Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hikmet Karamanlı Manisaspor Beşiktaş’ı sallamasa, Ankaragücü Teknik Direktörü Ümit Özat meslektaşı Rijkaard’ın biletinin kesilmesine vesile olmasa, bu kadar duyarsız kalabilir miydik Azerbaycan faciasının artçı sarsıntılarına?
Hâlâ Guus Hiddink’in maaşını, Oğuz Çetin’in oyuncu tercihlerini, A Milli Takımın sistemini konuşuyor olacaktık.
Arada bir de MHK ve sonuca etki eden bariz hakem hataları!..
Ne yalan söyleyeyim, ben taktım bu Hiddink’in maaşına.
Peki nereden öğreneceğiz Hollandalı teknik adamın gerçek ücretini?
Futbol Federasyonu’na sorsan, kapı duvar.
Hiddink desen, adam aldığı ücretin açıklanmasını kesinlikle istemiyor.
Belki dudak uçuklatacak bir rakam olduğundan, belki de bu kadar kariyerli bir hocanın alacağı ücretin açıklanmasıyla karizmasının çizileceğinden.
Bilemem.
Geriye iki seçenek kalıyor.
İlki, Hiddink’in maaşının yattığı Hollanda’daki bankaya ricada bulunmak!
İkincisi, tıpkı bir dönem Fatih Terim’in ücretinin gündeme getirildiği TBMM’de Hiddink ile ilgili verilen önergelere federasyonun gönderdiği yanıta ulaşmak.
İkincisi kolay oldu. Siyasetin puslu koridorlarında bazen bazı şeyler daha şeffaf oluyormuş, arada bunu da öğrendik.
Her neyse.
CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün Bakan Faruk Özak kanalıyla yanıtlanmasını istediği önergeye Futbol Federasyonu şöyle bir karşılık vermiş;
“Bay Hiddink kişisel olarak ücretinin açıklanmasını istemiyor. Ancak Hiddink’in yıllık ücreti Fabio Capello’nun İngiliz Milli Takımı’ndan aldığı yıllık 8.8 milyon euronun yarısından daha azdır.”
Ne demek bu?
4 milyon euro civarında bir para.
Akla hemen şu soru gelebilir;
Federasyon TBMM’ye yanıltıcı veya yanlış bilgi vermiş olamaz mı?
Her yıl mali genel kurul var. Denetleme Kurulu orada. Hesaplar anında incelenir ve varsa yalan söyleyenlerin ipliği pazara çıkarılır.

Evreka, Hiddink’in maaşını buldum

Böyle bir riske Patagonya’da belki girilir ama, burada sanmam.
Bir de federasyonun Temmuz ayındaki genel kurula sunduğu bütçesi var.
Geçen yıl milli takımlar personel gideri 13 milyon lira olmuş.
2010-11’de rakam 24 milyona çıkmış.
Fark 11 milyon. Hiddink’in ne aldığı söyleniyor? 4 milyon euro, yani 8 milyon lira.
Geriye ne kalıyor? 3 milyon.
Ersun Yanal’ın, Hiddink’in yardımcılarının ve diğer milli takım çalıştırıcılarının ücretlerini eklersek, 3 milyonu tamamlar. Burada da anormal bir şey yok.
O zaman Hiddink gibi bir çalıştırıcı 4 milyon euroyu kabul ediyorsa, devrede sponsorlar var demektir.
4 milyon da onlardan kazansa, 8 milyon euroya fit olabilir.
Olabilir de, Hiddink’i geldiği günden bu yana herhangi bir reklam, tanıtım ya da sponsor firma organizasyonunda gören oldu mu?
Adamlar o kadar para verip Hiddink adını kullanmayacak mı?
Patagonya’da belki, ama burada sanmam!
Önemli olan para değil. Önemli olan Hiddink ve yardımcılarının beklentilere karşılık verip veremediği. Hiddink tercihinin ne kadar isabetli olduğu.
İşte bu yüzden son iki maçın ardından kafalar karışık.
Eleştiriler skora değil, ortaya konan futbola.
Bir başka gerçek, ligimizin milli takımın aynası olduğu.
Oralarda dönen paraları, boşa ödenen tazminatları, futbolumuzun kalitesini ve yok olmaya yüz tutmuş alt yapımızı Hiddink’in muamma sanılan ücreti kadar konuşsak, sağlıklı bir çıkış noktası bulacağız da...
Galiba işimize gelmeyen asıl konu bu!

