Skorer Bu ligi temizleyin

Bu ligi temizleyin

17.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bu ligi temizleyin

Bu ligi temizleyin

Atilla GÖKÇE

TÜRKİYE Ligi, müthiş bir kirlenme ile karşı karşıya... Kitleleri peşinde koşturan futbol, başarı için göze alınan kural dışı, ahlak dışı uygulamalarla, statları arenaya dönüştüren çirkin manzaralarla temizliğini, güzelliğini ve özelliğini kaybediyor. Ahlaklı, iyiniyetli, sorumluluk duygusu taşıyan temiz sporcular, uyanıklara, fırsat düşkünlerine ve kötü niyetlilere yeniliyorlar. Sporun ruhu kayboluyor... Lig, lig olmaktan çıkıyor... Kulüpler, antrenörler, futbolcular, taraftarlar kolay başarı için ucuz kahramanlıkları seçiyor... Futbol Federasyonu da tüm olup bitenleri, tepkisiz, ilgisiz, sorumsuz tavırlarla seyrediyor.
Önce önemsenmeyen ayrıntılardan başlayalım...
Trabzon'da bir ses düzeni var, felaket... 100 bin dolardan fazla hacama ile oluşturulan sistem, insanları sağır edecek düzeyde gürültü kirliliği yaratıyor. Sorumsuz insanların elinde, müsabaka devam ederken kulakları yırtarcasına sözüm ona müzik ve slogan yayını yapılıyor. Maç sonunda aynı işkence katlanarak tekrarlanıyor. Görevlilerin telsizleri ve telefonları felç oluyor. Bu duruma hiç kimse müdahale etmiyor.
Ali Sami Yen Stadı'nda ne kadar yasak madde varsa, içeri alınmış... Zehirli duman saçan meşaleler, insan sağlığını tehdit ediyor. Sahayı duman kaplıyor. Göz gözü görmüyor... Hakem maçı durdurarak dumanın dağılmasını bekliyor. Seyirciye - usulen - yapılan uyarı, bir daha tekrarlanmıyor. Ali Sami Yen Stadı, Galatasaray'ın tapulu malı. Galatasaray'ın kontrolunda. Bu yasak maddeleri içeri kim sokuyor ? Sahaya atılan meşaleler yer yer yangın çıkarıyor, panik ortamına çanak tutuluyor. İnsanlar zehir soluyor. Hiç kimse müdahale etmiyor.
Evet, bu lig müthiş bir kirlenme ile karşı karşıya.
Gürültü ve hava kirliliğinin yanısıra vicdan kirlilikleri de giderek artıyor.
Trabzonsporlu Abdullah'ın kurnaz gaddarlıkları artık alışılmış davranışlar oldu. İşte son örnek, Beşiktaşlı Yusuf'un ayağına - bilerek ve kasten - basması... Melek yüzlü, raket ayaklı Abdullah'ın bir şeyleri eksik, söylemeye dilim varmıyor. Tıpkı Gaziantepli Abdülkadir'in Galatasaraylı Ümit'in futbol hayatına kastettiği gibi, meslek ahlakına, spor ahlakına hiç de yakışmayan davranışlar bunlar.
Ankaragücü - Çanakkale Dardanel maçında atılan gol, Türk sporunun yüz karası...
Sakatlanan rakip oyuncunun tedavisi için kaleci Engin, topu taça atıyor... Sporun yazılı olmayan centilmenlik kurallarına göre, Ankaragücü'nün bu taç atışını, topu rakibe kazandıracak biçimde kullanması gerekiyor. Ama Ergun öyle yapmıyor. Topu Coulibaly'e gönderiyor... O da - hiç böyle bir şey beklemeyen - Engin'in şaşkın bakışları arasında kaleye vuruyor. Evet bu, kirli ve çirkin bir gol... Kurnazlık ve fırsat düşkünlüğü, spor ahlakını bir kez daha yeniyor. Ergun, ayıbını "Üç puan için ne olursa olsun yaparız" diyerek savunuyor. Pişmanlık duymuyor... Utanmıyor, sıkılmıyor. Sporcu olduğunu hatırlamıyor.
Teknik Direktörü Samet Aybaba da futbolcusunu kınamıyor, savunuyor!.. Pozisyonu görmediğini söylüyor, resmen eyyamcılık yapıyor.
Efendiler, bu lig giderek çürüyor, kokuyor, kokuşuyor!..
Statlarda huzur içinde, temiz, aydınlık ve sakin ortamlarda, insanca oynayacaksanız, buyrun oynayın.
İşte top, işte kale... İşte seyirci, işte heyecan...
İşte puan, işte para!
İnsanların futbol sevgilerini sömürmeyin. Spora ihanet etmeyin.
Ya temizleyin, ya da defolup gidin!

Haftanın kareası
OGÜN (Trabzonspor)
Futbola Almanya'da başlamış... Top tekniği, taktik anlayış gibi temel özelliklerinin yanısıra zihinsel (mental) zenginlikleri de kazanmış. Sağlam kişiliği, sorumlu oyun anlayışı ve genlerinde taşıdığı Karadenizli karakteriyle örnek bir takım kaptanı... Oyunda devamlılık en önemli özelliği. Son zamanlarda giderek daha akıllı ve daha verimli oynuyor. Beşiktaş maçında , savunmanın geleneksel hastalığını ortadan kaldırdı. Rakibe alan bırakmayan, kontralara yakalanmayan oyunun yönetmeni oldu. Hücuma yararlı katkılarda bulundu.

