Skorer Artık alışalım!

Artık alışalım!

23.11.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Artık alışalım!

Artık alışalım


       Tartışılmaz kültürel bir eksikliğimiz var . Bir koltukta iki karpuz taşıyamıyoruz! Birbirinden değişik iki kulvarda koşamıyor, aynı süre içinde iki programı uygulayamıyoruz. O nedenle ligimize yapışan şu "erteleme" illetinden kurtulamıyoruz.
       Evet, sık sık ortaya çıkan ertelemeler - nedeni ne olursa olsun - ligi soğuttu. Derbilerin kalitesini düşürdü, heyecanını unutturdu. Takımların havasını, futbolcuların kafasını dağıttı. Kimi "Konsantrasyon", kimi de "Motivasyon bozukluğu" diyor buna. Futbolumuzun temel sorununa şöyle bir teğet geçerek dokunmuş oluyorlar. Çünkü hep birlikte bugünü yaşıyoruz. Temel sorunlarla uğraşmayı uçukluk sayıyoruz. Nedir Türk futbolunun temel sorunu? Mental eğitimsizliktir. Birbirinden farklı kulvarlarda, farklı hedeflere koşma kmonusundaki kafa karışıklığı, zihinsel yorgunluktur. En usta futbolcularımızın bile bundan kurtulamadığı doğrudur. O halde erteleme, bu ülkenin futbol yaşamında kaçınılmaz bir olgudur!
       Depremin yarattığı ulusal yas nedeniyle ligin ertelenmesi doğaldır.
       Milli Takım'ın uzatmaya kalan Avrupa Şampiyonası finallerine katılma sürecinde de erteleme kaçınılmaz olmuştur.
       Son erteleme, İrlanda maçı sonrası oynanması gereken Fenerbahçe - Galatasaray maçıdır...
       Kızılca kıyamet öyle kopmuştur. Ezeli rekabetin yarattığı anlamsız paranoya, ya da komplo teorileri, Fenerbahçeli dostların kafasını bozmuştur.
       Bize göre bu erteleme kaçınılmazdı. Çünkü Milli Takım'ın temeli Galatasaray ve Fenerbahçeli futbolculara dayanıyordu. Onlar Milli Takım kampında bile ayrı ayrı yatıyor, gerginleşen rekabet ortamından kolay kolay kurtulamıyor, ancak maç sırasında futbol diliyle diyalog kurabiliyordu.
       Fenerbahçeli dostlar, bu ertelemeye karşı çıkarken Galatasaray'ın kayırıldığı savını öne sürdüler. Şampiyonluklarının engllendiğini dile getirdiler. Oysa gözden kaçırdıkları gerçek, Teknik Direktör Zeman'la futbolcularının doğru dürüst bir taktik çalışma fırsatı bulamadığıydı. Zeman da ertelemeye itiraz politikasına neden ayak uydurdu, anlayamadık...
       Erteleme konusunda federasyonun aldığı kararın bize göre tek yanlışı, maçın 29 Aralık'ta oynanmasıdır. Bu tarih kesinlikle öne çekilmelidir. Yılbaşına iki gün kala noel yorgunu yabancılarla ezeli rakipleri karşı karşıya getirirseniz, oynanan oyunu tiyatro olmaktan kurtaramazsınız.
       Yine de ertelemelerin bittiğini sanmayın... Şu anda yürürlükteki takvime göre 24/25 Aralık günleri lige devam edilecektir. Yani her takımın beş yabancı oynatabildiği bir ülkede, noel tatili güme gidecektir. Geçmişten örnek alınmadan yürürlüğe konan bu karar mutlaka değişmelidir. Noelde tüm hristiyan dünyası evlerde üç kuşak biraraya toplanır, kopan aile bağları sevgiyle onarılır. Yabancı futbolcular da ne yapar, eder, yurtlarına - evlerine giderler... Siz istediğiniz kadar lige devam deyin... Göreceksiniz, ya sakatlık numarasına yatacaklar, ya kart cezası alacaklar, mutlaka uçacaklar. Onları kınayamazsınız. Kendi kültürlerine saygı duymak zorundasınız.
       Özeti... Ya bir hafta içinde üç maç yapmaya alıştıracaksınız futbolcunuzu, ya da gerektikçe erteleyeceksiniz liginizi!
       Evet, alışalım artık... Farklı kulvarlarda koşmayı öğrenelim... Ertelemelere de öfkelenmeyelim!

Birinci Lig'de Haftanın Altın Onbiri

       METİN (Kocaelispor)
       Altay deplasmanında yer tutuşları, yan toplardaki başarısıyla kalesini kapattı, takımının galibiyetini korudu.

       HÜSSAM (Kocaelispor)
       Mısırlı futbolcu, yeni takımındaki ilk maçında göz dolduran bir oyun sergiledi, Altay ataklarına geçit vermedi.

       ÜMİT (Denizlispor)
       Gaziantepspor karşısında örnek bir libero olarak alkışlandı. Kazandığı toplarla hücuma yöneldi, gol pozisyonlarına girdi.

       ERMAN (Samsunspor)
       Bursaspor önünde iyi bir mücadele örneği verdi. Bazı arkadaşlarının aksine oyundan düşmeden enerjisini doksan dakikaya yaydı.

       KAMİL (Antalyaspor)
       Göztepe deplasmanından üç puan çıkaran takımının en iyi oyuncusuydu. Sağ kanatta savunma - hücum dengesini bozmadan oynadı.

       İLKAN (İstanbulspor)
       Eski takımına dönüş sevincini performansıyla gösterdi. Van deplasmanında alınan bir puana oyunu ve emeğiyle ortak oldu.