Haberin Devamı

Psikolojik destek, Melih Gökçek!
Melih Gökçek’in Ankaragücü ve futbol sevdasını bilmeyen yok.
Gökçek’in en büyük ideallerinden biri Ankaragücü kulübüne sahip olmaktı.
Bunu başardı.
Hem de çocuğu gibi bakıp büyüttüğü Ankaraspor’dan vazgeçme pahasına.
O günlerde de söylemiştik, hâlâ aynı fikirdeyim. Çok yazık etti.
Davalar Ankaraspor lehine sonuçlansa da, milyonlarca liralık tazminat kazanılsa da, Ankaraspor’un niçin feda edildiği sorusunun hiçbir yanıtı, vicdanları rahatlatamaz.
Bu konuyu geçelim.
Ankaraspor döneminde de, bugün de Melih Göçek’in kulüpte resmi hiçbir görevi ve sorumluluğu yok.
Sayın Başkan akıllı adam vesselam.
Lakin ipler hep onun elinde. Son sözü hep o söyler, nokta ile virgülün konacağı satır aralarını o belirler.
Onursal Başkandan habersiz kuş uçamaz.
Melih Gökçek üç gün önce başkentte basın mensuplarıyla bir sohbet toplantısı düzenledi.
Ben gidemedim, gazete ve internet sitelerinden okudum.
Şu aralar işler iyi gitmesine karşın, bazı taraftar gruplarının Ankaragücü Yönetimi’ne tepki göstermesiyle ilgili soruyu yanıtlarken şöyle konuşmuş Başkan;
“Taraftar destek yerine köstek olur, yönetim ve hocasına ağıza alınmayacak sözler sarf ederse, niçin yapacaksın ki bu sporu? Kimsenin ulu orta konuşmaya hakkı ve haddi yok. İki üç sefer daha yapsınlar bırakırım bu işi. Sonucuna katlanırlar. Ondan sonra o sahada alınacak sonuçlardan kendileri sorumlu olurlar.”
Biraz tehdit koksa da, bu konuda haklı gördüğüm Gökçek farkında olmadan ağzındaki baklayı da çıkarmış.
“Bırakırım bu işi.”
Hemen ardından toparlamaya çalışmış.
“Evet oğlum başkan ama, ben de psikolojik olarak sorumluyum Ankaragücü’nden...”
Psikolojik sorumluluk!...
Kulüp yöneticiliğinde yeni bir kavram daha.
Statüko ile mücadele edecek, seçim kazanacak, para verecek, kaynak yaratacak, tesis inşaa edecek ve çıkıp psikolojik sorumluyum diyeceksin.
Birbirimizi kandırmayalım.
Ankaragücü kulübünün tek patronu Melih Gökçek’dir.
Oğlu Ahmet Gökçek kağıt üzerindeki başkandır.
Aksi takdirde o toplantının ev sahibi baba değil, oğul olurdu.
Taraftara o sert mesajları Melih bey değil, Ahmet bey verirdi.
Aslına bakarsanız Melih Gökçek’in sabrına, inadına ve izlediği stratejilere hayranım.
Uzun soluklu siyaset ve Belediye Başkanlığı’nın altında yatan sır bu olsa gerek!
Benim merakım, Gökçek’in çok rahatsız olduğu tribün profilini nasıl değiştireceği.
Değiştirmeye çalışırken hangi yöntemleri kullanacağı.
Yıllardır çözülemeyen bu sorunu nasıl halledeceği.
En önemlisi de 2011’de tekrar vekil unvanını alırsa, Ankaragücü’nden “psikolojik desteğini” çekip çekmeyeceği.
Galiba “Ankaragücü” ve “Şampiyonluk” sözcüklerinin bir araya gelip gelmeyeceği sorusunun yanıtı, Melih Gökçek’in bundan sonra izleyeceği politikalarda gizli...