Skorer BİR FAİR-PLAY AĞITI

BİR FAİR-PLAY AĞITI

31.12.2010 - 00:29 | Son Güncellenme:

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ile tiyatro sanatçısı Enis Fosforoğlu’nun el ele verip geliştirdiği ve futbolun şiddet olmadığını çocuklara anlatan piyes hedefine ulaştı. Fosforoğlu, uzun turnede yaşananları MİLLİYET’le paylaştı

BİR FAİR-PLAY AĞITI

“Sen yaz” dedim Enis’e...
“Gittiğin yerleri yaz. Seyirciyi yaz. Anekdotları yaz”.
Röportaj, biraz da gizleneni öğrenmek gibi bir şey... Enis Fosforoğlu’nun gizlisi mi var?
Röportaj, biraz da okunaklı hale getirmek bilgileri... Enis Fosforoğlu’nun Türkçesine müdahale mi edeceğiz yani?
Kelimesine dokunmadım. Enis Fosforoğlu’nun el yazısından bilgisayara aktardım:
“Kalemini yüreğine batırıp yazan kardeşime” diye not düşmüş önüne, tiyatro için yüreğini parçalayıp sonra diktiren Enis kardeşim... Devamı bir büyük sanatçının Anadolu-futbol-çocuk üçgenindeki muhteşem yolculuğu.
* * *
BURSA: “Beşiktaş düşmanlığı tek perdede bitti”
İlk temsil ve doğru iş yaptığını anlamanın mutluluğu. Sahne ile müthiş iletişim kuruyor çocuklar.
Piyeste işin dozunu kaçırmış bir taraftarla şaka-röportaj var. Ve sunucunun hayta taraftara “dostun düşmanın yok mu senin” cümlesi.
Tam bu sırada ön sıradan sekiz yaşlarında çocuk ellerini ağzına megafon yapıp bağırdı:
-Vaaar. Düşmanım Beşiktaş!..
Oyundan sonra çocuklarla kucaklaşırken buldum onu. “Çok sevdim tiyatroyu” dedi.
“Peki düşmanlardan ne haber”?
“Ne biliim... Artık yok galiba” !..
Düşünebiliyor musunuz bendeki keyfi?

İZMİR: “Hakemin oğlu ilk kez gülümsedi”
Oyunda bol keseden “hakem” şakası var. İzmir’deki salonumuz ise “Hakemler Birliği”ne ait!..
Peki şakalara en çok gülenler kim?..
Hakemlerin çocukları.
Hakem eşi olduğunu sonradan anladığım bir hanımefendi elinden tuttuğu çocuğu ile yanıma yaklaştı ve “Hayatımız etkileniyor bizim” dedi. “Çocuğum ilk defa babasının mesleğine gülümsedi”!..
Futboldaki insanlar özlemişler gülmeyi.

ANTALYA: “Gitmeyin ne olur”
Bir Sanatçı daha çok ne ister ki?.. Birlikte yükseliyoruz birlikte gülüyoruz çocuklarla.
Bizim kesin de... Galiba tadı damağında kaldı çocukların da.
Antalya’da oyun bitti, sevimli bir ilk okul öğrencisi ürkek çekingen geldi; “Başkaları da görsün istiyorum. Gitmeyin ne olur” dedi.
Ben sendeledim. Bizim arkadaşların gözleri yaşlı gibiydi.

KONYA: “Bu piroceyi yapanın da, başlatanın da”
Hem oynuyoruz, hem belgesel hazırlıyoruz. Gün çocuklarla yaptığımız röportajla bitiyor. On yaşlarında bir ufaklık, “Bu ne için” dedi!
“Geleceğin seyircisini yetiştirmek için bir proje” diye yanıtladım mikrofonu yine ona uzattım:
“Bu piroceyi başlatanın da, yapanın da”...
Eyvah!.. Çocuk küfür edecek diye mikrofonun kapama düğmesini ittim usulca.
Devam etti:
“Allah tuttuğunu altın etsin. Ne muradı varsa versin ağabey”.
Beni mahcup etti kerata.

KAYSERİ: “İşte taraftar işte seyirci”
Oyuna iki kavgacının “İşte taraftar, işte seyirci” dedikleri ve seyirciye pas atan bir bölüm koymuştum. Seyreden çocukların ilgisini diri tutmak için.
Bir iki “oley” falan alınabilir yani!..
Kayseri’de o bölüm geldiğinde bin kişi ayağa kalktı ve kendilerini göstererek bağırdı:
“İşte taraftar, işte seyirci”.
Geleceğin tiyatro izleyen, kavga bilmeyen uygar seyircisini izliyordum sanki.