       MUZAFFER (Erzurumspor)
       Adanaspor karşısında farkı belirleyen oyuncuydu. Orta alandaki yaratıcı ve tempolu oyununu bir de golle süsledi.

       OKAN ÇEBİ (Trabzonspor)
       Trabzonspor'daki ilk maçında genç enerjisiyle orta alana dinamizm kazandırdı. Savunma ve hücum rolleriyle parladı.

       SERKAN (Denizlispor)
       Gaziantepspor'a karşı hem sol kanadı savundu, hem de hücum organizasyonuna katıldı. Etkili oyunuyla rakibi yıprattı.

       ALEX (Erzurumspor)
       Alman futbolcu, Adanaspor savunmasını adeta dağıttı... Attığı iki golle başarılı oyununun karşılığını aldı, alkışlandı.

       CAFER (Ankaragücü)
       Başkent derbisinde yenik duruma düşen takımını attığı iki golle galibiyete taşıdı. Eski günlerinden örnekler sergiledi.

HAFTANIN HAKEMİ

       OĞUZ SARVAN
       Beşiktaş - Trabzonspor maçını, adına ve klasına yakışır kararlarla yönetti. Pozisyonları yakından izledi, kartlarını zamanında gösterdi.

KOCAELİSPOR

       Deprem felaketinden en ağır yarayı alan Güvenç Kurtar'ın takımı, dağılan kadrosunu yenileyip toparladıktan sonra deplasmanda Altay'ı yenerek galibiyet hasretini giderdi, taraftarlarına ümit verdi.

ONLARI ALKIŞLAYIN

       Uunutulan ligimiz, unutulmaması gereken bir maçla başladı. Türkiye Ligi'nin bilinen dört büyüklerini zorlayarak zirve mücadelesi veren Denizlispor'la Gaziantepspor, Denizli'de her bakımdan örnek bir mücadele sergilediler. İki takımın başkanları Selami Urhan ile Celal Doğan'ın sergilediği dostluk, tribünlere verdikleri mesaj anlamlıydı: "Rekabete evet, kavgaya hayır!" Her iki takım da kazanma mücadelesi verdi. Enerjisini sonuna kadar zorladı. Denizlispor, zor maçı tek golle kazandı, ligin dokuzuncu haftasında zirveyi yakaladı. Ersun Yenal ve futbolcularını yürekten alkışlıyoruz. Başarılarının devamını diliyoruz.

YAPMA BÜLENT!

       Denizlisporlu Bülent, başarılı oyununu golle süsledi, zirvenin yeni sahibini belirledi. Elbette sevinmek onun hakkı. Hatta o sevinci gösteriye dönüştürüp taraftarlarını coşturması da güzel. Ama bunun yolu, kurallar açıkça yasakladığı halde forma çıkararak, stres atmaktan geçmemeli. Zaten bir sarı kartın var, ikinciyi görüp atılacaksan, takımına yararlı teknik bir nedenin olmalı. Forma çıkarmanın hiç kimseye yararı yok. Profesyonelce değil. Galatasaraylı B.Hakan'ın yıllar önce o nedenle ikinci sarı kart cezalısı olup Milli Takım'dan ayrı düşmesi ders olmadı mı? Bir gol sonrası ayıpı da Ankaragücülü Cafer'den... Adanaspor'dan Gençlerbirliği'ne gelmek için günlerce beklemiş, oyalanmış... Onlara çok kızmış. Gollerini attıktan sonra Gençlerbirliği kulübesinin önüne gidip yumruk göstermesi, hiç de güzel değildi.

HAKEMLER, HAKEMLER...

       Anlaşılan o ki, ertelemeler nedeniyle hakemlerimiz de futbolu unutmaya başlamış. Altay - Kocaelispor maçında Serdar Tatlı, Kocaelispor savunmasının elle kestiği topa penaltıyı vermedi. Erzurumspor - Adanaspor maçında Mutlu Çelik, topa yatarak vuran Adanasporlu futbolcunun hareketine anlamsız bir penaltı verdi. Erzurumspor kalecisi Adnan'ın cezaalanı dışında topu eliyle tutmasına kırmızı kart göstermesi gerekiyordu, unuttu. Orhan Erdemir gibi hakem, Samsunspor - Bursaspor maçında Serkan'ın ofsayttan attığı golü geçerli saydı. Karşılıklı birer penaltıyı da atladı. En dramatik hakem olayı ise İstanbul'da yaşandı. Beşiktaş - Trabzonspor maçının yardımcı hakemi Münir Takpak, Ahmet'in atağında taça çıkan topu görmedi, oyunu devam ettirdi. Adamın kafasına bozuk para yağdı. Dikiş atmak zorunda kaldılar. O sırada Trabzonspor taraftarlarının "Ooh, oh!" diye tempo tutmasını sportmenlikle hiç bağdaştıramıyoruz. Top çıkmış - çıkmamış... Çileden çıkmanın anlamı var mı ?

TELEON UNUTTU MU ?

       Türkiye Ligi'nin yayıncı kuruluşu Teleon, uygulamalarıyla sezon başından beri sürekli tartışma yaratıyor, yadırganıyor. Son uygulama oldukça garipti. Cumartesi günü oynanan Göztepe - Antalyaspor maçını - nedense - naklen yayınlamadılar... Belki de unuttular. Belki iki takımı da ciddiye almadılar. Yayın etiğiyle ilgili kocaman bir yanlış yaptılar. Bir başka yanlışları da lig maçlarının özetlerini gece yarısından sonra vermeleriydi. Pazartesi günü hafta başlıyor, millet mesaiye yetişecek... Sahura kalkar gibi özet görüntü izlemek, işkence değilse nedir!