Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Öncelikle, iki genç teknik adam, Mesut Bakkal ile Tolunay Kafkas’ın mütevazı kadrolarıyla finale kadar gelmesi alkışa layıktı.
20 yıl sonra dört büyüklerin televizyon başında seyrettiği Anadolu finalini yine uzun bir süreden  sonra FIFA kokartlı bir hakem yerine sezonun en formda ismi Yunus Yıldırım’ın yönetmesi ise güzel bir jestti.
Bursa’daki mücadelenin anlamı, gelecek sezon ülkemizi UEFA’da temsil edecek ilk takımın adresinin Anadolu olmasıydı.
Bu başarıyı yaşamak isteyen iki ekip de oyuna kontrollü başladı. Hem hücuma çıkarken, hem de savunmada aşırı titizlik göstermeleri ilk yarım saatlik bölümde ceza alanları içinde tehlike yaşanmasını engelledi. Meşin yuvarlak adeta ortada sıkıştı kaldı. Enerjilerini doksan dakikanın ötesine taşıma kaygısı da vardı tabii.

Haberin Devamı

Olmadı işte!
Gençlerbirliği’nde Kahe ve Isaac, Kayserispor’da ise Cangele ile Iglesias’ın ilk topları olumlu kullanabilmek için rakip savunma ile boğuşmaktan canları çıktı. 18. dakikada Mehmet Topuz’un, 41. dakikada Engin’in kaleyi uzaktan yoklayan şutlarının dışında ilk yarıda adına pozisyon denecek başka aksiyon yaşanmaması, risksiz oyun anlayışının bedeliydi. Bu tabloda aşırı motivasyonun olumsuz etkisi de vardı kuşkusuz.
İkinci yarı da farklı değildi. Doğru dürüst bir kenar organizasyonu olmaz mı? Olmadı işte! Engin’in füzesinde kaleci İvankov’un, Mehmet Topuz’un mükemmel şutunda Periç’in aynı güzellikteki kurtarışları doksan dakikanın akıllarda kalan iki önemli pozisyonuydu.
120 dakika boyunca yaşanmayan heyecan, penaltı atışlarında zirve yaptı. Öyle bir heyecandı ki bu, 14’er penaltının her biri yürekleri durduracak cinstendi.
Müthiş bir adrenalin, doyumsuz bir seri izledik. Kupa bir o tarafa, bir yana gitti geldi.
Ve son gülen, tarihinde ilk kez bir final maçı oynayarak kazanma mutluluğunu yaşayan Kayserispor oldu.
Alkışlar Anadolu’ya, tebrikler her iki takıma, UEFA’da başarılar Kayserispor’a!