ADANA: “Binbirinci kişi”
Federasyon yetkilisi ile laflıyoruz sinerji yüklü oyundan sonra;
“Televizyonda milyonlara hitap ettiğinizi sanırsınız, ama TV’ye genelde bakılır” dedim. “Hele, dikkati kapının eşiğinde çocuk bir an bakar sonra oyuna dalar. Oysa tiyatroya gelmek bir seçimdir. Bir zahmettir.

Haberin Devamı

Bir niyettir. Gelir izler ve iyi bir şeyle buluşursa onu benimser. Hayat boyu taşır onu duygularında”
“Bak” dedim yanımdaki yetkiliye; “Şu bin kişi on yıl sonra yüz kişi olarak tribüne gitse yeter”...
“Ne yüzü ağabey” dedi. “Binbir kişinin hepsi etkilendi”!
“Bini anladım. Bir kim”?
“Ben” dedi. “Ben de etkilendim. Hem de Allahına kadar”.

ERZURUM: “Beraber yürüdüler o yollarda”
Sabah sekizde tüm ekip salona gittik, dekorları kuracağız. Birinci sırada sekiz çocuk oturuyor!..
Daha saatler var oyuna.
“Niye erken geldiniz” dedim.
“Biz uzakta oturuyoruz. Yürüyerek geldik. Hiç olmazsa iyi yere otururuz dedik”!
Erzurum soğuğundan hafif bir titreme kalmıştı benimle konuşanda. Sohbet koyulaştıkça Dört büyüklerin dördünden de taraftar çıktı aralarından.
Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı, iki de Trabzonsporlu... Rakip taraftarlardı, ama aynı yolda birlikte yürüyerek gelmişlerdi tiyatro izlemeye.
Futbol sadece bir oyundu. Oyunun ana fikrini oyundakiler tespit ediyordu.

TRABZON: “Sonsosyon yarattuk”
Seyirci rekoru kırıldı Trabzon’da. Bin kişilik salonda bin beş yüz kişi vardı.
Takıldım Karadenizli yetkiliye:
“İki seansı aynı salona doldurdunuz galiba”?!
Canım Karadenizli vatandaşım; “Ne demek” dedi ve devam etti:
“Sonsosyon yarattuk”!..

VAN: “Tiyatro engel tanımaz”
Hava koşulları iyice bozulmuştu. Ama iptal etmek istemiyorduk oyunu. Projeye ve çocuklara olan inancım, yaşımı, by-pass’ımı filan unutturmuştu.
Biz göle düşüyoruz sanırken Van Havaalanı’na konduk. Cin gibi gözlerin izlediği iki unutulmaz gösteri... Bana eski İstanbul seyircisini hatırlattı Vanlı çocuklar.
Lakin akşam moraller iflas etti. Diyarbakır’a uçakla geçmek mümkün değil. Hava muhalefeti yüzünden uçuşlar iptal.
Bir minübüste altı saat gece yolculuğu yaparken şöförümüz uyumasın diye altı saat konuştum ve kendi rekorumu kırdım.

DİYARBAKIR: “Olsun olsun, çok iyi”
Federasyon temsilcisi Serkan Bayhan’ın gerçek Anadolu ilgisi ile çabuk toparlandık. Birinci oyundan sonra bir kız öğrenci ekipteki talebelerimden Can’a yaklaştı.. Seslendi:
“Caaan”!.. Barkovizyona yaptığımız jenerikten öğrenmiş olmalıydı Can’ın adını. Ama öyle bir söyleyiş ki, beş senedir tanır gibi. Devam etti kız:
“Gene gelin. Sık sık gelin. Hocana da söyle... Gelin”!
Ben istemez miyim?
İkinci oyunun sonunda konuşma yapmaya çıktım. Finalinde müzik işaretimi verdim yönetmene. Müzik girmedi. Oysa zirvede bitsin istiyordum veda anı.
Bir işaret daha... Yine ses yok tesisattan. Renk vermem, ama çocuktan gizleyemiyorsun hiçbir şeyi.
Önden bir küçük dost, alkış başlatırken bağırıyordu:
“Olsun... Olsun... Çok iyi... Olur, olur... Alkış”
Canım, beni teselli etmeye çalışıyordu. Tüm salon coştu. Gözlerim yaşardı. Dönüp baktım, oyuncular benden farksızdı.
Hayatımın en güzel ve en anlamlı turnesi yaptım velhasıl.

Yazarlar