zaten coachun iyisi de yıldız oyuncuyla oynayandır. Ya da onu oynatabilen...
Devam edelim... Koray atıldı, asistanı maçı yönetiyor. Zaten dört tane oyuncun var. Rus ile Amerikalı dışarda. Maçın bitmesine beş dakika var. Amerikalı rengi siyah diye gözüne takılıyor, dört dakika kala oyuna sokmaya karar veriyor. Saniyeler geçiyor, Amerikalı oyuna girdiği an maçın bitimine üç dakika var ve Galatasaray sekiz sayı geride. Rus hala kenarda. Koray tribünden bağırıyor, “Koul’u al". Asistan boş boş bakıyor. Neredeyse kodla diyecek. Koray’da başlayacak, Kastamonu’nun K’sı... Üstelik asistanın yanında tecrübeli coach Fethi Sadıkoğlu da var. Ama genel menajer olduğu için herhalde, o da pek takılmıyor. Sadıkoğlu seyirci olarak geldiği maçlarda vallahi daha çok karışıyordu tribünden.
Sanki Darüşşafaka daha mı farklı, üçlükleri girerken 26 - 11 öndelerdi, kaçarken de 38 - 30 geriye düştüler. Yani Galatasaray’ın ikinci periyodda yakaladığı fark 27’ye dört. Onlar da Okunsky’i unuttular. Hoş Okunsky yokken, Galatasaray da Koul’u oynatmadı. Bu Galatasaray’ın tedavisi yok. Sonra da Orhun’a kızıyorlar. Adam winner idi, loser oldu. Her hafta yaralanacağıma bir kerede öleyim dedi, haksız mı yani ?