Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kulüpler Birliği Vakfı toplantısından bir gün önceydi. Birlik, Mehmet Ali Aydınlar’ın Futbol Federasyonu başkan adaylığını görüşecek ve büyük olasılıkla destek kararı çıkacaktı.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile sohbet ediyoruz:
“Son anda bir krizi önlediniz. Göksel Gümüşdağ adaylıktan feragat etmese birlik dağılacaktı.”
“Böyle gerekiyordu. Göksel bey doğrusunu yaptı.”
“Nasıl görüyorsunuz yeni oluşumun geleceğini?”
“Hayırlı olur inşallah...”
“Aydınlar’ın başarılı olacağına inanıyor musunuz? Bir sıkıntı yaşanır mı?”
“Niçin yaşansın? Mahmut Özgener başkan seçildiğinde çok şey mi biliyordu? Aydınlar da kuvvetli bir ekiple başarılı olur.”
“Bu süreçte Fenerbahçe’nin kaybedenler tarafında olduğu söyleniyor. Fenerbahçe gerçekten ilk defa seçim sürecinde inisiyatif kullanamadı mı?
“Bunu şimdi konuşmayacağım. Hele bir seçim yapılsın, yeni federasyon göreve başlasın...”
“Yani? O zaman konuşacak mısınız?”
“Biraz daha sabır...”
Yıldırım’ın ses tonu ve özenle seçtiği cümleler, belli ki Fenerbahçe cephesinde bazı rahatsızlıklar olduğunu gösteriyordu.
Her konuda tavrını net bir şekilde ortaya koyan başkanın “şimdilik” kaydıyla susmayı tercih etmesi, çok da hayra alamet değildi!

Haberin Devamı

Yıldırım ve satranç oyunu
Benim bu sessizlikle ilgili yorumum şu;
Mahmut Özgener bırakacağı sinyallerini verdiği vakit, Göksel Gümüşdağ adının gündeme gelmesi ve Aziz Yıldırım ile birlikte anılması, başkanı fazlasıyla tedirgin etti.
Beşiktaş, Trabzonspor, Gaziantepspor ve dolaylı yoldan da olsa Galatasaray’ın sürpriz Mehmet Ali Aydınlar hamlesi ise, Yıldırım tarafından “kendisine yapılmış bir operasyon” olarak algılandı.
Yıldırım bunu daha önce açıkça ifade etmişti.
O halde?..
Yıllardır seçim “kurdu” olarak bilinen Aziz Yıldırım, gelişmeler canını sıksa bile asla “taca çıkmayı” kabul edebilecek bir lider değil.
Gümüşdağ’ın adaylıktan çekilmesi ve Aydınlar’a destek vereceğini söylemesinin satır aralarını dikkatle okursak, ip uçlarını yakalayabiliriz...
Gümüşdağ çekilme kararını asla tek başına vermemiştir!
Çekilip, yönetimde başkan vekili olarak yer almayı da hakeza!
Seçim sürecinde ilk raunt, kendi ifadesiyle “Aziz Yıldırım’a karşı operasyon başlatanların” istediği gibi sonuçlanmış görünse de, Fenerbahçe başkanı satranç oyununda sabır, bir değil on hamle sonrasını hesap etmenin ne kadar önemli olduğunu defalarca test etmiş bir yöneticidir!
Dolayısıyla 29 Haziran günü saatler 15.00’i gösterdiğinde, başkan ve yönetimi seçilip, MHK, Tahkim, Disiplin ve UÇT gibi kurullarda yer alacak isimler kesinleşinceye kadar, bu genel kurulun mağlupları arasında Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’yi göstermek çok gerçekçi olmayacaktır.
Buradan şöyle bir sonuç çıkabilir; Aziz Yıldırım’ın yeni federasyon oluşumunda diğer kulüplerin etkin, Fenerbahçe’nin devre dışı bırakıldığını görmesi halinde tavrı değişebilir.
Ya da müstakbel başkan adayı Mehmet Ali Aydınlar, sadece Fenerbahçe’ye değil, tüm kulüplere ve gelen tüm taleplere kulağı tıkayıp, kurumsallaşma adına kendi bildiğini yaparsa, Aziz Yıldırım “makul bir süre” sessizliğini korumaya devam edebilir.
Bu satırların yazıldığı saatlerde Aydınlar’ın kafasında yönetim ve diğer kurulların çatısı hemen hemen şekillenmiş olabilir.
Ancak seçime dek geçecek 4 gün ve bir çoook uzun gecede pek çok taşın yeri değişebilir.
Yıldırım o gün hâlâ susuyorsa, bir nedeni vardır.
Konuşmaya karar verdiyse onun da!..

