Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa, 29 Haziran’da Futbol Federasyonu Başkanlığı koltuğuna Mehmet Ali Aydınlar oturacak.
Aydınlar, kişiliği ve prensipleriyle başarısını kanıtlamış bir spor adamı.
4 yıla yakın bir süre Mahmut Özgener’in ekibinde yer aldı. Sevildi, saygı duyuldu.
Adaylık önerisini düşünmeden kabul etmesinin nedeni, iş yaşamı ve Fenerbahçe yönetim kurulu üyeliği sırasında ortaya koyduğu performanstı.
Gel gelelim, Türkiye’de gün geçtikçe büyüyen dev bir sektörü yönetmek, her kesime eşit mesafede kalabilmek ve en radikal kararları sadece futbolun çıkarlarını gözeterek alabilmek çok kolay değil.
Aydınlar’ın son 3.5 yıl içerisinde federasyon yönetim kurulu toplantılarının müdavimi olmadığını bilmeyen yok.
Gerek iş temposu, gerek yaşadığı özel sıkıntılar nedeniyle, tam mesai veremedi.
Futbolun idari işleyişi ve bürokratik yanıyla fazlaca ilgilenemedi.
Zaten ilk günden Özgener federasyonunun Başkan Vekili Lütfi Arıboğan’ı “sağ kolum” diye lanse etmesi, bu açığı kapatma düşüncesinin ifadesiydi.
Dolayısıyla, Özgener döneminde başlayan ve uzun vadeye yayılan projelerin devamı açısından, Arıboğan tercihi isabetli bir hamleydi.
* * *
Şundan adım gibi eminim; çarşamba günü saat 17.00’den itibaren Aydınlar’ın cep telefonu ve özel kalemine sayısız mesaj gelmiştir. Gelmeye de devam edecektir.
Bunların bir kısmı samimi duyguları yansıtırken, önemli bir bölümü “ben de buradayım” anımsatması içindir.
Futbol yöneticiliğinin en zor yanı budur.
Sistemin dışında kalıp, yıllardır fırsat kollayan hakem hocası, eski futbolcu, antrenör, hukukçu, kulüp yöneticisi, aklınıza kim geliyorsa sıradadır ve artık uygun zamanın geldiğini düşünmektedir. Beklentiler bu dönemlerde tavan yapar!
Bizim bu konudaki gözlemlerimizi, Aydınlar iş hayatında sayısız kere yaşamıştır.
Elbette böylesi geniş bir yelpazede dengeleri korumak ve özellikle kulüplerden gelecek taleplere yanıt vermek durumundasınız.
Lakin tercihleriniz, dengeleri etkileyecek, işleyişi aksatacak ve başınıza sevimsiz işler açabilecek kadar risk taşır!
Futbol yöneticiliğinde duygusallığa ve yandaşlığa yer yoktur.
Aydınlar kadar, Göksel Gümüşdağ’ın da özen göstermesi gereken konu “Adama göre mi iş, işe göre mi adam?” değerlendirmesini, futbolun menfaatleri doğrultusunda yapabilmektir.
Hayati önem taşıyan kurullar için de öyle.
MHK, Tahkim, Disiplin ve UÇK gibi deneyim, bilgi, yönetim becerisi gerektiren oluşumlar, her dönem iştah kabartmıştır ve öyle olmaya devam edecektir.
Unutulmasın, federasyonlar sadece güçlü yönetimleri ile değil, kurullarının başarısı ile konuşulur.
* * *
Son olarak küçük (!) bir eleştiri.
Aydınlar’ın kamera karşısındaki ilk konuşmasında bir başka adayın çıkması durumunda tepkisinin ne olacağı sorusuna verdiği yanıt, pek de demokratik gelmedi bana.
Geçmişte de eleştirmiştik. Çok seslilik kaos değil, doğruları bulmak açısından yarar getirir.
Tek adaylı genel kurullarda seçim değil, atama yapılır.
Rakipsiz olarak görevi devralacak olan Aydınlar için de aynı şey geçerlidir.
Endişemiz, bu geleneğin yerleşik hale gelerek, güçlü ile güçsüz arasındaki makasın giderek açılması ve yönetimlerde gerçek iradenin temsil edilememesidir.
Son yıllarda Türk futbolunda tek demokratik seçim anımsıyorum.
Haluk Ulusoy’un hükümet destekli cepheye karşı kazandığı ve ağır bir bedel ödemek zorunda bırakıldığı 19 Ocak 2006 tarihli seçim!
Acaba Aydınlar bunu mu kastediyordu?..

Altaylı Mahmut Özgener!
Tarih 30 Mayıs 2007. Kasımpaşaspor, trajik finalde Altay’ı yenerek Süper Lige çıkmıştı.
Gece yarısına doğru Mahmut Özgener’i aradım.
Yıllarca yöneticiliğini yaptığı takım bir kez daha ligin kapısından dönmüş, canı çok sıkkındı.
“Yine olmadı” derken sesi titriyordu.
Aradan 4 yıl geçti.
Özgener bu kez Futbol Federasyonu Başkanlığı koltuğunda oturuyordu.
Sezon bitmiş Altay, Bank Asya Ligi’ne veda etmişti.
Telefondaki ses yine üzgün, ama bu kez hedefe konmanın acısını yaşıyordu.
“Şimdi bana yüklenecekler.”
“Başkan ne yapacaktın ki?.. Altay kümede kalsın diye torpil mi?”
“Olur mu öyle şey. Ama burası Türkiye. Sanki sorumlusu benim...”
Evet burası Türkiye!
Ve bu ülke, Özgener gibi insanların Futbol Federasyonu Başkanlığı’nı on dakikada bırakıp gitmesine alışık değil.
Çıkar gözetmeksizin hizmet etmeye çalışan insanların, kovulmadan makamlarından uzaklaşmasına hiç değil!
Özgener cesur başkandı.
Vizyonu geniş, kültürlü ve dürüsttü.
Hataları, hep sevaplarının gerisinde kaldı.
Aile ve arkadaşlık gibi değerlerin üzerine titredi.
Sonunda kendisine yakışır şekilde veda etti.
3.5 yıl boyunca ben gazeteci, o federasyon başkanıydı.
Şimdi ben Cemal, o kardeşim Mahmut.
Futbol ailesi seni sevdi, biz de seni...
Yolun ve şansın hep açık olsun Mahmut...