Skorer 'Arabada beş, evde on beş'

'Arabada beş, evde on beş'

25.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Arabada beş, evde on beş

"Olamaz"!..Ve demiştim ki;"Bu uygulama ile tribün kabadayılarına el altından yapılan ödemeler resmileşir. Özel güvenlik, özel birlik haline gelir ve stadlardaki futbolseverleri özel güvenlikten korumak için tekrar polis gerekir".Yanılmamışım...***Bugün emniyet güçlerinin onda biri oranında hizmet yapmalarına karşın, futbolculara fiziksel saldırıların hemen hepsi özel güvenlikçilerce gerçekleştirilmektedir. Çünkü, "hem maç seyret, hem ukalalık et" şeklinde algılanan bu "çok özel" görev, kaçınılmaz olarak tribünde olay çıkaran insanlara verilmektedir. Veya onlar almaktadır.Mesele, kalabalıklar üzerinde hakimiyet ve otorite kurmaya gelince, hiçbir sıfatı olmadığı halde bunu yapan insanları atlamak mümkün değildir. Avrupalı olacağız ya... Modeli aldık, ama güvenlikçi Avrupalı değil. Hani derbiler için yabancı hakem isteyen o "aşmış" vatandaşlarımız var ya; onlara sorsanız güvenlikçileri de Avrupa'dan ithal etmeyi teklif edebilirler. Bir de seyircileri ithal etsek, hiçbir sorunuz kalmaz bu iş biter. Lakin burası Türkiye... Araya serpiştirilmiş garibanlar, mostralık üniversite öğrencileri falan dışında nerede fanatik kabadayı varsa sarı yelek giymektedir. Bugün üç yüz, yarın üç bin...***O zaman!..Hasan Şaş'ı yumruklayan Fenerbahçe güvenlikçileri ise "vuralım mı abalıya"?"Bu ne biçim kulüp" mü diyelim?Hayır...Türkiye'deki her takımda aynı sorunlar yaşanmaktadır. Özelinden geneline kadar hep aynıdır. Hatta, konuk seyircileri coplamak Anadolu'daki emniyet güçleri arasında modadır. Görev yaptıkları şehri ne kadar benimsediklerini gösterir. Sahada kavga çıkarsa, doğrudan konukları ağırlamaya başlar polis. Seyirciler arasında dayak yiyen komşu ilçenin emniyet müdürünü bile bilirim ben. Nerede kalmış özel güvenlikten adalet beklemek.Özel güvenlik hadisesi bize uygun değil vesselam. Bizde, denetlenenin denetimindeki bir denetçi olmadan birilerine güç ve yetki vermek, mazoşist olmak anlamına gelir. Eninde sonunda o güç gelip senin ensende boza pişirir. Başka alanlarda olabilir... Lakin stadlarda özel güvenlik hizmeti için yeterli olgunluğa erişemedik henüz. Bırakın özel güvenliği, bizim kulüp yöneticilerimiz bile kavgadan sakınmayan fanatik görüntüsündedir.Her seyirciye bir polis sloganıyla "zimmetli taraftar" günleri uzak değildir. "Arabada beş, evde on beş" şarkısının "platin CD" hak ettiği bir ülkede her şey normaldir. Polisin stadlardan çekilip yerini "özel güvenlik"e bırakması gündeme düştüğü ilk gün yazmıştım: Derbi oynandı... Ertesi sabah gazeteleri açtım; bir tek Milliyet Spor Sayfası'nda var o "poşetlik pankart"... İğrenç, rezil, fecaat.Bravo onu yazana, stada sokana, açana!.. Başkan Aziz Yıldırım'ın rahmetli annesine küfür edenler kadar aşağılık bir düzey yakalamışlar. Lakin konumuz gazetecilik...Helal olsun bizim foto muhabiri arkadaşlara, bütün meslektaşlarını nasıl atlatmışlar!..200 küsur basın mensubunu, 100 foto muhabirini ayakta uyutmuşlar. 50 bin kişinin canlı, milyonların ekrandan izlediği bir olaydan atlatma haber çıkarmışlar!Yoksa fotoğrafı sayfaya koyma kararını veren müdürümüz Cem Şengül ve ekibini mi kutlamalıyım?Sahi... İsviçre milli maçında Şifo Mehmet'in tekmesinden başlayarak FIFA'ya belge olacak tüm kavga ayrıntılarını "fotoroman yapan" ve bunun adını "gazetecilik" koyan sevgili medyamız Fenerbahçe'yi rahatsız edecek bu pankartı neden sayfalarına taşımadılar?.. Belli ki, atlamamışlar... Bazıları Milliyet'i takip etti ertesi gün. Peki "haber yapmaya değer" mi bulmadılar? Hayır... Pankarta bayılırlar... Hem öyle olsa niye yayınladılar 48 saat sonra?Gazetecilik ilkeleri desek o da değil... Milli Takımı korumayan mesleki ilkeler, Fenerbahçe'yi kayıracak değil ya...Olsa olsa unutmuşlardır.Ya haberi...Ya gazeteciliklerini.Bizi bu unutkanlıklar mahvetti. 'Kutsal unutkanlık'! Erol Ersoy, sesiz sedasız bıraktı hakemliği... Çeyrek yüzyıl futbola emeği geçmiş bir hakemin, yaş sınırına yaklaştığı şu günlerde küsüp gitmesi hoş bir şey mi?Daha da vahimi, bu erken emeklilik sebebi:Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'u karşılama törenine gitmediği için maç verilmemiş Ersoy'a... O da bırakmış.Gel de koca koca isimleri olan Futbol Federasyonu'nu, onun Merkez Hakem Kurulu'nu ciddiye al şimdi... Yahu bunun yarısı, talebeliğimdeki sınıf mümessili seçiminden sonra yaşansa ya şubemi, ya okulu değiştirirdim. Ben böyle çiğlik görmedim.Diyelim ki Erol Ersoy'un Haluk Ulusoy federasyonu ile yıldızı barışmıyordu... Erol Ersoy ilk günden düdüğünü asamaz mıydı? Ya da Haluk Ulusoy, geldiği anda Ersoy'un biletini kesemez miydi?Ne bileyim; güzel bir törenle vedalaşana kadar gerilim dondurulamaz mıydı? Hadi, Ulusoy "Değiştim" dedi, Ersoy "inandı"...Nedir bu karşılama komiteleri falan... Nedir, törende kusuru var diye maç vermemek. Hani maç "sahada hata yapan hakeme" verilmezdi? "Ağırlama"da hata yapan hakemin cezası maç alamamak mı olmalı? O zaman, başkanı en iyi ağırlayan en iyi maçları mı almalı? Bu mantık bizi uçurumun dibine düşürecek.Başkan börek sevse, derbileri en iyi börek yapan hakem mi yönetecek?Ayıptır yani...Bu düzeydeki ilişkilerle kendileri zedeliyorlar hakemlik müessesine güveni. eguven@milliyet.com.tr Bu ne "çiğ"lik!..