ERGÜN (Galatasaray)
Arkadaşları ona "Kemik" diye sesleniyor. Gözüpek, tatlı - sert oyun anlayışının karşılığı bu. Dürüst kişiliği, her zaman ölçülü ve akıllı davranması, en takdir edilen özellikleri. Galatasaray'da formsuzluğundan iki - üç hafta yedek kaldı. Küsmedi, boynunu büktü çalışmaya devam etti. Fenerbahçe maçında yeniden forma giydi. Okocha'nın markajcılığına tayin edildi. Nijeryalı'ya sahayı dar etti. Onu hataya, yanlış pasa zorladı. Orta alanda Tugay'ın yükünü paylaşarak, arkadaşlarına nefis paslar atarak parladı.

TURAN (Kocaelispor)
Osieck'in Kocaelispor'a kazandırdığı "savunmna" anlayışının en başarılı temsilcisi... Beşiktaş'ta yetişti, Körfez'de pişti. Fizik mücadelede inanılmaz dayanıklılığı, oyun zekası, arkadaşlarıyla yardımlaşması dört dörtlük. Yeşil - Siyahlı takımın İstanbulspor'dan deplasmanda aldığı üç puanın en önemli ortaklarından... Özellikle hava toplarındaki üstünlüğü, geriden çok çabuk oyun kurarak çıkışı alkışlanacak düzeyde. Eski takım arkadaşı Sergen'i üzdü, kalecisini, arkadaşlarını ve hocasını sevindirdi.

HAMİ (Trabzonspor)
Trabzonspor'la nöbetleşe oynuyor. Bazı maçlarda Trabzonspor duruyor, Hami vuruyor... Bazı maçlarda da tersi oluyor... Şurası bir gerçek ki, çok çalışıyor. Enerjisini takımı için tüketiyor. Beşiktaş maçında, frikikten attığı golle açılış yaptı. Sonra sıkıldı, kaleye uzaktan baktı. Tribünden iltifat (!) alınca, neşesini buldu... Selahattin ve Vugrinec'e iki lokum attı, onlar da gol oldu... Adı gibi gerçek bir koruyucu... Takımının koruyucu meleği... Pislik yapmayan, tekme atmayan, hakemi aldatmayan temiz bir kişiliği var. Dedik ya, melek gibi!

OĞUZ SARVAN
Neredeyse ölüm - kalım meselesi haline getirilen Galatasaray - Fenerbahçe maçını olağanüstü sükunetiyle yönetti. Verdiği kararlar tartışmasız, kabul edilebilir kararlardı. Aşırı sertliğe, artistliğe prim tanımadı. Tribünlerdeki öfke - coşku dalgalanmasında kendini unutturdu, tepki almadı. Sadece Högh'e penaltıdan sonra sarı kart göstermeliydi, unuttu. Mühendis kafasıyla psikolog gibi düdük öttürdü.

KOCAELİSPOR
Osieck'in futbolcuları, ligde kendileri gibi büyükler arasında yer arayan İstanbulspor'u İstanbul'da yenerek üç altın puan aldılar. Kupa'dan sonra ligde de alkış topladılar.

Sakıp Özberk, Gaziantep'in çocuğudur. Dürüsttür, çalışkandır, disiplinlidir... Başkan Celal Doğan'la yıldızı barışmadığı için gurbete düşmüştür. Bu yıl Altay'da yaptığı sessiz bir ihtilaldir. Haftalardır, içeride - dışarıda puan topluyor. Altay'ı "güvenli" bölgede huzur içinde yaşatıyor. Gaziantepspor'un durumu ise içler acısı... Babalar ve oğulların dramı ibretle izleniyor.

Fenerbahçeli İlker, topu kazanma mücadelesinde Galatasaraylı meslektaşı Bülent'e çok sert girdi. Bülent iki büklüm yerde kıvranırken, elini kaldırdı, kenardan arkadaşına yardım istedi. Hakeme faul yaptığını işaret etti. İşte gerçek sporculuk örneği... Kasten kırmızı kart görme uyanıklığının tam tersine İlker'in bu dost, arkadaş ve insan tavrına şapka çıkartmalı, alkış tutulmalı.
Bu tavır, rekabeti düşmanlık sanan zavallılara da ders olmalı!

Süleyman Seba, kendini kongre rüzgarlarına kaptırdı, takım yolunu şaşırdı. Çocuklar tepeye tırmanacaklarına dibe iniyor... Takım hızla irtifa kaybediyor... Beşiktaş on yıldır ilk kez dibe vuruyor. Toshack, feryat ediyor, "Bu takımdan gelecek yıl şampiyonluğa oynayacak 20 futbolcu çıkmaz" diyor... Yönetim repodaki trilyonla övünüyor. Beşiktaş'ta kadro yok, sağlam adam yok, disiplin yok, uyum yok, arkadaşlık da yok! Kalk ayağa Süleyman Abi... Davran, tedbir düşün... Gaflettekileri uyandır... Kongreyi kazanırsın da, böyle giderse Beşiktaş'ın hali pek yamandır!

Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe kongresindeki sloganı, "Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak"tı... Genç yaşında, serveti, aklı, sevgisiyle ağır işe soyundu... Ali Şen'in bıraktığı koltuğa aday oldu... Fenerbahçe kongresi tarihi bir kararla bitti. Aziz Yıldırım başkan oldu. Yönetim kurulunu Küçük'ün listesi kazandı. Şimdi herkes bu çelişkiyi konuşuyor. İşi olağanüstü kongreye kadar götürmeyi düşünenler var. Fenerbahçe'nin kaybedecek zamanı yok. Bu insanlar yola niçin çıktılar ? Fenerbahçe'ye hizmet için. O halde yarını hiç beklemeden, hemen bugünden herkes Fenerbahçeli olmalı... Başkan da yöneticiler de... Sevgi her yaranın merhemidir. Fenerbahçeliler... Birbirinizi sevin, elele verin, yolunuza devam edin. Yıldırım ve arkadaşlarına başarılar.