Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Pekin Olimpiyatı’nın Türk sporuna en büyük katkısı ne oldu biliyor musunuz? Nihayet evrenin başka bir boyutunda yaşadığımızı anlayabildik!
Dünya daha iyisini, daha hızlısını yapmak için her imkanı kullanırken, biz bırakın yerimizde saymayı, dünü mumla arar hale geldik!
Bir düşünün lütfen...
Şöyle, podyuma, mindere, havuza, piste çıktığında sırtımızı koltuğa yaslayıp rahatça izleyebileceğimiz kaç sporcumuz var?
Hangi branşta “Altınımız garanti, al bir de rekor” diyebiliyoruz?
Hangi sporcumuz rakipleriyle kora kor mücadele ederken keyif alıyoruz?  Göğsümüzü gere gere “İşte bu bizimki” diye haykırabiliyoruz?
Naim’i, Hamza’yı, Mahmut Demir’i, Halil’i özlemiyor muyuz?
Hem de nasıl? O yüzden Elvan’ın gümüş madalyası yüreğimizi ağzımıza getiriyor...
Oysa lafla peynir gemisinin yürümediği ortada.

“Atıcılıkta şampiyonuz”

Ne demişti geçenlerde bir spor yöneticimiz; “Pekin’de 15 madalya kazanacağız...”
Sibel,  Nazmi, Elvan. Geriye kaldı 12 madalya! Mazeretin bini bir para.
Hani bekliyoruz ki birileri de çıksa “Başarısızlığın sorumlusu benim” deme erdemini gösterse!
Nerdee... Durumu izah etmesi gerekenler “Ben de anlayamadım, izahı yok” ifadeleriyle kara mizah yapıyor!
İşte Gençlik ve Spor Genel müdürü Mehmet Atalay’ın medyada yer alan sözleri;
“Büyükşehir belediyeleri futbola değil de amatör sporlara yatırım yapsaydı, burada 15 sporcumuz daha olurdu.”
“Kulüplerimiz kaliteli yabancı alsaydı, madalya sayımız artardı.”
“Bu oyunlarda sıçrama bekliyorduk, şaşırdık.”
Vallahi biz de şaşırdık!
Yanlış anlamayın, bu sözlerin sahibi Türk sporunun patronu. Hem de üç beş aydır değil. Tam beş yıldır o koltukta.
Peki sormazlar mı genel müdüre;
“Sayın Atalay sizin göreviniz değil mi sporcu yetiştirmek? Olimpiyatın alt yapısını hazırlamak, çıtayı daha yükseğe taşımak?
Ama kime ne?
Maalesef , trilyonlarca lira harcayarak göstermelik organizasyonlar düzenlemekle olimpik başarı elde edilmiyor.
Sırf “daha fazla sporcuyla Çin’e gittik” diyebilmek için sakatlarla şişirilen kadro gerçeklerin üzerini örtmeye yetmiyor.
Yanlış yapılan, eksik kalan birşeyler var, ama kimse üstüne alınmıyor.
Başarıyı sahiplenenler, başarısızlığın faturasını üstlenmeye yanaşmıyor. Ne garip değil mi?

Haberin Devamı

Vatan hainleri
Yıllardır doğru bildiklerimizi yazmaya çalıştığımız için düşman saflarında sayıldık!
Bazı zavallılar, sakat sporcusunu Pekin’e gitmeye zorlarken bizi hedef gösterip “vatan hainlerinin ekmeğine yağ sürmeyin” diye tehdit etti. Sonuç ortada!
Oysa Atina olimpiyatı sonrası spor teşkilatındaki tehlikeli kadrolaşmaya dikkat çekip, federasyon başkanlıklarının spordan bihaber yandaşlara peşkeş çekildiğini dile getirirken, bugün yaşadığımız hüsranın uyarısını yapmaktan başka bir şey değildi niyetimiz.
Kimse mazeret üretip gerçekleri saptırmaya kalkmasın. Bu acı tablonun mimarları belli...
Birincisi beş yıl boyunca Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı yapan ve Pekin’deki başarısızlığı hayret verici biçimde üzerine alınmayan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin.
İkincisi aynı süredir genel müdürlük koltuğunda oturan Mehmet Atalay.
Boş yere makam işgal eden genel müdür yardımcıları ve sırf “AKP’liyim” dediği için federasyon başkanlığına seçtirilen iş bilmezler.
Vizyonu olmayan insanlara misyon yüklemenin bedeli ortada!
Acaba içlerinden hangisi spor bakanlığının, genel müdürlüğün ve federasyon başkanlarının görev tanımını yapabilir, söyler misiniz? (Yapabilseler zaten bu durumda olmazdık!)
Yıllardır doğru dürüst spor politikaları üretemeyen, sporu siyasetin kucağına oturtan zihniyetten kim hesap sorabilir? (Sorsalar da öyle!)
Ey konuşunca mangalda kül bırakmayan spor yöneticileri.
İşte eseriniz!
Pekin’de hayal kırıklığı yaşayoruz diye üzülmeyin, az daha sıkarsanız “Atıcılıkta şampiyonuz!”

Haberin Devamı

Fırtınalı denizde kaptan olmak
Dört gün sonra Futbol Federasyonu’nda olağanüstü genel kurul var. Mahmut Özgener tek başkan adayı. Prosedür yerine getirilecek ve seçilecek.
Buraya kadar her şey yolunda görülebilir. Ancak sıkıntı genel kurul sonrası, yönetimdeki görev bölümü sırasında yaşanacak.
Başkan vekillerinden biri belli, Lutfi Arıboğan.
Hasan Doğan ile seçilen ve ayrılma kararlarından nezaketen vazgeçen Oğuz Çarmıklı, Mehmet Ali Aydınlar ile Zafer Yıldırım’dan biri başkan vekilliğini kabul ederse sorun yok. Kabul etmezse, seyredin şamatayı! Aday çok, ama tercih yapmak zor.
Akla gelen isimler; Ufuk Özerten, Levent Kızıl ve Yunus Egemenoğlu.
Buyrun yapın! Sonra da küskünlerle uğraşın.
İkinci sıkıntı kurullar. Öncelikle bazı kulüplerle dirsek temasını içinde olduğu ayyuka çıkan bazı MHK üyelerinin göreve devam etmesi halinde Özgener’in başını ağrıtacağı kesin. Kulüplerin bu konudaki güç savaşı ise ciddi bir tehlike.
Bu yüzden Özgener orta yolu aramamalı. Doğru bildiği ve inandığını yapmalı. Bugün elindeki imkanı kullanamazsa, yarın yaşanacak olası hakem hataları, temsilci görevlendirilmeleri ve disiplin uygulamaları onu yıpratır.
Gerçekten zor bir durum. Bir taraftan güven ortamını sürdürecek, proje üretecek, otorite kuracak, öte yandan kulüplerin şikayet etmeyeceği kurumsal bir yapı için çaba harcayacaksın.
Tanıdığım Mahmut Özgener fırtınalı havadan korkmaz. Ancak bu kez mürettebat değil, teknenin kaptanı.
Dileğim, futbol bilgisi, dürüstlüğü ve deneyimi ile onu bekleyen zorlukların üstesinden gelmesi.
Öngörüm, bunların düşünüldüğü kadar kolay olmayacağı.
Endişelerimi, gerçekleşmez umuduyla şimdilik kendime saklıyorum.