Skorer Anılar

Anılar

29.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Anılar

Anılar

Turgay ATASÜ

BU sütunlarda yazı yazmaya başlamamız yıllar öncesine gider. Övünmek gibi olmasın bu konuda biz de Namık Ağabey (Namık Sevik. Allah gani gani rahmet eylesin) okulunda eğitim gördük. Tabii amatörce...
Yıllar 70'li yıllar... O zaman Milliyet Gazetesi'nde iki mutfak var. Biri üst katta, Abdi İpekçi'nin patronu olduğu gazetenin ana mutfağı. Hasan Pulur, Turhan Aytul, Doğan Heper, Engin Kösebay, Azer Bortaçina ve başkaları. Alt katta ise spor sayfalarının yazı işleri mutfağı. Şimdiki medyanın bütün kaplanları orada çalışıyorlar.
Şimdiki patronumuz İhsan Topaloğlu, Şansal Büyüka, Nazih Alkış, Necati Karakaya, İlker Ateş, Tankut Antikacıoğlu, İsmet Tongo, Reha Erus ve diğerleri. O zaman gazetecilik anlayışı başka türlü, daha doğrusu gazetecilik yapmak başka türlü.
Namık ağabeyin odasında oturup gelen haberlerin değerlendirilmesini, maçlarda oyun taktiklerini, antrenör hatalarının tartışılmasına katılarak ölçülüp biçilmesini büyük bir zevkle izlerdik. Başka bir deyişle sporda eğitilirdik. O yıllarda Milliyet Gazetesi Spor Bölümü her yıl kadrosundaki spor yazarlarını ilan eder, resimlerini koyardı. Yılbaşılarında bu kadronun içinde kendi fotoğrafımı gördükçe bayağı böbürlenirdim. Daha sonra böbürlenmekte ne kadar haklı olduğum ortaya çıktı. İşte o zamanki Namık Sevik okulu, işte şimdiki medyanın kaplanları...
Dediğim gibi spor gazeteciliği anlayışı o zaman başkaydı. O zaman spor gazetecileri DNA'yı da bilmiyorlardı. Bugünlerde sporda okuduğumuz böyle çiftetellisi bol magazin haberleri de yoktu. Milliyet'in ana haber mutfağının haber anlayışı, haber değerlendirmesi de çok farklıydı. Hevesle arada bir yukarı çıkıp orada da kendimizi eğitirdik. Bir gün Milliyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Sevgili Hasan Pulur'a bir muhabir koşarak haber getirdi, elinde bir de fotoğraf vardı. Onunki büyük başarıydı. Zamanın Diyanet İşleri Başkanı'nın Kıbrıs'ta denize girerken mayolu resmini çekmişti.
Hasan Pulur fotoğrafı yırttıktan sonra, "İnsanın özel hayatı gazetecilik değildir, basın anlayışı nedir" hakkındaki yarım saatlik konuşmasını buradaki satırlara geçirmeme İhsan'ın bana izin vereceğini zannetmiyorum. Tabii fazla sütun kaplar diye...
Dedim ya, o zamanki gazetecilik mi gazetecilik, yoksa şimdiki mi ? Bilemiyorum.
Ama bir başkaydı o zamanki gazetecilik. Amatörüne de, profesyoneline de, sporu da, sporsuzu da..!