Skorer Aydın Örs

Aydın Örs

20.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Aydın Örs

Efesle Koraçı alırken zirvedeydi. Kaybedecek bir şeyi yoktu. Cesurdu, yürekliydi. Basketbolun adeta Fatih Terimiydi. Methiyeler düzüyorduk ve tabii dosttuk. Kupayı alınca değişti. Artık kaybedecek şeyleri vardı. Korkmaya başladı. Eleştirilerden ve eleştirenlerden rahatsız oldu. İnişe geçti. Hatta düşüşe. Sanki Şenol Güneş oldu. Etrafını dalkavuklar sardı. Pembe gazetesi yoktu ama pembe yazarları vardı. Bu koro her gün ona MFÖnün şarkısını söylüyordu. Her şeyi sen bilirsin. En uzağı sen görürsün. En güzel kızı, pardon kupayı sen kaptın. Sen neymişsin be abi. Bir maç sonrası Efesle yolları ayrıldı. Üstelik hiç de hak etmediği bir şekilde. Kendisine bu kadar emeği geçen, basketbolu bir dönem sırtlayan, Avrupadaki en büyük başarılara imza atan hoca, hiç de zarif olmayan bir şekilde Efesten uzaklaştırıldı. Milli Takımın başına geldi. Gelelim sadede. Eleştirilerden kaçması, kulağını tıkaması, kendi pembe dünyasında yaşaması, Efesteki trajedik sonla Milli Takımda da karşılaşmasından korkuyoruz. Aydın Örs olarak her türlü tavır içinde olabilir. Ama Milli Takım sorumlusu ülkenin, Türkiyenin takımı, yani benim de takımımın başı olarak kapris yapmaya, kendini eleştirenlere, kendisinden farklı düşünenlere tavır almaya hakkı ve lüksü yok. Mesela Süper Suporttaki açık oturum. Basketbol yazarları, milli takım sorumluları, menajeri, hatta federasyon başkanı vardı. Konu Avrupa Şampiyonasıydı. Sadece Örs yoktu. "Nezle olmuş" dediler. Basketbol felç olmuştu. O hala kendi nezlesini düşünüyordu. Üstelik bu görevi basketbol aşkına da yapmıyor. Federasyon bütçesindeki birkaç delikten biri de onun kontratından dolayı. Müthiş bir kadro. Atıcısı, tutucusu, oyun kurucusu, uzunu, kısası, bugüne kadar olanların en iyisi, en heyecan vericisi. Üstelik altında üç birinci sınıf asistan. Ve tabii onların yanında her derde deva sevgili Hakyemez. Eski Örsü istiyoruz. Kendine güvenen, cesur, korkmayan, yürekli, çalışkan, büyük hedefleri olan. İlk beş diyen değil, şampiyon olmak istiyorum diyen Örsü. Aydın Örs belki buna inanmayacak ama bir şeyi samimi olarak çok istiyorum. Efesteki inişini Avrupa Şampiyonasında Milli Takımla çıkışa çevirmesini. Böylece hem o, hem Milli Takım, hem de Türk basketbolu kazanacak. Bir örnek FATİH Terim, Milli Takım sorumlusu olsaydı. Altında da Mustafa Denizli, Erdoğan Arıca ve Sakıp Özberk... Ne düşünürdünüz ? Aydın Örs ve ekibi için de aynı şeyleri düşünün. Aydın hocanın lüksünü daha güncel bir örnekle anlatalım istedik. SERİ İLANLAR Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo Dde, Cumaları ise Milliyetteyiz (Başka şubemiz yoktur). İmza: Köyün Delisi Bir kısım G.Saray taraftarına Bana gelen faks ve e - maillerin içeriği Galatasarayın futbol takımı ve amatör branşları gibi Galatasarayın bir kısım taraftarının da su aldığını gösteriyor. Senin gibi Galatasaraylının ben anasını ....... diye başlıyorlar, babasını diye bitiriyorlar. Peki size benden bir soru. Size 13 kupa kazandıran, Galatasaraydan başka takımda oynamayan kaptanınız, üstelik kongre üyeniz Fatih Terimi gönderirken neredeydiniz ? Bana karşı gösterdiğiniz tepkilerin onda birini o yönetime gösterseydiniz Fatih Terim şu anda Milanelloda değil, Floryadaydı. Hiç kupa kazandırmadığı, üstelik üç - dört ay çalıştırdığı Fiorentinadan ayrılırken Fiorentinalı taraftarların Gorriye gösterdiği tepkinin yarısını bile göstermediniz, gösteremediniz. Peki ben de size şimdi desem ki ben de sizin gibi taraftarın ....... ........ Haksız mı olurum ? (Bana faks ve mailleriyle destek veren ve beni haklı bulan ve ne olur devam edin, doğruları yazıyorsunuz diyen gerçek Galatasaraylı taraftarlara da teşekkür ediyorum.) Gorri mi, Gorriler mi ? FATİH Terim, Gorriden kurtuldu. Oh diyor herkes. Gorriden kurtuldu ama Gorrilere yakalandı. Firenzede bir Gorri vardı, Milanelloda kapıcılar, bakıcılar, bahçıvanlar bile birer Gorri. Haberiniz olsun. Bir Gorriden bir sürü Gorriye. Terimin de Allah yardımcısı olsun. Şuraya bakın. Faruk Süren, Gorri, Berlusconi. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak bu olsa gerek. F.Bahçe ve IMF Hepimizin IMFsi var. IMFleri seviyoruz. Ama devletin IMFsine kızıyoruz. Kiminin anası, babası, kiminin kocası, dostu, postu, iç güveysinin karısı, kaynanası, jigolo oğlanın yaşlı başlı ablası, mankenin şarkıcının, şişman, göbekli ayısı, pardon dayısı veya para babası. Fenerbahçenin de bir IMFsi var. B.A.Y (Başkan Aziz Yıldırım). Gazetede bir haber. "Fenerbahçenin en aziz transferi". Mert Meriç, sezonun en iyi transferi Aziz Yıldırım demiş ve ilave etmiş, "Çok iyi bir insandır." Fenerbahçe ailesi de Mert Meriçten farklı düşünmüyor. Onlara göre de Başkan iyi insan. Hoş sohbet. Aile babası. Temiz kalpli. Çalışkan, falan filan. Herkes kenarından teğet geçiyor. Kimse çıkıp "bizde para yok, para onda. Onun için o olmazsa olmaz," demiyor, diyemiyor. Allah korusun. Aziz Yıldırım yarın sıfırı tüketse öbür sayılan özelliklerinden dolayı Başkan kalabilecek mi ? Bırakın Başkan kalmasını, hoş sohbet ve iyi insan olması sosyal tesislerde yemek yemesine bile yetmeyecek. Aziz Yıldırım cin gibi. Üstelik akıllı. Gırgırını geçiyor. Gidiyorum deyip hanyayı, geliyorum deyip Konyayı gösteriyor. Veya önce cehennemi, sonra cenneti. Rest güzeldi. Tabii göremediler. Tebrikler Aziz Yıldırım. İlk gerçek şirketleşmeyi de başarmış oldun. Kağıt üzerinde şirketleşemesen de artık Fenerbahçeyi kendi şirketin gibi yöneteceksin. F.Bahçe ve Derviş AZİZ Yıldırım, kardeşi Ali Yıldırıma muhasebeyi emanet etmiş. Ortalık birbirine girmiş. Muhasebe dedikleri zaten kendi parası. Yani parasını kardeşine emanet ediyor. Ne var bunda ? Ne yapacaktı yani ? Parayı ben vereyim, siz çarçur edin mi diyecekti ? Komik olmayın. Hamdi Akın röportajında söyledi. En çok parayı o verdiği için en çok da o çalışıyor. Çünkü para onun. Bu kadar basit. Aynısını IMF yapmıyor mu ? Aziz Yıldırım IMF ise kardeşi de Derviş. Ve ufak ufak Fenerbahçedeki Öksüz ve Yalovaları ayıklıyorlar. Baksanıza koca efsanevi karizmatik Başkan Ali Şene bile yapacak iş kalmadı. O da sıkıntıdan Hülya Avşar ve Kaya Çilingiroğluna el atıyor. Onları barıştırıyor.