Haberin Devamı




Aydınlar’a teşekkür!


Geçen hafta bu köşede yer alan “Aydınlar, futbol ve demokrasi kültürü” başlıklı yazıdan sonra Sayın Mehmet Ali Aydınlar aradı.
Son derece nazikti.
Göksel Gümüşdağ ile kameraların karşısına geçtiği gün söylediği ve benim gibi bazı spor yazarlarının demokratik bulmadığı ifadelerine açıklık getirdi:
“Çok haklısınız. Ama iki günün yorgunluğu, bölünme aşamasına gelmiş bir kulüpler birliğinin kapısından dönülmüş olması, söylememem gereken bazı ifadeleri kullanmama yol açtı. Gerçek düşüncem alsa bu olamaz. Ben de çok seslilik ve demokrasiden yana bir spor adamıyım. Böyle anlaşılmasına gerçekten üzüldüm.”
“İzin verirseniz benimle paylaştıklarınızı kullanabilir miyim?”
“Kesinlikle bunun için aramadım. Sadece kişisel olarak bilmenizi istedim.”
Aydınlar ile aramızda geçen bu diyaloğu yine bu köşede dile getirmesem, hem ben rahatsızlık duyardım, hem kendisine haksızlık etmiş olurdum.
İlk günden kafamızı kurcalayacak önemli bir konuda bizi aydınlattığı için kendisine teşekkür ediyor ve gerçekten zor geçeceği şimdiden belli olan yeni görevinde başarılar diliyoruz.

Başbakan, futbol ve seçimler üzerine


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, futbol fanatizminin yabana atılmayacak bir tehlike olduğunu Bucaspor maçı öncesi Aziz Yıldırım ve Alex’i kabul ettiği gün daha iyi anladı.
Trabzonspor’un şampiyonluğu kaybetmesinin faturası neredeyse bu görüşmeye bağlanacaktı. Bordo-mavili taraftar ayaklandı. Final gecesi AK Parti binasını basmaya kalktı. Tepkiler sandığa yöneldi... Ve Erdoğan Trabzon mitingini bu olaya kurgulamak zorunda kaldı.
Şimdi düşünün...
Futbolu çok sevmesine karşın, attığı her adım, söylediği her cümle sorgulanır hale gelen bir Başbakan, Futbol Federasyonu seçiminde kendisine yakın bir adaya “onay” verir mi?
Dolayısıyla “akrabası” Göksel Gümüşdağ’ın veya bir dönem “yoldaşlığını yapmış” Mehmet Atalay’ın başkanlığında yaşanacak en küçük olayın Başbakan’a fatura edilmesini kabullenebilir mi?
Asla!
Bu güne kadar çok senaryo okuduk, çok “kulis” dinledik.
Her kafadan bir ses, her bilenden bir “hikaye” çıktı.
Lakin, “Ustalık dönemindeki” Erdoğan, gönlünden geçse bile, ne birlikte anılacağı birine ateşten gömleği giydirir, ne de o ateşin kıvılcımlarının kendisine dek uzanmasına izin verir!
Akıl, mantık ve can acıtan deneyimler bunu söyler... Gerisi boş laftır!